-
ölü nokta : isim Gözden uzak yer
-
ölü doku : isim Bir çarpma veya zedelenme sonucu oluşan yaradaki ölü hücre kümesi
-
ölü açı : isim, askerlik Doğal veya yapay bir engel dolayısıyla gözetlemenin veya atışın mümkün olmadığı yer veya bölge
-
ölüdoğa : isim Konusu, cansız varlıklar veya nesneler olan resim, natürmort
-
ölü deniz : isim Fırtınadan sonra tamamıyla sakin duruma gelmiş deniz
-
ölü zaman : isim Ölü saat
-
ölü dalga : isim, coğrafya Hızı azalmış olarak gelen dalga
-
ölü yemeği : isim Ölüevine komşu veya akrabalar tarafından hazırlanıp getirilen yemek
-
ölüevi : isim Bir ferdi veya yakını ölmüş olan aile
-
ölü saat : isim Herhangi bir faaliyet veya iş yapılamayan zaman, ölü zaman"Halde iş gecenin ölü saatlerinde biter." - N. Cumalı
-
ölü top : isim, spor Değerlendirilemeyen veya boşa giden pas
-
ölü dil : isim Günümüzde kullanılmayan, konuşulmayan, elimizde yalnızca belgeleri olan dil
-
ölü doğum : isim, tıp (***) Bebeğin ölü doğması durumu
-
ölü açımı : isim, tıp (***) Otopsi
-
ölü fiyatına : zarf Değerinden çok ucuza, yok pahasına
-
ölü helvası : isim Ölüevinde pişirilip konuklara dağıtılan un veya irmik helvası
-
ölü mevsim : isim Herhangi bir işin, etkinliğin veya hareketliliğin durgunlaşıp yavaşladığı süre, ölü sezon
-
ölü örtü : isim, bitki bilimi Dökülen yaprak ve başka bitki kalıntılarından oluşan örtü
-
ölü renk : isim Parlaklığı olmayan, donuk renk
-
ölü salı : isim Tabut
-
ölü sessizliği : isim Ölüm sessizliği"Ne vahşi, ne korkunç, insanın tüylerini diken diken eden bir ölü sessizliği var." - O. V. Kanık
-
ölü sevici : sıfat Ölü seven, ölü ile cinsel ilişkide bulunan, nekrofil
-
ölü sezon : isim Ölü mevsim
-
ölü soyucu : isim Mezar soyguncusu
-
ölü yatırım : isim Ticarette ve sanayide kâr getirmeyen, geleceği veya pazar imkânı bulunmayan yatırım
-
ölü yıkama : isim, din b. (***) Dinî kurallara göre, ölüyü kefenlemeden önce yıkama işi, gasil
-
ölüsü kandilli : isim Kızdığı kişiyi aşağılamak amacıyla söylenen bir sövgü sözü, ölüsü kınalı
-
ölüsü kınalı : isim Ölüsü kandilli
-
ölü gibi : hiç kımıldamadan
-
ölü gözü gibi : sönük, fersiz (ışık)
-
ölü gözü kadar : çok az
-
ölü gözünden yaş ummak : hiç olmayacak yerden, mümkün olmayan durumda yardım veya destek beklemek
-
ölümü gör (veya öp) : bir konuda karşısındakini ikna etmek için kullanılan yemin sözü
-
ölüsü bile yetmek : en zayıf olduğu durumda bile başarılı olmak
-
ölüsü ortada kalmak : cenazesini kaldıracak kimse bulunmamak
-
ölüyü güldürmek : çok güldürmek