- sağlam
sıfat Dayanıklı, kolay bozulmaz, yıkılmaz, stabil"En sağlam sütunlar üstünde durduğu sanılan devir, bir karton kale gibi yıkılmıştı." - F. R. Atay
- ses
isim Kulağın duyabildiği titreşim, seda, ün"Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." - F. R. Atay
- doğru
sıfat Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı
- esen
sıfat Ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı, sıhhatli, salim
- tam
sıfat Eksiksiz, kesintisiz"Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım." - A. Gündüz
- köy
isim Yönetim durumu, toplumsal ve ekonomik özellikleri veya nüfus yoğunluğu yönünden şehirden ayırt edilen, genellikle tarımsal alanda çalışılan, konutları ve öteki yapıları bu hayata uygun yerleşim birimi, köylük yer, köy yeri"Vatanseverlik, doğduğu yeri
- iyi
sıfat İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı"Bir aralık iyi fal bildiğimi haremde duyurdum." - F. R. Atay
- gürültü
isim Aralarında uyum bulunmayan düzensiz seslerin bütünü, patırtı, şamata"Gemi baş döndüren zaferli bir gürültüyle indi sulara." - Ç. Altan
- selam
isim Bir kimseyle karşılaşıldığında, birinin yanına gidildiğinde veya yanından uzaklaşıldığında kendisine söz ve işaretle bir nezaket gösterisi yapma, esenleme, merhaba
- akıllı
sıfat Gerçeği iyi gören ve ona göre davranan, akil"İkisi de zeki adamdı, akıllı adamdı, yapıcı adamdı." - Y. Z. Ortaç
- sert
sıfat Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı"Sert tahta."
- seda
isim Ses"Alenen ortaya çıkmak ve milletin hukuku namına, yüksek seda ile bağırmak ve bütün milleti bu sedaya iştirak ettirmek lazımdır." - Atatürk
- ses vermek
herhangi bir sesi çıkarmak"Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." - F. R. Atay
- anlam
isim, dil bilimi Bir kelimeden, bir sözden, bir davranış veya olgudan anlaşılan şey, bunların hatırlattığı düşünce veya nesne, mana, meal, fehva, deme, mazmun, medlul, valör
- kuvvetli
sıfat Gücü çok olan, zorlu, şiddetli"Güneşin en yüksek, rüzgârın en kuvvetli olduğu an kavga azıyor." - H. E. Adıvar
- boğaz
isim Boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar, imik, kursak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin
- etki
isim Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir"Yaşadıklarını yazmanın böylesine bir etki yapabileceğinden hiç haberim yoktu." - A. Kutlu
- geçerli
sıfat, hukuk Yürürlükte olan, uygulanan, meri, muteber
- mesaj
isim Bir devlet büyüğünün, bir sorumlunun belirli bir olay veya durum dolayısıyla ilgililere gönderdiği bildiri
- patırtı
isim Pat pat çıkan sesin adı"Dışarıdan akseden birtakım motosiklet patırtılarıyla ikimiz birden yerimizden fırlayıp merdiven başına koştuk." - Y. K. Karaosmanoğlu
- yerinde
sıfat İyi, yeterli"Binbaşı uzun boylu, ince yapılı, uzun kır bıyıklı, yaşlı ise de gücü yerinde, her işe eli yatan bir adam." - M. Ş. Esendal
- uslu
sıfat Toplumu, çevresini rahatsız etmeyen, edepli, müeddep, yaramaz karşıtı"Uslu ve çekingen huyum ne kendimi ne de nafakamı herhangi bir sert hareketle savunmaya asla müsait değildi." - Y. K. Karaosmanoğlu
- derin
sıfat Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan"Genç kız onun kırık dişli ağzının içindeki derin karanlığa bakıyor." - Ö. Seyfettin
- sağlıklı
sıfat Sağlık durumu iyi olan, sağlam, esen, sıhhatli"Birbirlerine sağlıklı, esenlikli bir kış dilediler." - T. Buğra
- araştırmak
-i Birini veya bir şeyi bulmak için bir yeri gözden geçirmek"Odayı iyice araştırdım ama aradığımı bulamadım."
- geçerlik
isim Yürürlükte olma, değerini sürdürme durumu, revaç, valör"Bu para geçerlikten kaldırıldı."
