-
ağırelli : sıfat Eli ağır
-
ağır hava : isim Kirlilik veya rutubet oranı yüksek olan hava
-
ağırbaşlı : sıfat Davranışları ölçülü, olgun (kimse), vakur, ciddi, hoppa karşıtı"Büyüdükçe sabırlı, ağırbaşlı bir insan oldu." - Y. Atılgan
-
ağırcanlı : sıfat Çok yavaş iş yapan, çevik olmayan
-
ağırayak : sıfat Doğurması yakın (kadın)
-
ağır söz : isim Kişinin onuruna dokunan, dayanılması güç söz
-
ağır araç : isim Ağır vasıta
-
ağır iş : isim Fazla güç ve emek isteyen yıpratıcı her türlü iş
-
eli ağır : sıfat Yavaş iş gören, ağırelli"Bu iş eli çabukların işidir, eli ağır olanlar gitsinler hamal olsunlar." - M. İzgü
-
eline ağır : sıfat Elinden çabuk iş çıkmayan (kimse)
-
ağır yağ : isim Kalın yağ
-
ağır küre : isim, jeoloji Yer yuvarlağının, yoğunluğu ve katılığı çok olan bölümü, barisfer
-
ağırkanlı : sıfat Ağırcanlı
-
ağır ağır : zarf Yavaş yavaş"Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden." - A. Haşim
-
ağır aksak : sıfat Yavaş
-
ağır ceza : isim, hukuk Beş yıldan yukarı olan hapis cezaları
-
ağır ceza mahkemesi : isim, hukuk İllerde ve bazı ilçelerde kurula, bir başkan ve iki üyeden oluşan, asliye ceza mahkemelerinin bir dalı olan mahkeme
-
ağır çekim : isim Film gösteriminde hız düşürerek yapılan iş
-
ağır ezgi : sıfat Çok ağır, yavaş yavaş"Yaşlıca bir hanım, ağır ezgi, fıstıki makam bir yürüyüşle bulunduğumuz yerin hizasına geldi." - A. Ş. Hisar
-
ağır hapis cezası : isim, hukuk Yirmi yıl veya ömür boyu hapis cezası
-
ağır hasta : isim İyileşmesi güç olan hastalığa yakalanmış kimse"Bir arkadaşım kalbinden ağır hastaydı." - N. Hikmet
-
ağır hidrojen : isim, kimya Döteryum
-
ağır kayıp : isim Savaş, deprem, sel vb. doğal afetlerde can ve mal açısından uğranılan büyük kayıp
-
ağır kusur : isim, hukuk Kazalarda dikkatsizlikten ve özensizlikten dolayı işlenen büyük hata
-
ağır makineli : isim, askerlik Kundak üzerine oturtulmuş, mermisi özel boyutlarda olan, etkili ateş gücüne sahip tüfek veya top
-
ağır sanayi : isim Üretim araçları yapan sanayi
-
ağır sıklet : isim, spor Bazı spor dallarında yarışmacıların ağırlığı ile sınırlandırılan kategori, başağırlık, ağır
-
ağır su : isim, kimya Bazı nükleer reaktör tiplerinde nötron yavaşlatıcısı olarak kullanılan, içinde hidrojen atomları yerine döteryum izotopları bulunması sonucu oluşan su
-
ağır top : isim Güçlü, ünlü, tanınmış kimse
-
ağır uyku : isim Derin uyku
-
ağır vasıta : isim Motoru ağır yük veya birden fazla römork taşımak amacıyla güçlendirilmiş kamyon, tır vb., ağır araç
-
ağır yara : isim Bedendeki derin ve ciddi yara
-
uykusu ağır : sıfat Uyurken kolayca uyanmayan (kimse), uykusu derin"Göksel bir kere sahiden uyudu mu, uykusu ağırdır ve uzun sürer." - N. Hikmet
-
yarı ağır sıklet : isim, spor Boksta 75 kilogramdan 81 kilograma kadar olan ağırlık
-
ağır basar, yeğni kalkar : "ağırbaşlı olan, herkesten saygı görür, ağırbaşlı olmayana ise kimse değer vermez" anlamında kullanılan bir söz"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağır basmak : ağırlık olarak fazla gelmek"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır." "Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağır durmak : ciddi, ağırbaşlı, oturaklı, soğukkanlı hareket etmek"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağır çekmek : tartıda ağır gelmek"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağır gelmek : gücüne gitmek, onuruna dokunmak"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağır git ki yol alasın : "bir işte başarılı olmak isteyen kimse, ağır ağır ama güvenilir adımlarla yürümelidir" anlamında kullanılan bir söz"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağır işitmek (veya duymak) : kulakları iyi işitmemek, az işitmek"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağır kaçmak : gücendirici olmak, uygun düşmemek"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağır kazan geç kaynar : "kalın kafalı insan bir konuyu zor anlar" anlamında kullanılan bir söz"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağır ol! : "ciddi, ağırbaşlı, soğukkanlı, sabırlı ol!" anlamında kullanılan bir söz"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağır ol, batman gel : "ağırbaşlı ol ki el üstünde tutulasın" anlamında kullanılan bir söz"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağır otur ki bey (veya molla) desinler : "ağırbaşlı ol ki büyüğümüz diye sana saygı göstersinler" anlamında kullanılan bir söz"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağır oturmak : ağırbaşlı olmak"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağır söylemek : acı, dokunaklı sözler söylemek"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağır taş yerinden oynamaz : "ağırbaşlı insan kimsenin oyuncağı olmaz, onu yıpratmaya kimsenin gücü yetmez" anlamında kullanılan bir söz"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağır yongayı yel kaldırmaz : "ağırbaşlı kimseye şöyle böyle olaylar etki edemez, zarar veremez" anlamında kullanılan bir söz"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağırdan almak : bir işi gereken süre içinde bitirmemek, geciktirmek"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
-
ağırına gitmek : onuruna dokunmak veya gücüne gitmek"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."