-
yanıkara : isim Şarbon
-
bir yana : zarf -den başka, sayılmazsa, hariç tutulursa"Hastalıktan ötürü engelliler bir yana, hep susan bir insan tasarlamaya yetmiyor hayal gücüm." - N. Uygur
-
bir yanda : zarf Bir tarafta, hem ... hem"Bir yanda ev kadını ve evli kadın olma özlemi, bir yanda gününü gün etme özgürlüğünün tutkusu." - Ç. Altan
-
yan kâğıdı : isim Ciltli kitaplarda cildi kitaba bağlayan ve gerektiğinde çeşitli motiflerle süslenen ara kâğıt
-
yan tümce : isim, dil bilgisi Yan cümle
-
yan bakış : isim Yan gözle bakma
-
yan ödeme : isim Bir görevliye aldığı aylık veya ücretten başka türlü sebeplerle ödenen para
-
yankesici : isim Bir kimsenin cebinden, çantasından ustalıkla, hissettirmeden bir şeyler çalan kimse, cep faresi, tırtıkçı"Polis yankesiciyi yaka paça götürmek isteyince yankesici silkinmiş." - S. Birsel
-
yantutmaz : sıfat Tarafsız, yandaş olmayan
-
yan atışı : isim, spor Taç atışı
-
yan çizgisi : isim Bir yerin yan tarafına çizilen çizgi
-
yan dal : isim, eğitim bilimi Yükseköğretimde öğrencinin temel alan yanında devam ettiği ikincil alan
-
yan etki : isim, tıp (***) Tedavi için uygulanan ilacın kişide kullanım amacı dışında sebep olduğu olumsuz etki, yan tesir
-
yan flüt : isim Baş bölümü hafif konik, gövde ve kuyruk bölümündeki parçalar boru şeklinde olan bir tür üflemeli çalgı
-
yan hakem : isim, spor Yardımcı hakem
-
yan kabağı : sıfat Birinin yanından ayrılmayan (kimse)
-
yan sanayi : isim Ana sanayiye yardımcı sanayi kolu
-
yan tesir : isim Yan etki
-
yan ürün : isim Bir ana ürün elde edilirken ortaya çıkan başka ürün"Petrol arıtımında asfalt, yan ürünlerden biridir."
-
yan yan : zarf Yanlamasına"Yan yan yürümeyi, yürürken ellerini böğürlerine dayamayı, kafalarını öne yıkmayı alışkanlık hâline getirdiler." - L. Tekin
-
yan yana : sıfat Birbirinin yanında olan"Burada, yan yana iki odamız vardı." - A. Kutlu
-
yan yargıcı : isim, spor Yardımcı hakem
-
yan yüzergiller : isim, hayvan bilimi Dikenli yüzgeçliler alt takımına giren bir familya
-
yanı başı : isim Yakını, hemen yanı, omuz başı
-
öte yandan : zarf Diğer taraftan, başka bir yönden, karşılık olarak"Tabii sevindim ilk duyduğum anda. Öte yandan üzüldüm." - A. Kutlu
-
alt yanı : zarf Alt tarafı
-
yan bakmak : beğenmeyerek veya düşmanca bakmak"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yan basmak : bir işte aldanmak"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yan çizmek : bir işten kaçmak"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yan gelip oturmak (veya yatmak) : yan gelmek"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yan gelmek : bir işe karışmayarak rahatına bakmak, keyfince yaşamak"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yan gözle bakmak : yan bakmak"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yan pala Zeydün : birinin, yeni bir durum karşısında ne yapacağını kestiremeyerek şaşkınlık geçirdiğini anlatmak için kullanılan bir söz"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yan tutmak : taraflardan yalnızca birini desteklemek, yansız davranmamak"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yan yatmak : yana doğru çok eğilmek"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
-den yana : için"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
-den yana çıkmak : birinin yanlısı olmak, birini tutmak"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
-den yana olmak : birinin tarafını tutmak"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yanına almak : yanında çalıştırmak"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yanına bırakmamak (veya koymamak) : cezasız bırakmamak, öç almak"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yanına kâr kalmak : cezasız kalmak"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yanına salavatla varılmaz : çok pahalı olan şeyler için kullanılan bir söz"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yanına salavatla yaklaşılmak : birinin yanına korkarak, çekinerek gitmek"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yanına yaklaştırmamak : birinin veya bir şeyin kendi yakınına gelmesine izin vermemek"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yanına kalmak : yanına kâr kalmak"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
-
yanında olmak : desteklemek, yardımcı olmak"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal