-  arka isim Bir şeyin temel tutulan yüzünün tam ters yanı, ön karşıtı"Evin arkasında dekorlar boyarlardı." - A. Ağaoğlu  
-  etek isim Bedenin belden aşağısına giyilen, değişik biçimlerde, genellikle kadın giysisi, eteklik"Sevim'in eteği bir dikene takılıp yırtılmış, beyaz potinleri çamura batmıştı." - R. N. Güntekin  
-  taban isim Ayağın alt yüzü, aya  
-  taban zarf Huy bakımından  
-  alt isim Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı"Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor." - Z. O. Saba  
-  toprak isim Yer kabuğunun, toz durumuna gelmiş türlü kütle kırıntılarıyla, çürümüş organik cisimlerden oluşan ve canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü"Kireçli toprak. Killi toprak."  
-  temel isim Bir yapının toprak altında kalan ve yapıya dayanak olan duvar, taban vb. bölümlerinin tümü"Evin temelleri sökülüyor gibi sarsılıyor." - H. E. Adıvar  
-  kaba et isim, anatomi Kıç  
-  aşağı isim Bir şeyin alt bölümü, zir, yukarı karşıtı  
-  dip isim Oyuk veya çukur bir şeyin en alt bölümü"Denizin dibinde oltanın ucu, etrafında izmaritler oynaşıyor." - A. Ümit  
-  son sıfat Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa  
-  kaynak isim Bir suyun çıktığı yer, kaynarca, pınar, memba, göz"Sonra yavaşça kaynağa doğru eğildi." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-  dayanma gücü isim Bir kimseye veya bir şeye katlanabilme sınırı, takat sınırı  
-  gemi isim, denizcilik Su üstünde yüzen, insan ve yük taşımaya yarayan büyük taşıt, sefine"Bu yolculuğa bizi götürecek bir tek gemi bulamadık." - A. Erhat  
-  tekne isim Türlü işlerde kullanılmak için çoğu ağaçtan veya taştan yapılan, uzun ve geniş kap"Bir taş teknenin üstünde doktor Abbas'ın ölüsünü kesti biçti." - Y. Kemal  
-  derin sıfat Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan"Genç kız onun kırık dişli ağzının içindeki derin karanlığa bakıyor." - Ö. Seyfettin  
-  esas isim Bir şeyin özünü oluşturan ana öge, temel  
-  kurmak -i Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek"Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk." - F. R. Atay  
-  kıç isim Kuyruk sokumu bölgesi, kaba et, kaba but, popo, makat  
-  makat isim Kıç  
-  popo isim Kıç  
-  göt isim Anüs  
-  karina isim, denizcilik Gemi omurgası  
-  tesis etmek kurmak, ortaya çıkarmak, oluşturmak  
-  ulaşmak -e Varmak, gelmek"Doğudan batıya kadar ulaşmış bir zafer bestesi dinliyorum." - R. H. Karay  
-  vadi isim İki dağ arasındaki çukurca arazi veya geçit, koyak"Vadinin hemen kıyı başında idi ve çevresinde beş karaltı vardı." - T. Buğra  
-  çökek isim Çukur yer"İplere dizdikleri küçük balıkları, borunun altındaki minicik çökeğe atmışlardı." - S. F. Abasıyanık  
- dip, alt, son, kıç, popo, etek, çıkış sebebi neden,
- alta
- dibine inmek
- esasına dayanmak
- esasını anlamak
- ingin yer
- iskemlenin oturulacak yeri