-
kara kuru : sıfat Esmer ve zayıf (kimse)"Kara kuru, kibirli, kazık gibi bir kadın, komutan Muhsin Bey bunun neresini beğenmiş?" - H. E. Adıvar
-
kuru ekmek : isim Katıksız ekmek"Kuru ekmekle bayat peyniri lezzetle yiyen / Çeşmeden her su içerken şükür Allah'a diyen" - Y. K. Beyatlı
-
kuru hava : isim Nemi çok az olan hava
-
kuru kahve : isim Dövülmüş veya çekilmiş kahve
-
kurukafa : isim, hayvan bilimi Tırtılları patates yaprağı yiyen, alt kanatları sarı, üstü kahverengi bir tür kelebek (Acherantia adrophos)
-
kurusıkı : isim Yalnız barut doldurulmuş, çekirdeksiz tüfek veya tabanca mermisi
-
tahtakuruları : isim, hayvan bilimi Yarım kanatlılardan, pis kokulu, kan emici böcekler topluluğu
-
gülkurusu : isim Pembe renkli gülün kurutulduğunda dönüştüğü hafif morumsu renk
-
tahtakurusu : isim, hayvan bilimi Yarım kanatlılardan, uzunluğu 3-5 milimetre, vücudu oval ve yassı, kanatları körelmiş, oturulan, yatılan yerlerde üreyen, kan emerek beslenen, pis kokulu böcek, tahta biti (Cimex lectularius)"Tahtakurusu yüzünden çok defa kompartımanla
-
yaprakkurusu : isim Kuru yaprak rengi
-
kuru çay : isim Yeşil çay yapraklarının çeşitli işlemlerden sonra satışa hazır biçimi
-
kuru çayır : isim Yaz aylarında bitkilerinin çoğunun kuruduğu doğal çayır
-
kuru çeşme : isim Suyu çekilmiş çeşme
-
kuru dere : isim Suyu olmayan dere
-
kuru duvar : isim Taşların arasına harç konulmadan örülen duvar
-
kuru erik : isim Eriğin kurutulmuşu
-
kuru fasulye : isim Fasulye bitkisinin beyaz tohumu
-
kuru filtre : isim Hava içindeki kirleri, bezden torbalar yardımıyla ayıran süzgeç
-
kuru gürültü : isim Gereksiz, önemsiz, sonu alınamayacak söz veya davranış"Bu konuşmalar onun için bir kuru gürültüden ibaretti." - Y. K. Karaosmanoğlu
-
kuru iftira : isim Gerçekle hiçbir ilişiği, hiçbir dayanağı olmayan iftira
-
kuru incir : isim Özel olarak güneşte kurutulan incir
-
kuru kafa : isim Baş iskeleti
-
kuru kalabalık : isim Hiçbir iş yapmayan insan topluluğu
-
kuru kayısı : isim Kayısının kurutulmuşu
-
kuru kemik : isim Çok zayıf kimse
-
kuru köfte : isim Kıyma ve ekmek içi ile yapılıp tavada kızartılan köfte"İçinde kuru köfteler bulunan bir tası oğluna uzattı." - S. F. Abasıyanık
-
kuru kuruya : zarf Kuru olarak, yanında başka bir içecek veya yiyecek olmaksızın
-
kuru kuyu : isim Pis suyun toprak altına sızdırılmasında kullanılan, duvarları harçsız kuyu
-
kuru laf : isim Gerçekle ilgisi olmayan, değer taşımayan boş söz, kuru söz
-
kuru meyve : isim Yaş meyvenin kurutulmuşu
-
kuru öksürük : isim Balgam çıkarılmayan öksürük"Bir müddetten beri onda kuru bir öksürük vardı." - H. Z. Uşaklıgil
-
kuru pasta : isim Tuzlu veya tatlı, kremasız çörek
-
kuru pil : isim, fizik Akıntı yapmaması için elektroliti soğurucu bir maddeyle kaplı pil
-
kuru sebze : isim Yaş sebzelerin kurutulmuşu
-
kuru soğan : isim Toprak altında kalan yumru soğanın kurutulmuşu
-
kuru soğuk : isim Yağışsız havadaki sert soğuk"Otlaktan çıktıkları sırada hava kuru soğuktu." - N. Cumalı
-
kuru söz : isim Kuru laf
-
kuru tarım : isim Kurak veya yarı kurak bölgelerde, sulama yapmadan tarladan ürün alınması yollarını gösteren tarımsal tekniklerin bütünü, kuru ziraat
-
kuru temizleme : isim Kimyasal maddelerle veya buharla giysi, eşya vb.ni temizleme, ütüleme işi
-
kuru üzüm : isim Haşlanıp ardından güneşte kurutulmak suretiyle hazırlanan iri veya küçük taneli üzüm, üzüm kurusu
-
kuru yemiş : isim Fındık, fıstık, leblebi gibi yemek dışında yenilen yiyecekler"Kırk türlü kuru yemişle donanmış masanın ortasına dikilmiş bir ince, ufak mum vardı." - A. Gündüz
-
kuru yemişçi : isim Kuru yemiş satan kimse veya kuru yemiş satılan yer
-
kuru yük : isim, ticaret Kara ve deniz taşıtlarıyla nakledilen katı madde, ticari eşya
-
kuru ziraat : isim Kuru tarım
-
tuzu kuru : sıfat Bir işten zarar görmeyen, kazancı yolunda olan (kimse)"Sonra, tuzu kuru insanlar değişiklik arar, egzotik tatlara da bayılırlar." - A. Ağaoğlu
-
karaca kuruca : sıfat Esmer, zayıf ve çelimsiz"Karaca kuruca, ufak tefek bir kadındı." - M. Ş. Esendal
-
armut kurusu : isim Daha sonraki mevsimlerde yenmek üzere kurutulmuş armut
-
Beypazarı kurusu : isim Genellikle baklava dilimi biçiminde bir tür peksimet
-
dut kurusu : isim Dutun kurutulması ile elde edilen kuru yemiş
-
gül kurusu : isim Kurutulmuş gül yaprağı
-
insan kurusu : sıfat Çok zayıf (kimse)
-
kayısı kurusu : isim Kayısının kurutulması ile elde edilen kuru yemiş
-
kız kurusu : isim Evlenmemiş yaşlı kız
-
piç kurusu : isim Soysuz ve yaramaz kimse"O piç kurusuna bütün aylığını teslim ediyor." - P. Safa
-
üzüm kurusu : isim Kuru üzüm
-
kuru başına kalmak : hayatında veya yanında kimsesi kalmamak, kimsesiz, yalnız kalmak"Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı." - H. E. Adıvar
-
kuru gayret çarık eskitir : "bir iş rastgele bir çabayla değil amaca doğru planlı bir biçimde yürümekle başarılır" anlamında kullanılan bir söz"Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı." - H. E. Adıvar
-
kuru hasır (veya kilim) üstünde kalmak : aç, parasız, evsiz kalmak"Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı." - H. E. Adıvar
-
kuru laf karın doyurmaz : "boş sözlerle olumlu iş yapılamaz" anlamında kullanılan bir söz"Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı." - H. E. Adıvar
-
kuru tahtada kalmak : eşyası elinden gitmek, çıplak evde oturma durumunda kalmak"Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı." - H. E. Adıvar
-
kuruda kalmak : deniz alçaldığında gemi karaya oturmak"Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı." - H. E. Adıvar
-
kurunun yanında yaş da yanar : "beğenilmeyen tutumlarından dolayı cezalandırılan kişiler yanında suçsuzlar da suçlular gibi hırpalanırlar" anlamında kullanılan bir söz"Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı." - H. E. Adıvar