- nokta
isim Çok küçük boyutlarda işaret, benek
- yer
isim Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- hizmet
isim Birinin işini görme veya birine yarayan bir işi yapma"Vatan, evladının hizmetini bekliyor." - Ö. Seyfettin
- kol
isim, anatomi İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm
- posta
isim Bir yere gelen veya bir yerden gönderilen mektup ve emanetlerin tümü"Eşyalarımı ilk posta ile bir denk yapıp İstanbul'a gönderdim." - Ö. Seyfettin
- iş
isim Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
- alan
isim Düz, açık ve geniş yer, meydan, saha
- direk
isim Ağaçtan veya demirden yapılan uzun ve kalın destek"Kayıkçı yelkeni açmak için ilkin direği yerine oturtmalıdır." - S. Birsel
- kolon
isim, mimarlık Sütun"Mermer kolonları, eski heykelleri önüne gelen alıp gitmişti." - N. Cumalı
- kolon
isim, anatomi Kalın bağırsağın gödenden önceki bölümü
- posta kutusu
isim Postanelerde veya halkın kolayca ulaşabileceği yerlerde bulunan mektup, kart vb. haberleşme evrakının konulduğu özel kutu"Mektubu senden gizli posta kutusuna attım." - M. Yesari
- polis noktası
isim Polisin karakol dışında konuşlandığı yer
- destek
isim Bir şeyin yıkılmaması için konulan eğik veya düz dayak, payanda
- karakol
isim Güvenliği sağlamakla görevli kimselerin bulunduğu yapı"O işleri bu saatte karakolda bulunan küçük memurlar bilmez." - R. H. Karay
- görev
isim Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş
- makam
isim Mevki, kat, yer"İnsan değil gökyüzündeki makamını şaşırarak yere inmiş bir melektir." - H. R. Gürpınar
- postane
isim Posta ile gönderilen maddelerin kabul edildiği, postaya verilmiş maddelerin ayrım ve dağıtımının yapıldığı bina
- acele
sıfat Hızlı yapılan, çabuk, tez, ivedi"Adam, acele adımlarla tekrar geri dönüyor, süratle merdivenlerden iniyor." - E. M. Karakurt
- sonra
zarf Daha ileri bir zamanda, müteakiben, önce karşıtı"Önce parasız temsiller verilirken sonra paralı verilmeye başlandı." - M. And
- nöbet
isim Sıra, keşik"Bu akşam nöbet sizde, masrafı siz yapacaksınız."
- ilan etmek
bir durumu yayım yoluyla duyurmak"Afişte, ilanda yazılı vakit gelmemiş de olsa perde açılacak demekti." - T. Buğra
- sandalye
isim Arkalıklı, kol koyacak yerleri olmayan, bir kişilik oturma eşyası"Odalarda mobilya namına, uzun, kısa yuvarlak bir sürü masayla sandalyeden başka bir şey yok." - E. M. Karakurt
- gönderi
isim Bir yerden bir yere özellikle posta ile gönderilen paket, telgraf, mektup vb
- vazifelendirmek
-i Ödevlendirmek
- atamak
-i, -e Birini bir göreve getirmek, tayin etmek
- işlev
isim Bir nesne veya bir kimsenin gördüğü iş, iş görme yetisi, görev, fonksiyon"Seçme ve aracılık işlevini yerine getiren dünyanın önünde ise öyle aşılması güç engeller yok gibi." - A. Ağaoğlu
- memuriyet
isim Memurluk"Eski memuriyetleri bulsam ne yapacağımı bilirim." - F. R. Atay
- sopa
isim Kalın değnek"Erkekler ellerine birer sopa aldılar, köy halkı peşlerinde dere içine koştular." - H. E. Adıvar
- aşmak
-den Yüksek, uzak veya geçilmesi güç bir yerin öte yanına geçmek"İki gündür sarp dağ yollarından aşıyoruz." - F. R. Atay
- göndermek
-i, -e Bir yere doğru yola çıkarmak, yollamak, ulaşmasını, gitmesini sağlamak, irsal etmek"Hepimizi esir edip Malta'ya gönderecekleri ağızlarda dolaşıyordu." - H. E. Adıvar
- yerleştirmek
-e Yerleşmesini sağlamak"Düven tahtasının altına çakmak taşlarını yerleştiriyordu." - C. Uçuk
- koymak
-i, -e Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek"Öteki elini doktorun omzuna koydu." - S. F. Abasıyanık
- bildirmek
-e Herhangi bir şeyi haber vermek"Babası ile arasındaki bütün mektuplaşmaları bana da bildiriyor." - E. İ. Benice
- süratle
zarf Çabucak"Adam, acele adımlarla tekrar geri dönüyor, süratle merdivenlerden iniyor." - E. M. Karakurt
- yapıştırmak
-i, -e Yapışmasını sağlamak"Mektuplarına kendi pullarını yapıştırırlar, kendi memurlarıyla sevk ederlerdi." - F. R. Atay
- mahal
isim Yöre (I)"Binaenaleyh, bu koruma tedbiri pazarda değil kesiş mahallinde yapılır." - N. Hikmet
- devriye
isim Karakol"Tam o aralık Eyüp merkezinin deniz devriyesi yetişti." - O. C. Kaygılı
- mektup
isim Bir şey haber vermek, sormak, istemek veya duyguları bildirmek için birine çoğunlukla posta yoluyla gönderilen, zarfa konulmuş yazılı kâğıt, name"Mektubunda diyorsun ki gel gayri / Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım" - B. S. Erdoğan
- sütun
isim, mimarlık Herhangi bir maddeden yapılan, zaman zaman üstünde çıkıntılı bir bölüm olan, genellikle bir altlığa, bazen doğrudan doğruya yere dayalı silindir biçiminde düşey destek, kolon"Terasın mermer sütunlarından birine dayanmış, sessiz sedasız bana baktığını görüyorum." - R. N. Güntekin
- kazık
isim Toprağa çakılmak için hazırlanmış, ucu sivri demir veya ağaç"Çadır kazığı." "Hayvanı kazığa bağlamak."
- garnizon
isim, askerlik Bir şehri savunan veya yalnız orada bulunan askerî birlikler
- kışla
isim, askerlik Askerlerin toplu olarak barındıkları yapılar bütünü"Gece gündüz kışlada kaldığımızdan sivil hayat ile temasımız pek azdı." - F. R. Atay
- menzil
isim Yolculukta dinlenmek amacıyla durulan yer, konak"Tanrı yardımcı olsun gayri yolda kalana / Biz menzile vararak atları çektik hana" - F. N. Çamlıbel
- mevzilenme
isim Mevzilenmek işi
- ordugah
Tarih, Ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için konakladığı yer.
- posta ile göndermek
- deftere nakil
- posta,
- acele gitmek
- adını listeye koymak
- afişlerle ilan etmek
- askeri menzil
- atlı postacı
- bilgi vermek
- kusurlarını açığa vurmak
- posta atlarıyle
- posta servisi
- posta tatarı
- postaya vermek
- süratle yolculuk etmek
- yan direk