- büyük
sıfat Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı"Büyük ağaçların altında, gazinoya doğru gidiyoruz." - Y. Z. Ortaç
- kapalı
sıfat Kapanmış olan, açılmamış, açık karşıtı"Şimdi oğlunu kanlı göğsü, kapalı gözleri, mor dudaklarıyla görür gibi oluyordu." - N. Hikmet
- çok
sıfat Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı"Bana matematik çok kolay geldi." - F. R. Atay
- güç
isim Fizik, düşünce ve ahlak yönünden bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yeteneği, kuvvet, efor"Zihin gücü. Yaşama gücü."
- güç
sıfat Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül, kolay karşıtı"Bir sanat eserini tenkit ne güç iştir!" - A. M. Dranas
- kaba
sıfat Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı"Cebinden kaba fil dişi saplı bir de çakı çıkardı." - Ö. Seyfettin
- ağır
sıfat Tartıda çok çeken, hafif karşıtı"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
- koyu
sıfat Yoğunluğundan dolayı güç akan, sulu karşıtı"Koyu pekmez. Koyu süt."
- şiddetli
sıfat Etkisi çok olan, zorlu"Bir aralık rahmetli babam şiddetli bir romatizmaya tutulmuştu." - F. R. Atay
- sert
sıfat Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı"Sert tahta."
- zor
sıfat Sıkıntı veya güçlükle yapılan, kolay karşıtı"Sabır güzel, faydalı fakat zor şeydir." - B. Felek
- kalın
sıfat Cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan (cisim), ince karşıtı"Alt katta her tarafın pencereleri kalın, sık demir parmaklıklarla örtülüydü." - H. R. Gürpınar
- kalın
isim Gelin olacak kıza erkek tarafından verilen para veya armağan, ağırlık"Babam senden çok mu istedi kalını?" - Halk türküsü
- kalın
Mayalı hamurun parçalara ayrılıp tandırda pişirilmesiyle elde edilen ekmek türü
- kuvvetli
sıfat Gücü çok olan, zorlu, şiddetli"Güneşin en yüksek, rüzgârın en kuvvetli olduğu an kavga azıyor." - H. E. Adıvar
- aşırı
sıfat Alışılan veya dayanılabilen dereceden çok daha fazla, taşkın"Ticaret az gelişmiş toplumlarda aşırı bir gelişme gösterir." - O. Rifat
- bulutlu
sıfat Bulutlarla kaplanmış, bulutlanmış"Hava bulutlu ve üzerinde durduğumuz tepe rüzgârlı idi." - A. Haşim
- üzgün
sıfat Üzülmüş, üzüntü duymuş, mahzun, melul, mükedder"O zamana kadar üzgündü, sesi kısılmış gibiydi." - T. Buğra
- rüzgâr
isim Havanın yer değiştirmesiyle oluşan esinti, yel, bad"Bu rüzgâr, bu mucizeli gemi ile insanı nerelere götürmez." - A. H. Tanpınar
- derin
sıfat Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan"Genç kız onun kırık dişli ağzının içindeki derin karanlığa bakıyor." - Ö. Seyfettin
- şiddet
isim Bir hareketin, bir gücün derecesi, yeğinlik, sertlik
- yoğun
sıfat Hacmine oranla ağırlığı çok olan, kesif
- yavaş
sıfat Hızlı olmayan, ağır, çabuk karşıtı"Yavaş bir yürüyüş."
- acıklı
sıfat Acındıracak, acı verecek nitelikte olan, dokunaklı, üzücü, koygun"Bu âdet bir fabrika sahibinin acıklı hayat hikâyesiyle birlikte kondulara yayıldı." - L. Tekin
- önemli
sıfat Önemi olan, mühim, ehemmiyetli"Benim için ne kadar önemli olduğunu tahmin edebilirsiniz." - T. Buğra
- ciddi
sıfat Şaka olmayan, gerçek"Kısa zamanda yarı şaka, yarı ciddi tenkit edecek kadar yakınlaşmışlardı." - T. Buğra
- ağrılı
sıfat Ağrıyan, ağrısı olan"Ağrılı diş."
- sıkıcı
sıfat İç sıkan, can sıkan, tedirgin eden"Etrafında her şey ona sıkıcı ve manasız geliyor." - H. Taner
- sıkıntılı
sıfat Sıkıntısı olan
- dayanıklı
sıfat Dayanabilen, sağlam, güçlü, mukavim, zorlu, stabil
- zalim
sıfat Acımasız ve haksız davranan, zulmeden"Malumatlı ve kuvvetli bir vükela heyeti zalim olamaz." - A. H. Müftüoğlu
- çalışkan
sıfat Gayretli, çalışmayı seven, faal"Bundan başka saygılı, temiz ve çalışkan bir kızdı." - H. E. Adıvar
- fazla
sıfat Gereğinden, alışılmıştan çok, aşırı olan, ziyade"Yaşamak için çok zorluk çekiyordu. Fazla olarak hastaydı." - R. N. Güntekin
- kederli
sıfat Acılı, üzüntülü, mükedder"Sarayın sükûnu bir kederli muammayı saklar gibi ağırdı." - İ. A. Gövsa
- ağırca
sıfat Oldukça ağır"Biraz sonra aşağıda bir kapı açıldığı, sonra da ağırca bir şeyin devrildiği duyulur." - M. Ş. Esendal
- beceriksiz
sıfat Becerisi olmayan, usta olmayan, maharetsiz"O münasebetsiz ve beceriksiz adam, kısık bir sesle bütün gizli şeyleri anlattı." - A. Ş. Hisar
- ezici
sıfat Ezme işini yapan (kimse veya şey)
- hamile
sıfat Gebe"Şu arkamdaki hamile kadına bir yer arıyorum." - B. Felek
- kalabalık
isim Çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle oluşan insan topluluğu"Kalabalık içinde zorlukla boş bir masa bularak oturdum." - A. Haşim
- sıkışık
sıfat Sıkışmış bir durumda olan"Size bu kadar ücreti niye ödemekteyiz, böyle sıkışık anlarımızda?" - A. İlhan
- üzücü
sıfat Üzüntü veren, acıklı"Üzücü bir durum."
- yorucu
- şiddetle
- can sıkıcı
- ağır, yoğun, ağır, şiddetli, ciddi, ağır,
- ağır yük
- ağırlaşmış
- boğucu
- büyüklüğüne göre ağır
- hazımı güç
- incelikten yoksun
- kabarmış
- kaldırılmasl zor
- usandırıcı
- uyku basmış
- zarafetsiz
- çol faal