-
saat bir (veya iki, üç ...) yönünde : saat başlarını söyleyerek hedefi yön açısından belirlemek için kullanılan bir söz"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat
-
saat bu saat : "ele geçen fırsattan yararlanmanın tam zamanı" anlamında kullanılan bir söz"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat
-
saat gibi : tam bir düzgünlükte, tıkır tıkır"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat
-
saat gibi işlemek : aksamadan, ara vermeden çalışmak"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat
-
saat on bir buçuğu çalmak : yaşı çok ilerlemiş olmak"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat
-
saat tutmak : saate bakarak bir işin ne kadar sürdüğünü hesaplamak"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat
-
saati çalmak : bir şeyin vakti gelmek"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat
-
saati saatine uymamak : durumu, huyu sık sık değişmek"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat