-
bir derece : zarf Biraz
-
derece derece : sıfat Farklı farklı, değişik"Böyle kabul etmeyenin sürgünden ipe kadar derece derece ağır cezaları vardır." - F. R. Atay
-
ifrat derecede : zarf Aşırı ölçüde"İfrat derecede nazik, sıkılgan, çocuk tavırlı bir adamdı." - R. N. Güntekin
-
arz derecesi : isim, coğrafya Enlem
-
donma derecesi : isim, kimya Bir maddenin akışkan durumdan katı duruma geçtiği derece
-
eşitlik derecesi : isim, dil bilgisi Kavramların "gibi, kadar" edatları ile karşılaştırılıp eşit ölçüde gösterilmesi"Ahmet kadar Ali de çalıştı. Uçak yıldırım gibi gidiyor."
-
karşılaştırma derecesi : isim Daha, çok, fazla, ziyade vb. kelimelerle kavramların karşılaştırılıp üst derecede gösterilmesi"Ondan daha güzel çocuk görmedim. Bu iş senden fazla beni üzüyor."
-
polimerleşme derecesi : isim, kimya Bir plastiğin makromolekülünü hazırlamak için gerekli olan molekül sayısı
-
tavlama derecesi : isim, madencilik Demir çelik işletmelerinde kütük demirin şekillendirilmesi veya haddelenmesi için en uygun ısı ve nem oranı
-
tul derecesi : isim, gök bilimi Boylam
-
üstünlük derecesi : isim, dil bilgisi En, çok zarflarıyla sıfat veya başka zarfların nitelik ve nicelik bakımından kazandıkları en üstün anlam"En güzel çocuk sendin. Bu konuda söylenecek çok söz var."
-
yakınlık derecesi : isim Akrabalık ilişkisi içindeki sıra
-
derece almak : başarı göstererek ödül kazanmak"Hukuk tahsilini Paris'te bitirmiş, birinci derece diploma almıştı." - Ö. Seyfettin
-
dereceye girmek : yarışma, sınav vb.nde üst sıralarda yer almak"Hukuk tahsilini Paris'te bitirmiş, birinci derece diploma almıştı." - Ö. Seyfettin