- pek
sıfat Sert, katı
- düzgün
sıfat Doğru ve pürüzsüz, muntazam"Ayşe çayı demlemiş, düzgün dilimlerle francala kesiyordu." - C. Uçuk
- sağlam
sıfat Dayanıklı, kolay bozulmaz, yıkılmaz, stabil"En sağlam sütunlar üstünde durduğu sanılan devir, bir karton kale gibi yıkılmıştı." - F. R. Atay
- sağ
sıfat Vücutta kalbin bulunduğu tarafın karşısında olan, sol karşıtı"Sağ cebinde kocaman bir gazete tomarı görünüyordu." - Ö. Seyfettin
- sağ
sıfat Sağlam, esen
- düzen
isim Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem"Bilhassa toprak ve silah meselelerinin bir düzene konmasını, hem de tezelden istediler." - F. Otyam
- çok
sıfat Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı"Bana matematik çok kolay geldi." - F. R. Atay
- gerçek
isim Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat"Esasen bizim için millî varlık ile istiklal ve hürriyet aynı gerçeğin çeşitli cepheleridir." - M. Kaplan
- düz
sıfat Yatay durumda olan, eğik ve dik olmayan"Düz tahta."
- düz
isim Düz rakı
- doğru
sıfat Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı
- sağ kanat
isim, spor Futbol ve hentbolda hücum alanının sağ tarafı
- tam
sıfat Eksiksiz, kesintisiz"Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım." - A. Gündüz
- Hak
isim Adalet"Haktan ayrılmamalı."
- iyi
sıfat İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı"Bir aralık iyi fal bildiğimi haremde duyurdum." - F. R. Atay
- dik
sıfat Yatay bir düzleme göre yer çekimi doğrultusunda bulunan, eğik olmayan
- dik açı
isim, matematik Birbirini kesen iki doğrunun oluşturduğu açılar eşit olduklarında, bu açıların her biri"Bütün dik açılar doksan derecedir."
- adalet
isim Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, türe
- uygun
sıfat Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip"Ne var ki bunları şimdiye kadar kimseye anlatmadığım için uygun ifadeyi bulmakta zorlanıyorum." - İ. O. Anar
- gerçeğe uygun
sıfat Gerçeğe uyan
- kesin
sıfat Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, mutlak, kati, maktu"Sevmem kesin sözleri, bir kesin söz duydum mu tersine söylemek gelir içimden." - N. Ataç
- dürüst
sıfat Sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan, doğru (kimse)"Dürüst bir insan, inansa da inanmasa da mefhumları yerli yerinde kullanmak borcundadır." - N. F. Kısakürek
- hukuk
isim Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze"Hukuk daima âdetlerin peşinden gider, önüne geçmez." - P. Safa
- yerinde
sıfat İyi, yeterli"Binbaşı uzun boylu, ince yapılı, uzun kır bıyıklı, yaşlı ise de gücü yerinde, her işe eli yatan bir adam." - M. Ş. Esendal
- düzenli
sıfat Düzeni olan, yerli yerinde, kararlı, tertipli, muntazam"Hele, düzenli giyim diye bir dertleri hiç yoktur." - S. Ayverdi
- yetki
isim Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, salahiyet, mezuniyet"Büyük Millet Meclisi Başkumandanlık yetkilerini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmişti." - T. Buğra
- dikey
sıfat, matematik Başka bir doğru ile kesiştiğinde onunla birlikte dik açı oluşturan (doğru çizgi), amudi"a, b doğrusuna c noktasından dikey bir doğru indirilince 90 derecelik açı oluşur."
