- yüz
isim Doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı
- yüz
isim Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat
- açı
isim, matematik Birbirini kesen iki yüzey veya aynı noktadan çıkan iki yarım doğrunun oluşturduğu geometrik biçim, zaviye
- etek
isim Bedenin belden aşağısına giyilen, değişik biçimlerde, genellikle kadın giysisi, eteklik"Sevim'in eteği bir dikene takılıp yırtılmış, beyaz potinleri çamura batmıştı." - R. N. Güntekin
- köşe
isim Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye"Kutunun sivri köşesi."
- yan
isim Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü, profil"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
- takım
isim Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman
- yön
isim Belli bir noktaya göre olan yer, taraf
- bakış açısı
isim Bir olay, konu veya düşünce incelenirken izlenen belirli yön, görüş açısı, açılım, perspektif"Bu üslubu ve bakış açısı yüzünden arka plana kaymış." - T. Buğra
- sahil
isim Karanın deniz, göl, ırmak boyunca uzanan bölümü, kıyı, yaka, yalı"Üzerinde resmî elbise olduğu hâlde onu, sahile yanaşmış duran küçük ve meçhul bir sandala doğru ilerlerken görüyoruz." - E. M. Karakurt
- bölüm
isim Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım"Gelgelelim, hayatın bu masalsı bölümü çok kısa sürüyor." - A. Ağaoğlu
- yaka
isim Giysilerin boyna gelen, boynu çeviren bölümü"Paltosunun yakasını kaldırıp tenha caddeyi tutturdu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- kenar
isim Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka"O sırada karşı taraçadaki kadın elinde pirinç tası olduğu hâlde taraçanın kenarına kadar geldi." - O. V. Kanık
- sayfa
isim Üzerine yazı yazılan veya basılan bir kâğıt yaprağın iki yüzünden her biri, sahife"Parmaklarını sayfaların arasına sokup casusun kendisine verdiği parayı aradı ve buldu." - İ. O. Anar
- kıyı
isim Kara ile suyun birleştiği yer"Kandilli akıntısını geçiyoruz. İşte Küçüksu kasrı, kıyıda bembeyaz gülüyor." - Y. Z. Ortaç
- ikincil
sıfat Sırada önem bakımından ikinci derecede olan, tali, sekunder"Savaş cehennemine bizzat tanık olmuş bir adam için, bu hedefin dışında her şey ikincil kalıyordu." - A. Kulin
- cephe
isim Bir şeyin veya yapının ön tarafta bulunan bölümü"Başını kaldırarak köşkün karanlık cephesine baktı." - P. Safa
- taraf
isim Ön, arka, sağ, sol, üst, alt vb. yanların her biri"Apartmanın temizliğine azami dikkat edilecek, her taraf pırıl pırıl olacak." - E. Şafak
- ayrıca
zarf Ayrı olarak, başkaca, antrparantez"Adamın biri, el yüz yıkamak için odaya bir leğenle ibrik getirmiş, ayrıca bir tepsi de kahvaltılık yiyecek hazırlamıştı." - İ. O. Anar
- böğür
isim İnsan ve hayvan vücudunun kaburga ile kalça arasındaki bölümü"Ali'nin sağ böğründe bir derin yara, sağ kolunda iki kurşun yarası bulundu." - M. Ş. Esendal
- cihet
isim Yön, yan, taraf"Pencereden gelen bu şehir seslerinin cihetini bile tayin edemiyordu." - P. Safa
- desteklemek
-i Destek koymak"Kapıyı ardından destekleyip varını yoğunu amcasının şerrinden koruyacaktı." - N. Hikmet
- fırka
isim İnsan topluluğu
- kısım
isim Parçalara ayrılmış bir şeyin her bölümü, bölük, kesim"Felsefenin teorik olan kısmına pek aldırmaz." - N. Araz
- sahife
isim Sayfa
- Mitoloji, Anadolu'lu kahraman Tauros'un kızı ve Kimolos'un karısı. Side şehrine kendi adını
vermiştir. - yan, yan taraf, kenar, yüz, taraf, bölüm, taraf, kısım, yön, taraf,
- ing
- taraf tutmak
- taraftarlar
- yan taraf
- yan taraf kenar
- yanda
- yüksekten atıp tutma