- sıra
isim Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi"Şehir esnafı şekercisinden tutun da berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar." - S. F. Abasıyanık
- devre
isim Belirlenmiş zaman dilimi"Bu kadar uzun bir bekleyiş devresi, tatsız ara veriş yeter." - A. Gündüz
- devre
zarf Ters, yanlış bir biçimde"Sarıldı boynuma ağlama deyi / Hotozumu devre bağlama deyi" - Karacaoğlan
- vakit
isim Zaman"Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te." - Y. K. Beyatlı
- süre
isim Bir olayın başı ile sonu arasında geçen zaman parçası, zaman aralığı, zaman bölümü, müddet"Hükümdar gibi davrandığınız sürece hükümdar sayılırsınız." - T. Oflazoğlu
- dalga
isim Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket"Dışarıda nemli bir rüzgâr esiyordu, dalgalar durulmamış, yalnız biraz ağırlaşmıştı." - A. Erhat
- kriz
isim, tıp (***) Bir organda birdenbire ortaya çıkan fizyolojik bozukluk, akse"Krizler sıkıştırdığı zaman özel kliniklerde yatmaya gidiyordu." - Ç. Altan
- kısa mesafe
isim Uzaklığı az olan yer
- nöbet
isim Sıra, keşik"Bu akşam nöbet sizde, masrafı siz yapacaksınız."
- telaffuz etmek
söylemek"Bir, bebek telaffuzunu taklit etmediğiniz eksik." - R. N. Güntekin
- müddet
isim Süre"Odada yalnız kalınca iki eski arkadaş bir müddet daha ağlaştılar." - Ö. Seyfettin
- dönem
isim Belli özellikleri olan zaman parçası, periyot"Otuz yedi yaş bana bitmez tükenmez bir dönem gibi geldi." - H. E. Adıvar
- söylemek
-i Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak"Bu konak için de yine senelerden beri aynı şeyi söylerim." - R. N. Güntekin
- belirtmek
-i Açıklamak, tebarüz ettirmek"Üzüntülerini, kırgınlıklarını dudak büküp susarak belirtir." - N. Cumalı
- büyülemek
-i Büyü ile etki altına almak, efsunlamak, afsunlamak
- büyü
isim Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, efsun, sihir, füsun, bağı"Akkız Ana, Hasan'a gönül vermenin bir büyü olduğunu, ne kadar anlatmışsa da kâr etmemiş." - H. E. Adıvar
- tılsım
isim Doğaüstü işler yapabileceğine inanılan güç"Bu onun ilacı, tılsımı gibi bir şey. Onları sayıklayınca iyileşiyor." - H. A. Yücel
- afsun
isim Büyü
- sihir
isim Büyü
- hecelemek
-i Bir kelimenin hecelerini teker teker söylemek
- büyü yapmak
büyü yolu ile etki altına almaya veya aldırmaya çalışmak"Akkız Ana, Hasan'a gönül vermenin bir büyü olduğunu, ne kadar anlatmışsa da kâr etmemiş." - H. E. Adıvar
- efsun
isim Büyü"Şayeste'nin reise büyü yaptığına ve adamı başka kadınlara karşı efsunla bağladığına kanaat getirmişti." - H. Taner
- sökmek
-i Bir şeyi bulunduğu yerden kuvvet kullanarak veya gevşeterek çıkarmak, çekip ayırmak"Bu çoban öyle güçlü görünüyor ki şu yandaki ağacı kavrasa dibinden söker götürür." - Y. Kemal
- harflerini söylemek
- büyü, sihir, tılsım, büyülü söz, harf harf söylemek/yazmak, harflemek,
- ayrıntılarıyle açıklamak
- iş nöbeti
- kuvvetle etkilemek
- kısa süre
- nöbet değiştirme
- nöbet vakti
- tatil zamanı