- bozuk
sıfat Bozulmuş olan"Daracık ve bozuk kaldırımlardan çamurlu sular akıyordu." - T. Buğra
- bozuk
isim, müzik Türk halk müziğinde, bağlamadan biraz büyük ve meydan sazından küçük dokuz telli bir saz
- kuru
sıfat Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı"Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı." - H. E. Adıvar
- çok
sıfat Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı"Bana matematik çok kolay geldi." - F. R. Atay
- dönük
sıfat Dönmüş, çevrilmiş (kimse)"Sırtı dönük orta yaşlı adam doğruldu." - Y. Atılgan
- ölüm
isim Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, ebedî uyku, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat"Herhâlde padişah da, annesi ve hemşireleri de dostlarının vakitsiz ölümüne karşı çok müteessir olmuşlardı."
- tam
sıfat Eksiksiz, kesintisiz"Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım." - A. Gündüz
- ölü
sıfat Hayatı sona ermiş olan, artık yaşamıyor olan, morto, diri karşıtı
- sessiz
sıfat Sesi olmayan, ses çıkarmayan"Işık bol, sofra açık, kadehler pırıl pırıl / Bak, sessiz adımlarla yaklaşıyor yeni yıl / Omzuma koy başını bir gül hafifliğiyle" - H. F. Ozansoy
- ballıbaba
isim, bitki bilimi Ballıbabagillerden, beyaz çiçekli ve çok yıllık otsu bir bitki, ballık (Lamiumalbum)
- ölü gibi
hiç kımıldamadan
- cansız
sıfat Canını yitirmiş, ölmüş"Cansız bir kuş."
- ölmüş
sıfat Ölen, ölü olan"O zaman annemin ölmüş olduğunu hatırlıyorum." - A. Ağaoğlu
- solgun
sıfat Rengini, tazeliğini, canlılığını veya parlaklığını yitirmiş olan, solmuş"Öyle solgun, öyle zayıftı ki bir yolcudan ziyade bir hastaya benziyordu." - O. S. Orhon
- renksiz
sıfat Rengi olmayan"Islak topraklardan renksiz dumanlarla beraber keskin bir toprak kokusu yükseliyor." - H. E. Adıvar
- tamamen
zarf Bütün olarak, büsbütün, baştan sona"Ulaşım çileleri böylece giderilince köprüyü tamamen unutmuşlardı." - A. Kulin
- sıkıcı
sıfat İç sıkan, can sıkan, tedirgin eden"Etrafında her şey ona sıkıcı ve manasız geliyor." - H. Taner
- oldukça
zarf Olabildiğince"Bu oyun oldukça geniş bir sahada taammüm etmiştir." - A. K. Tecer
- büsbütün
zarf İyiden iyiye, iyice, tamamen, tamamıyla, temelli"Çarçabuk ve büsbütün inanmak istiyorum aklımın haklılığına." - E. Şafak
- durgun
sıfat Sakin"Deniz masmavi, hava durgun, her taraf ılıktı." - R. H. Karay
- ıssız
sıfat Kimse bulunmayan veya az kimse bulunan, tenha, yaban"Köşkün bütün odaları ıssız." - P. Safa
- müteveffa
isim Ölmüş, ölü kimse
- sönük
sıfat Sönmüş olan"Karşımdaki duvara takılmış iki ampulden biri sönüktü ve bir gözü kırpılmış bir insan gibi bana bakıyordu." - K. Bilbaşar
- duygusuzluk
isim Duygusuz olma durumu, hissizlik"İki dakika süren bu duygusuzluktan sonra bu üç dört satırın cehennemî manaları anlaşılmaya başladı." - A. H. Müftüoğlu
- hareketsiz
sıfat Hareket etmeyen, yerinden kımıldamayan, durgun, durağan"Başını kaldırmaksızın hep aynı durumda sessiz ve hareketsiz." - Y. K. Karaosmanoğlu
- hissiz
sıfat Duygusuz"Gösterdiği arkadaşlığa, bağlılığa karşı hissiz kalamazdı, onun boynuna sarıldı." - M. Yesari
- parakete hesabı
Denizcilik, Son tayin edilen mevkiden (Hakiki veya alelade mevki) geminin seyrettiği rota ve parakete veya makine devir sayısıyla tayin edilen mesafe vasıtasıyla geminin mevkinin bulunması usulü. Parakete hesabında akıntı dikkate alınmaz.
- uyuşuk
sıfat Duymaz ve hareket edemez duruma gelmiş, uyuşmuş"Terli, sıcak, uyuşuk vücudu, yatağın çukuruna yapışmış, kımıldayamıyor bile." - P. Safa
- tadı kaçmış
- öImüş