- düzeltmek
-i Düzgün duruma getirmek"Kirli eşyalarımı paketlere sardım, bavulumu düzelttim." - R. N. Güntekin
- tamamen
zarf Bütün olarak, büsbütün, baştan sona"Ulaşım çileleri böylece giderilince köprüyü tamamen unutmuşlardı." - A. Kulin
- namuslu
sıfat Ahlak kurallarına uygun olarak davranan, namuskâr"Benim babam namuslu bir vatanperverdi." - A. Gündüz
- cidden
zarf Gerçekten"Adı, o zaman cidden kötüye çıkmıştı." - A. İlhan
- oldukça
zarf Olabildiğince"Bu oyun oldukça geniş bir sahada taammüm etmiştir." - A. K. Tecer
- doğrultmak
-i Doğrulmasını sağlamak, doğru duruma getirmek"Aralarında bellerini doğrultamayacak kadar yaşlıları da vardı." - T. Buğra
- muhafazakâr
sıfat Tutucu"Yeni prens halk hürriyetleri aleyhinde idi ve muhafazakârlara dayanıyordu." - F. R. Atay
- tutucu
sıfat Mevcut toplumsal düzeni, düşünceleri ve kurumları değiştirmeden olduğu gibi korumak isteyen (kimse), muhafazakâr, konservatör
- haklı
sıfat Hakka uygun, doğru, yerinde"Fakat aşkta ne hak ne haklı ne haksız ne de bir hakikat vardır." - M. Ş. Esendal
- doğruluk
isim Doğru ve dürüst olma durumu, doğru olana yakışır davranış, dürüstlük, adalet"Güzel düşün, iyi hisset, yanılma, aldanma / Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma" - T. Fikret
- dürüstlük
isim Doğruluk"O zaman parmağımın şerefine içerken, dürüstlüğün şerefine içmiş oluruz, değil mi?" - E. Şafak
- evet
edat "Öyledir" anlamında kullanılan bir doğrulama veya onaylama sözü, olur, oldu, peki, tamam, ya, beli, ha, he"Evet, bu bahsin en canlı noktası buradadır." - Y. K. Beyatlı
- isabetli
sıfat Yerine düşmüş, yerinde, uygun"İsabetli bir karar aldılar."
- oldu
edat Evet
- olur
sıfat Olabilir"Bu olur iş mi?"
- tamam
sıfat Bütün, tüm"Paranın tamamını verdim."
- adaletli
sıfat Adil"Bütün güzel, haklı, adaletli, doğru sözleri bizi satranç taşı hâline getirmek için uyduruyor." - N. Hikmet
- adil
sıfat Adaletle iş gören, adaletten, doğruluktan ayrılmayan, hakkı yerine getiren, adaletli"Milletler tarihte fatihlerden fazla adillere bağlıdırlar." - F. R. Atay
- dosdoğru
sıfat Çok doğru
- doğruca
sıfat Doğruya yakın
- doğrudan doğruya
zarf Dolaysız, araçsız, aracısız, araya başka bir şey girmeden, resen"Sonra temaşa kelimesi doğrudan doğruya tiyatro kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır." - A. K. Tecer
- elverişli
sıfat Uygun, müsait"Halim'e, içinde bulunduğu zor ve ezici durumdan kurtulmak için bundan daha elverişli bir fırsat çıkmazdı." - A. İlhan
- hakikat
isim Gerçek"Ayık olmak yani bu hayatı yaşamıyormuş gibi hissetmenin dayanağını hakikat içinde bulmak gereklidir." - İ. Özel
- haklılık
isim Haklı olma durumu"Çarçabuk ve büsbütün inanmak istiyorum aklımın haklılığına." - E. Şafak
- hatasız
sıfat Hatası olmayan, yanlışlığı bulunmayan"Hatasız bir ödev."
- insaflı
sıfat İnsafı olan"Basitlik, aleladelik derken belki de biraz insaflı davranıyorum." - O. V. Kanık
- münasip
sıfat Uygun, yerinde"Bizim bu dünyadaki hayatımız da bir çileden ibaret olduğu düşünülecek olursa en münasip çilenin de burada olması icap ediyordu." - A. H. Çelebi
- peki
edat Evet"Peki ama benim ne olduğumu henüz muayene etmediniz." - R. H. Karay
- tashih etmek
düzeltmek, doğrultmak"Ancak bir ehemmiyetsiz noktayı tashihe lüzum görüyoruz." - R. N. Güntekin
- yasal
sıfat, hukuk Yasanın, dinin ve kamu vicdanının doğru bulduğu, yasalara uygun, kanuni (I), meşru, legal
- Kişi ellerini uzatıp avuçlarını dışa çevirdiği zaman, işaret parmağı ve başparmağın "L" harfi şeklinde olmadığı elin bulunduğu vücut tarafı.
- bütünüyle
- tam olarak
- tümüyle
- sağ taraf
- adalete uygun şekilde
- adalete uygunluk
- adaletli olarak
- demiryolunun geçtiği arazi
- dik açılı
- doğ- rultmak
- doğru şekilde
- hakkını yerine getirmek
- kat’î
- sağ yetki doğru
- sağa
- sağda
- önden geçme hakkı
- ülev