- kara
isim, jeoloji Yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak"Kurbağa karada da soluk alır, suda da." - N. Hikmet
- kara
isim En koyu renk, siyah, ak, beyaz karşıtı
- yeryüzü
isim, coğrafya Yer kabuğu
- yer
isim Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- saha
isim, spor Alan"Futbol sahasının kenarında düşmanlarını seyrediyordu." - S. F. Abasıyanık
- taban
isim Ayağın alt yüzü, aya
- taban
zarf Huy bakımından
- alan
isim Düz, açık ve geniş yer, meydan, saha
- toprak
isim Yer kabuğunun, toz durumuna gelmiş türlü kütle kırıntılarıyla, çürümüş organik cisimlerden oluşan ve canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü"Kireçli toprak. Killi toprak."
- temel
isim Bir yapının toprak altında kalan ve yapıya dayanak olan duvar, taban vb. bölümlerinin tümü"Evin temelleri sökülüyor gibi sarsılıyor." - H. E. Adıvar
- dip
isim Oyuk veya çukur bir şeyin en alt bölümü"Denizin dibinde oltanın ucu, etrafında izmaritler oynaşıyor." - A. Ümit
- neden
zarf Bir olayı doğuran başka bir olayı sormak için kullanılan bir söz; niçin"Biz Şarklılar neden ille her şeyi büyütüp efsaneleştiririz?" - H. Taner
- sebep
isim Bir şeyin olmasına veya belli bir hâlde bulunmasına yol açan şey"Her medeniyet çöküş sebeplerini kendi içinde taşır." - C. Meriç
- meydan
isim Alan, saha"Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu." - Ö. Seyfettin
- arazi
isim, coğrafya Yeryüzü parçası, yerey, toprak"Kurulan heyet şehrin arka tepelerinde kondu kurulacak uygun bir arazi bulma işiyle görevlendirildi." - L. Tekin
- bayır
isim Küçük yokuş, belen, kıran (II), şev"Biz de uğultularla denizin ardı sıra / Başka bir deniz gibi dağdan aktık bayıra" - F. N. Çamlıbel
- mesafe
isim Ara, aralık, uzaklık"Etrafı görememek, belki gözleri oyalayacak şeyleri bulamamak bu mesafeye sabır tüketen bir uzayış verdi." - H. S. Tanrıöver
- temel atmak
bir yapının temellerini yapmaya başlamak"Evin temelleri sökülüyor gibi sarsılıyor." - H. E. Adıvar
- zemin
isim Taban, döşeme, yer"Kırmızı bir zemin üstünde bir sürü insan, havada uçan beyaz bir kuşa bakıyorlardı." - M. Ş. Esendal
- esas
isim Bir şeyin özünü oluşturan ana öge, temel
- iyileşmek
nsz İyi duruma gelmek"Hava iyileşti."
- arsa
isim Üzerine yapı yapılmak için ayrılmış yer
- topraklamak
-i Üzerini toprakla örtmek
- öğütmek
-i Tane durumundaki nesneleri bir araçla ezerek un durumuna getirmek
- gerekçelendirmek
-i Gerekçeli duruma getirmek
- kurmak
-i Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek"Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk." - F. R. Atay
- kurtluca
isim, bitki bilimi Ballıbabagillerden, tırmanıcı sarı çiçekleri olan, kokusu sarımsağı andıran, göl, akarsu kıyıları vb. nemli yerlerde yetişen bir bitki, meşecik, yer meşesi, yer palamudu, yer pelidi, susarımsağı
- kıç
isim Kuyruk sokumu bölgesi, kaba et, kaba but, popo, makat
- mebde
isim Baş, başlangıç
- meşecik
isim, bitki bilimi Kurtluca
- prensip
isim, mantık İlke"Bunlar için esaslı bir prensip kararı alınmalıdır." - M. Ş. Esendal
- temellendirmek
-i Temel tutmasını sağlamak, yerleştirmek
- topraklama
isim Topraklamak işi
- toprağa bağlamak
- yer, zemin, toprak, alan, saha, zemin, temel, esas,
- cam tozu
- denizin dibi
- esaslı şekilde öğretmek
- karaya oturtmak
- temel üzerine kurmak
- temelden katılmak
- temeli olmak
- yere konmak
- yere oturtmak