- mükemmel
sıfat Kusursuz"Sesinizin tonalitesi mükemmel." - N. Hikmet
- çalmak
-i, -e Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak"İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı." - F. R. Atay
- ima
isim Dolaylı olarak anlatma, üstü kapalı olarak belirtme, işaretleme, anıştırma, ihsas"Başkalarına ima ile bile söylemekten çekindiğim en mahrem şeyleri bilen insandın sen." - P. Safa
- kusursuz
sıfat Kusuru olmayan, mükemmel"Kadının kendi şiir hem kusursuz bir şiir." - A. Gündüz
- emin
sıfat Güvenli"Bebesini emin ellere mi bırakmıştı acaba?" - A. Kulin
- doğruluk
isim Doğru ve dürüst olma durumu, doğru olana yakışır davranış, dürüstlük, adalet"Güzel düşün, iyi hisset, yanılma, aldanma / Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma" - T. Fikret
- yasal
sıfat, hukuk Yasanın, dinin ve kamu vicdanının doğru bulduğu, yasalara uygun, kanuni (I), meşru, legal
- güvenilir
sıfat Güven duygusu veren, güvenilen, itimatlı"Sadece kolejinizde değil eğitim işlerinin tümünde güvenilir bir danışman olabilirim." - N. Hikmet
- sıhhatli
sıfat Sağlıklı"İyi ve sıhhatli olduğumu bildirebilirsiniz." - N. F. Kısakürek
- melodi
isim, müzik Ezgi"Biz bu melodileri ilk olarak Cemal Sahir operetlerinden duymuş, bellemiştik." - H. Taner
- sahih
sıfat Gerçek, doğru, sağın, hakiki"Gazeteler bir şey yazmadılar; bize resmî, sahih hiçbir malumat vermiyorlar." - M. Ş. Esendal
- emniyetli
sıfat İnanılır, güvenilir"Orada emniyetli bir adamımız koyunu alır, bizim namımıza keser, dağıtır." - B. Felek
- avaz
isim Yüksek ses, nara, avaze"Sinemi deler avazın / Turnam senin sunam senin" - Âşık Veysel
- iskandil etmek
deniz derinliğini ölçmek
- kanuni
sıfat, hukuk Yasal
- körfez
isim, coğrafya Karanın içine sokulmuş deniz parçası"Körfezin karşı kıyısında bir kömürcü kayığı demirlemişti." - Y. Z. Ortaç
- mil
isim Selin sürükleyip getirdiği çok küçük taneli çamurlaşmış kum ve toprak karışımı
- mükemmelen
zarf Eksiksiz, kusursuz olarak"Görevini mükemmelen yaptı."
- sedasız
sıfat, dil bilgisi Sert"Görürsünüz ki cetlerimizin ağzından çıkmamış sedalı ve sedasız harfler bizim her an ağzımızdan çıkıyor." - Y. K. Beyatlı
- solungaç
isim, hayvan bilimi Suda yaşayan hayvanların solunum organı, galsame
- sonda
isim, teknik Suyun herhangi bir noktadaki derinliğini ölçmek, dip tabakaların yapısını incelemek için kullanılan araç
- söylemek
-i Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak"Bu konak için de yine senelerden beri aynı şeyi söylerim." - R. N. Güntekin
- sıhhat
isim Sağlık, esenlik"Sıhhati yerinde imiş, bir çocuğu daha olmuş." - R. H. Karay
- çalınmak
nsz Çalma işine konu olmak"Kapı kapanalı daha üç beş dakika olmadan tekrar çalınmış." - A. Ş. Hisar
- çıtırtı
isim Çıtırdama sırasında çıkan sesin adı"Arkasından çıtırtılar, kısık sesler geliyordu." - Y. Atılgan
- ötmek
nsz Kuş veya böcekler, değişik tonda ses çıkarmak"Gelmiş o yaylanın baharı / Öter bülbüller hoştur avazı" - Âşık Veysel
- öttürmek
-i Ötmesini sağlamak veya ses çıkarttırmak"Uyuma be Şahin Ağa, öttür şu zurnayı!" - O. C. Kaygılı
- şamata
isim Gürültü patırtı"Bu berbat şamata arasında yarım saat kadar bekledim." - O. C. Kaygılı
- ses çıkarmak
- sağlam, kusursuz, iyi halde, sağlıklı, salim, esen, emin, güvenilir, geçerli, sağlam,
- açıkça övmek
- derinliğini yoklamak
- geniş boğaz
- gibi görünmek
- herkesin içinde methetmek
- ses erimi
- ses çıkarttırmak
- çok derine dalmak