-
dış işleri : isim Bir devletin başka devletlerle ilgili işleri, hariciye
-
iç işleri : isim Bir ülkenin kendine özgü işleri
-
çürük iş : isim Bozuk, kötü, işe yaramaz özellikleri olan durum veya iş
-
iş günü : isim Tatil günleri dışında kalan, çalışılmak üzere yasayla belirlenmiş gün, çalışma günü
-
kalem işi : isim Elle yontularak veya çizilerek yapılan iş
-
iş yeri : isim Bir görevin yapıldığı yer
-
ayak işi : isim Birtakım getir götür işleri
-
sıra işi : sıfat Değeri fazla olmayan
-
iş gezisi : isim Karşılıklı iş ilişkilerini düzenlemek amacıyla bir ülke veya şehre yapılan seyahat, çalışma gezisi, iş seyahati
-
iş bilimi : isim İnsanın, makinenin ve çevrenin bir arada uyumlu ve verimli bir biçimde çalışmasını inceleyen bilim dalı, ergonomi
-
iş merkezi : isim İş yerlerinin yoğun olduğu bölge
-
iş kolu : isim, ekonomi Ekonomik etkinliklerin sınıflandırılması sonucu birbirine benzeyen veya aynı nitelikte olan çalışma dallarından her biri
-
iş sözleşmesi : isim, hukuk İşçilerle işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen yöntem ve şartları kapsayan sözleşme, iş akdi, hizmet akdi
-
iş güç : isim Uğraş"Hepsinin işi gücü var." - A. Kulin
-
iş gücü : isim Bir insanın yararlı şeyler üretmek için harekete geçirmek zorunda olduğu fiziksel ve düşünsel yetilerinin tümü
-
orta işi : isim Bir evin temizlik işlerinin bütünü, orta hizmeti
-
hesap işi : isim Bir tür el işlemesi"Onun namaz bezlerindeki mahareti yalnız hesap işlerinden ibaret değildi." - H. Z. Uşaklıgil
-
işbaşı : isim İş yerlerinde işe başlama
-
işgüder : isim Maslahatgüzar
-
işveren : isim İşçileri ücretle çalıştıran gerçek veya tüzel kişi, çalıştıran, patron"Fabrikaları, atölyeleri gezin, işçilerle, işverenlerle konuşun." - S. F. Abasıyanık
-
iş adamı : isim Kazanç sağlamak amacıyla ticaret veya sanayiye yatırım yapan kişi"Bu iş adamı, şimdiye dek tanıdıklarımızdan oldukça farklı, iyi okutulmuş." - A. Ağaoğlu
-
iş akdi : isim, hukuk İş sözleşmesi
-
iş alanı : isim Çalışılacak, kazanç sağlanacak dal"Memlekette her gün yeni yeni iş alanları açılıyor."
-
iş bırakımı : isim İsteklerini işverene kabul ettirmek için işçilerin, işlerini hep birden bırakması, grev
-
iş bıraktırımı : isim İşverenin işçileri topluca işten uzaklaştırma veya işten çıkarma kararı, lokavt
-
iş birliği : isim Amaç ve çıkarları bir olanların oluşturdukları çalışma ortaklığı, teşrikimesai"Yaşları otuzu geçmemiş olmak şartı ile her çeşit grupla iş birliğine hazırdılar." - H. Taner
-
iş bölümü : isim Bir işi, iki veya daha çok kişi arasında bölme"Evliliğim boyunca, saçmalığını ancak şimdi idrak edebildiğim bir iş bölümü vardı Ayşin ile aramızda." - E. Şafak
-
iş donu : isim İş yaparken giyilen giysi
-
iş eri : isim Elinden iyi iş gelen, becerikli kimse
-
iş güçlüğü : isim İş kolunun zor koşullarından kaynaklanan durum
-
iş hacmi : isim, ticaret Ticari kuruluşlarda bir yıl içinde yapılan işlemlerin toplam değeri, ciro
-
iş hanı : isim Birden çok iş yerinin bulunduğu çok katlı bina
-
iş hayatı : isim Belli bir iş veya mesleği yürüten kimselerin uğraşmakta oldukları alan
-
iş kadını : isim Kazanç sağlamak amacıyla ticaret veya sanayiye yatırım yapan kadın
-
iş kazası : isim, hukuk İş yerinde meydana gelen ve işçiyi bedensel veya ruhsal yönden etkileyen olay
-
iş önlüğü : isim Önlük
-
iş saati : isim Çalışma saati"İş saatinin yazın daha geç bitişi göz önüne alınarak o saatlerde daha sık vapur konulabilir." - N. Hikmet
-
iş seyahati : isim İş gezisi
-
işe uygun : sıfat Yapılan işe elverişli olan
-
işi duman : isim İşi ve durumu kötü olan kimse
-
işi tıkırında : sıfat İşi çok uygun, çok iyi"İşi tıkırında insanlar her zaman uyumlu, aynı zamanda da hesapçı kişilerdir." - S. İleri
-
ağır iş : isim Fazla güç ve emek isteyen yıpratıcı her türlü iş
-
beyaz iş : isim Beyaz pamuklu veya keten kumaşlar üzerine beyaz veya renkli ipliklerle yapılan sarma iş
-
bulaşık iş : isim Yolsuz, uygunsuz, kirli iş
-
götürü iş : isim Toptan yapılan iş
-
ince iş : isim Nakış
-
kârlı iş : isim İyi para getiren iş veya çalışma alanı
-
Acem işi : isim Döşemelik kumaşların üzerine renkli ipek iplikle işlenen, yer yer altın veya gümüş boncuklarla süslenmiş nakış
-
Antep işi : isim Gaziantep yöresine özgü, iplikleri çekilmiş ve kafes şeklini almış kumaş üzerine aynı renk iplikle verevine sarılarak yapılan bir tür el işlemesi
-
çocuk işi : isim Kolay veya önemsiz iş
-
el işi : isim Makine kullanmadan yapılan örgü, dikiş vb. el ürünü
-
erkek işi : isim Yalnızca erkeğin yapabileceği, daha çok güç, kuvvet isteyen zahmetli iş
-
