- nokta
isim Çok küçük boyutlarda işaret, benek
- yer
isim Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- amaç
isim Ulaşmak istenilen sonuç, maksat"Evet ama öteki kızı bu iş için kaçırdılarsa amaçlarına ulaştılar." - A. Ümit
- uç
isim Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası"Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." - A. Gündüz
- an
isim Zamanın bölünemeyecek kadar kısa olan parçası, lahza, dakika"Zira göçebelerin hayatı her an yardımlaşmalarını gerektirir." - C. Meriç
- an
isim İki tarla arasındaki sınır
- an
isim Zihin"An bulanıklığı. An yorgunluğu."
- derece
isim Bir süreç içindeki durumlardan her biri, basamak, aşama, rütbe, mertebe"Hukuk tahsilini Paris'te bitirmiş, birinci derece diploma almıştı." - Ö. Seyfettin
- sayı
isim, matematik Sayma, ölçme, tartma vb. işlerin sonunda bulunan birimlerin kaç olduğunu bildiren söz, adet"Bir, beş, yüz, birer sayıdır."
- yan
isim Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü, profil"Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." - M. Ş. Esendal
- durum
isim Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon"Genel Sekreter, kazadaki sıtma durumu hakkında verdiğim uzun tafsilattan pek memnun kaldı." - R. N. Güntekin
- konu
isim Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu, süje"Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım bazen." - Y. Z. Ortaç
- burun
isim, anatomi Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı
- aşama
isim Önem veya değer bakımından gitgide yükselen bir sıra basamakların her biri, rütbe, mertebe, paye
- bölme
isim Bölmek işi, ayırma, parçalama, taksim
- anlam
isim, dil bilimi Bir kelimeden, bir sözden, bir davranış veya olgudan anlaşılan şey, bunların hatırlattığı düşünce veya nesne, mana, meal, fehva, deme, mazmun, medlul, valör
- neden
zarf Bir olayı doğuran başka bir olayı sormak için kullanılan bir söz; niçin"Biz Şarklılar neden ille her şeyi büyütüp efsaneleştiririz?" - H. Taner
- sebep
isim Bir şeyin olmasına veya belli bir hâlde bulunmasına yol açan şey"Her medeniyet çöküş sebeplerini kendi içinde taşır." - C. Meriç
- kerte
isim İşaret için yapılmış çentik veya iz, kerti
- hedef
isim Nişan alınacak yer, nişangâh
- noktalama işareti
isim, dil bilgisi Cümle veya yan cümledeki türlü ögeleri birbirinden ayırmaya yarayan, nokta, virgül, noktalı virgül, iki nokta, üç nokta, soru işareti, ünlem işareti, parantez vb. işaretlerden her biri
- işaret etmek
bir şeyi, bir durumu el, yüz hareketleriyle anlatmak, göstermek"Noktalama işaretleri."
- yönelmek
-e Belli bir yön tutmak, yüzünü belli bir yöne doğru çevirmek, teveccüh etmek, yönlenmek"Aslına yönelerek meseleyi kavramaya çalıştığımızda insan ve teknoloji arasındaki ilişki son çağların bir olayı değildir." - İ. Özel
- çevirmek
-i Bir şeyin yönünü değiştirmek"Nefes nefese koşan anneme, başını çevirmeden cevap verdi." - Y. Z. Ortaç
- taraf
isim Ön, arka, sağ, sol, üst, alt vb. yanların her biri"Apartmanın temizliğine azami dikkat edilecek, her taraf pırıl pırıl olacak." - E. Şafak
- özellik
isim Bir şeyin benzerlerinden veya başka şeylerden ayrılmasını sağlayan nitelik, hususiyet, hasiyet, hassa, mahsusluk, spesiyalite"Tek özelliği, yüzünün dayanılmaz çirkinliğiydi." - İ. O. Anar
- göstermek
-i Birini veya bir şeyi işaretle belirtmek"Vitrindeki oyuncağı parmağıyla gösterdi."
- moment
isim, fizik Kuvvetin, bir cismi bir nokta veya bir eksen yörüngesinde döndürme etkisini belirleyen vektör niceliği
- yöneltmek
-i, -e Bir şeye belli bir yön vermek, yönelmesini sağlamak, çevirmek, tevcih etmek
- priz
isim Elektrik akımı almak için fişin sokulduğu yuva"Hatta bir keresinde prizdeki ütüyü devirip handiyse evi bile yakıyordu." - H. Taner
- mesele
isim Sorun"Gazeteler vakit vakit bir meseleyi öne sürerler." - N. Hikmet
- bitirmek
-i Bitmesini sağlamak, sona erdirmek, tüketmek, tamamlamak, sonuçlandırmak"Bu işi sonuna kadar bitirmek lazım." - P. Safa
- doğrultmak
-i Doğrulmasını sağlamak, doğru duruma getirmek"Aralarında bellerini doğrultamayacak kadar yaşlıları da vardı." - T. Buğra
- isabetli
sıfat Yerine düşmüş, yerinde, uygun"İsabetli bir karar aldılar."
- puan
isim, spor Çeşitli sporlarda kullanılan ölçüsü ve değeri değişken birim
- yarar
isim Bir işten elde edilen iyi sonuç, fayda, avantaj"Al takke ver külah, kırsal kesimi çocuğunu okutmanın yararına inandırdık." - A. İlhan
- husus
isim Konu, madde"Mallarımın idaresi hususunda kendisinden hiçbir yardım esirgemiyorlar." - E. E. Talu
- maksat
isim İstenilen şey, amaç, gaye, erek"Bugün oraya gitmeden evvel, Maarif idaresine uğradım. Maksadım evrakı geriye almaktı." - R. N. Güntekin
- durak
isim Tren, tramvay, otobüs, minibüs vb. genel taşıtların durmak zorunda olduğu veya durabileceği yer"İlk durakta otobüsten atlayarak geriye döndüm." - S. F. Abasıyanık
- gaye
isim Elde edilmesi gereken, ulaşılmak istenen şey, amaç"İnsanoğlunun gayesi ölmek değil, yaşamak ve galebe çalmaktır." - M. Kaplan
- punto
isim Matbaacılıkta, bilgisayarda harflerin büyüklük ve küçüklüklerine göre aldığı ad"8 punto. 10 punto."
- virgül
isim Yazılı cümlelerde birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime grupları arasına konulan, kısa bir durmayı göstermek için kullanılan noktalama işaretinin adı (,)
- Ayrıntısı olmayan küçük bir benek veya iz.
- sivri uç
- üzerine gelmek
- üzerine gitmek
- bazı oyunlarda sayı
- birşeyin tam zamanı
- buhranlı an
- buhranlı nokta
- fonetik alfabediki işaret
- hedefe nişan almak
- kaneviçe
- okullarda kredi sistemi
- pusula taksimatından biri
- puvan
- sivri uçlu şey
- ucunu sivriltmek