- kök
isim, bitki bilimi Bitkileri toprağa bağlayan ve onların, topraktaki besi maddelerini emmesine yarayan klorofilsiz bölüm
- kök
isim, müzik Sazı kurmaya yarayan burgu
- ayak
isim, anatomi Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü
- kural
isim Bir sanata, bir bilime, bir düşünce ve davranış sistemine temel olan, yön veren ilke, nizam"Dil bilgisi kuralları."
- us
isim Akıl"Usa ve gerçeğe uygun anlatışlara kulak verenin olmadığı görüldü." - Halikarnas Balıkçısı
- merkez
isim Bir bölgenin veya kuruluşun yönetim yeri
- taban
isim Ayağın alt yüzü, aya
- taban
zarf Huy bakımından
- alt
isim Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı"Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor." - Z. O. Saba
- temel
isim Bir yapının toprak altında kalan ve yapıya dayanak olan duvar, taban vb. bölümlerinin tümü"Evin temelleri sökülüyor gibi sarsılıyor." - H. E. Adıvar
- baş
isim, anatomi İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- baş
isim Çıban
- piç
isim Anası ile babası arasında evlilik bağı olmadan dünyaya gelen çocuk, haramzade, veledizina
- başlangıç noktası
isim Bir işin veya şeyin başladığı yer
- dip
isim Oyuk veya çukur bir şeyin en alt bölümü"Denizin dibinde oltanın ucu, etrafında izmaritler oynaşıyor." - A. Ümit
- alçak
sıfat Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı"Kaşlarını çatarak bakakaldı dairenin alçak balkonuna." - E. Şafak
- asıl
isim Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı"Bir belgenin aslı."
- gövde
isim Bir şeyin asıl bölümü
- temel atmak
bir yapının temellerini yapmaya başlamak"Evin temelleri sökülüyor gibi sarsılıyor." - H. E. Adıvar
- baz
sıfat Temel"Baz fiyat."
- esas
isim Bir şeyin özünü oluşturan ana öge, temel
- aşağılık
isim Aşağı olma durumu, adilik
- ahlaksız
sıfat Ahlak kurallarına uymayan
- değersiz
sıfat Değeri olmayan veya değeri çok az olan, önemsiz, kıymetsiz, naçiz"Peki öyleyse neden söz vermeyi değersiz bulmuşuz?" - N. Uygur
- sahte
sıfat Bir şeyin aslına benzetilerek yapılan, düzme, düzmece"Köylü kadınlar boyunlarında sıra sıra sahte altınlar... taşırlardı." - Y. K. Beyatlı
- gerekçelendirmek
-i Gerekçeli duruma getirmek
- kurmak
-i Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek"Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk." - F. R. Atay
- temellendirmek
-i Temel tutmasını sağlamak, yerleştirmek
- adi
sıfat Değersiz, kötü, sıradan, hiçbir özelliği olmayan"Sonra redingot devri geldi ve redingot içinden yarı uşak, yarı kapı kulu, riyakâr, adi bir nesil türedi." - Y. K. Karaosmanoğlu
- rezil
sıfat Alçak, aşağılık"Ah, seni serseri, rezil, alçak seni! Demek bana başkaldırıyorsun!" - N. Hikmet
- tesis etmek
kurmak, ortaya çıkarmak, oluşturmak
- kaide
isim Kural"Onları sıkmamak için bahçeyi terk etmek zarafetin en sade kaidelerindendi." - H. Z. Uşaklıgil
- karargâh
isim, askerlik Bir birlik veya kurumun, kumandan ile yardımcı şube ve bölümlerinden oluşan kuruluş
- korkak
sıfat Çok çabuk ve olmayacak şeylerden korkan (kimse, hayvan)"Korkak bir adam değilim gibi geliyor bana. Ancak, en korkusuzların bile korktukları bir şey vardır sanırım." - N. Hikmet
- baz istasyonu
Teknolojik Ürünler, Bir mobil telefon sisteminde yer alan radyo istasyonu.
- dayandırmak
-i, -e Dayanmasını sağlamak, istinat ettirmek
- Beyzbol, Beyzbolda kale.
- nikahsız doğmuş
- temel, alt kısım, bir şeyin üzerinde durduğu kısım, taban, başlangıç çekidi, baş, esas, üs, merkez, merkez şube, doğru, düzlem, öz, özül, içerik, esas, baz, aşağılık, adi, alçak, alçakça,
- dayandırmak.
- kalp. baseborn soylu aileden gelmeyen
- on veya upon ile bir esas üzerine bina ettirmek
- yanlış yolda
- zalim. basely alçakça. baseness alçaklık.