ev işi : isim Ev içinde gündelik olarak yapılan her türlü iş"Ev işlerinde annemin yardımcısı yine bendim." - A. Ağaoğlu
-
hamur işi : isim Hamurdan yapılan yiyeceklerin genel adı
-
kavaf işi : sıfat Özensiz ve gelişigüzel yapılan"Fakat kavaf işi yeni mestleriyle kunduralarına dayanamayarak onları ayaklarından sıyırmışlardı." - H. R. Gürpınar
-
mancınık işi : isim Kozadan ipek sağlama işi
-
Maraş işi : isim Karton üzerine gerilmiş kumaşa sim, sırma vb. sarılarak yapılan bir nakış türü
-
orak işi : isim Orakla ekin, ot vb. biçme"Komşu kadınlardan birkaçı orak işinde bize yardıma gelmişlerdi." - M. Kutlu
-
şıpın işi : isim Özensiz, çabucak yapılan iş
-
tarak işi : isim Tarak dişleri gibi yol yol yapılmış el işi
-
usta işi : sıfat Eli uz, işinin ehli olan bir kimse tarafından yapılan"Bir gün altında imzası, usta işi bir şiir yayımlayarak kendisini avuttu." - Y. Z. Ortaç
-
diyanet işleri : isim, din b. (***) Dinle ilgili işler
-
özlük işleri : isim, hukuk Bir kuruluşta görevlilerin atanmaları, yükselmeleri ve emeklilikleri vb. kişisel işlemlerin bütünü
-
su altı işleri : isim Dalgıçlık, balık adamlık, inci, midye, sünger avcılığı gibi deniz, göl ve akarsularda su altında çalışmayı gerektiren işler
-
zat işleri : isim, hukuk Özlük işleri
-
iş açmak : uğraştırıcı, gereksiz bir durumun ortaya çıkmasına sebep olmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş almak : yapılması kesinleşen bir işi üstlenmek, taahhüt altına girmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş amana binince kavga uzamaz : "kavga edenlerden biri aman dilerse çekişme sona erer" anlamında kullanılan bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş anlatılıncaya kadar baş elden gider : "kızışmış bir kavgada veya herhangi bir olayda meram anlatmaya fırsat kalmadan olacak olur" anlamında kullanılan bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş ayağa düşmek : iş, sorumsuz ve yetkisiz olanların elinde kalmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş başa düşmek : kendi işini kendi görmek zorunda kalmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş bırakmak : çalışanlar toplu hâlde işlerini terk etmek, çalışmayı durdurmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş bilenin, kılıç kuşananın : at binenin, kılıç kuşananın"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş bilmek : becerikli olmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş bitirmek : bir işi iyi bir sonuca ulaştırmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş (birinde) bitmek : işin bitmesi veya sorunun çözümü birine bağlı olmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş (birinden) bitmek : işin sonuçlanması ondan beklenilmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş çatallanmak : bir işte güçlükle karşılaşmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş çevirmek : gizli, dolambaçlı bir iş yapmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş çığırından çıkmak : bir iş amacından saparak düzeltilmesi güç bir durum almak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş çıkarmak : çok iş yapmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş dayıya düştü : gayret dayıya düştü"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş değil : bir şeyin çok kolay olduğunu belirten bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş düşmek : birinin iş yapması gerekmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş edinmek : bir şeyi görev, meslek olarak kabul etmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş görmek : iş yapmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş göstermek : yapması için birine iş vermek, iş buyurmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş inada binmek : bir işi yapmakta direnmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş insanın aynasıdır : "bir kimsenin nasıl bir kişi olduğu yaptığı işlerden anlaşılır" anlamında kullanılan bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş işlemek : nakış yapmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş işten geçmek : bir işi gerçekleştirme imkânı kalmamış olmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş (birine) kalmak : işin bitmesi için asıl gayret birine düşmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş karıştırmak : fesat sokmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş ki : yeter ki"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş mi? : yapılan bir şeyin beğenilmediğini, küçümsendiğini bildiren bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş ola : yaptığı iş beğenilmediğinde "sanki iş görmüş gibi" anlamında kullanılan bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş olacağına varır : bir soruna aldırmamayı, ne yapılırsa yapılsın yine aynı sonuca ulaşılacağını anlatan bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş olsun diye : gereksiz bir hareketi belirtmek için kullanılır"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş sarpa sarmak : iş, içinden çıkılması zor bir duruma girmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş şirazesinden çıkmak : düzenini kaybetmek, çığırından çıkmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş tutmak : iş yapmak, çalışmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş vermek : birine yapacak iş göstermek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş yapmak : çalışmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
iş yok : "o şeyden yarar beklememeli" anlamında kullanılan bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işe bak! : şaşırılacak bir durum karşısında kullanılan bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işe girmek : göreve, çalışmaya başlamak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işe karışmak : herhangi bir konuda katkıda bulunmak, görev almak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işe koşmak : birine iş yaptırmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işe yaramak : elverişli olmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi ahbaplığa dökmek : yerli yersiz yakınlık göstermek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi aksi gitmek : istenilen sonucu elde edememek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi anlamak : gizli bir şeyi, bir sorunu anlamak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi azıtmak : yanlış ve aşırı yollara sapmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi bitmek : işi sona ermek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi bozmak : yapılan anlaşmayı, verilen sözü tutmamak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi bozulmak : yapmakta olduğu işten gereği kadar kazanç sağlayamaz olmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi ciddiye almak : soruna önem vermek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi çıkmak : başka bir işle meşgul olmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi düşmek : birinin yardımına gereksinim duymak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi ...-e dökmek : işi değiştirip bir başka biçime çevirmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi ...-e vurmak : gerekenden başka biçimde davranmak, ... gibi görünmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi ileri götürmek : beklenenden daha aşırı davranışlar içine girmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi iş, kaşığı gümüş : "işi tam istediği yolda" anlamında kullanılan bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi iş olmak : işi yolunda olmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi kotarmak : işin üstesinden gelmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi ne? : ne işi var?"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi olmak : yapacak bir şeyi bulunmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi pişirmek : aralarında gizlice anlaşmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi resmiyete dökmek : bir iş veya durum için resmî bir yola sokmak, resmî bir nitelik vermek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi sağlama almak : işin gerçekleşmesi ve bozulmaması için gerekli önlemleri almak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi savsaklamak : işi yavaşlatmak, gereken önemi göstermemek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi şakaya dökmek : ciddi başlayan bir sözü veya davranışı şakaya çevirmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi tatlıya bağlamak : sorunlu bir işi, iyi bir biçimde çözmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi temizlemek : sorunu çözmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi uzatmak : bir işi sonuçlandırmamak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi üç nalla bir ata kaldı : "eline geçen imkân henüz yapmak istediği şeyi gerçekleştirmesini sağlayacak kadar değil ama yine de umutlanıyor" anlamında kullanılan bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi (bir şeye) vurmak : işi değiştirmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi yokuşa sürmek (veya koşmak) : işi zorlaştırmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi yolunda (veya tıkırında) gitmek (veya olmak) : iş düzenli ve istenilen biçimde yürümek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işi yoluna koymak : işi yapılabilir duruma getirmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin alayında olmak : bir işe gereken önemi vermemek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin başı : bir işin en önemli noktası"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin doğrusu : açıkçası"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin fenası : işin kötüsü"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin garibi : işin tuhafı"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin içinde iş var : "işin içyüzü göründüğü gibi değil, başka" anlamında kullanılan bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin içinden çıkamamak : başaramamak, sorunu çözümleyememek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin içinden çıkmak (veya sıyrılmak) : bir şeyi anlamak, bir sorunu çözümlemek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin kolayına kaçmak : derinliğine araştırmadan basit olarak düşünmek, yüzeyde kalmak, tembellik etmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin kötüsü : işin kötü yanı"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin kurdu : bir işin en ince ayrıntısını bilen, deneyimli, uzman (kimse)"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin kurdu olmak : belirli bir konuyla ilgili her şeyi bilmek, uzmanlaşmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin mi yok : "önemli değil, boş ver" anlamında kullanılan bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin ortasını bulmak : ortak bir noktada anlaşmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin rengi değişmek : konu başka biçimde gelişmek, öncekinden farklı davranmaya başlamak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin tuhafı : işin tuhaf olan yanı"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin ucu birine dokunmak : bir işten dolaylı olarak zarar görmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin üstesinden gelmek : güç bir işi başarmak, sonuçlandırmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol : "tanıklık boş oturan kimselerin, kefillik ise parası çok olan kimselerin işidir" anlamında kullanılan bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işinden olmak : görevini yitirmek, görevinden atılmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işine bak! : "görevini, işini sürdür" anlamında kullanılan bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işine gelmek : çıkarına, amacına, düşüncesine uygun olmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işine göre : çıkarına uygun"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işine hor bakan boynuna torba takar : "işini küçümseyen kişi para kazanamaz, para kazanamayanın sonu ise dilenciliktir" anlamında kullanılan bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işine koyulmak : işini yapmayı sürdürmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işini bilmek : nereden, nasıl yararlanacağını bilmek, çıkarını bilmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işini görmek : görevini yapmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işini kış tut da yaz çıkarsa bahtına : "başladığın bir işte her zaman güçlüklerle karşılaşacağını varsay ki sonunda hayal kırıklığına uğramayasın, iyi sonuçlar aldığında sevinesin" anlamında kullanılan bir söz"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işini uydurmak : kurnaz, açıkgöz davranarak işine istediği gibi biçim vermek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işini yoluna koymak : işi veya görevi olumlu olarak yürütmek, sıkıntı çekmeden gerçekleştirmek"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işinin adamı : çalıştığı işte başarı sağlayan, işinin gerektirdiği nitelikleri taşıyan kimse"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işler açılmak : piyasa canlanmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işler arapsaçına dönmek : işler çok karmaşık bir hâl almak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işler becermek : zararlı, gizli işler yapmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işten (bile) değil : çok kolay"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işten el çektirmek : görevden uzaklaştırmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
-
işten güçten vakit bulamamak : çok yoğun çalıştığı için zaman ayıramamak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık