- bir
isim Sayıların ilki
- sağlam
sıfat Dayanıklı, kolay bozulmaz, yıkılmaz, stabil"En sağlam sütunlar üstünde durduğu sanılan devir, bir karton kale gibi yıkılmıştı." - F. R. Atay
- saf
isim Dizi, sıra"Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı." - E. E. Talu
- saf
sıfat Katıksız, arı, katışıksız, halis, has"Hiçbir yerde buradakinden daha saf ve berrak sulara tesadüf etmedim." - H. S. Tanrıöver
- sade
sıfat Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz"İki ufak çocuk konuşarak gidiyor; hâlleri o kadar sade, o kadar sevimli ki imrenmemek mümkün değil." - M. Ş. Esendal
- tek
sıfat Eşi olmayan, biricik, yegâne"Hamit, biliyorsunuz edebiyatımızın tek dâhisidir." - Y. Z. Ortaç
- tek
sıfat Sessiz, hareketsiz, uslu
- özel
sıfat Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan, spesiyal"Aşçının özel yemeği."
- bütün
sıfat Eksiksiz, tam"Size bütün bir kış için kuru ot temin edecek." - N. Hikmet
- tek kişilik
sıfat Tek kişinin kullanabileceği, tek kişiye göre, tek kişi için olan
- bekâr
isim Evlenmemiş kimse"Bekârdı, evlenmeye vakit bulamamıştı." - Ö. Seyfettin
- yalın kat
sıfat İnce, tek katı olan
- yalnız
sıfat Yanında başkaları bulunmayan"Sokaktaki yalnız çocuk."
- ayrı
sıfat Başka, başka türlü"Sonraları herkes kondusuna ayrı bir işaret koydu." - L. Tekin
- basit
sıfat Yapılması veya anlaşılması kolay olan, karışık olmayan, bayağı"İşte en basit bir sebep. Belki sadeliğinden tuhaf geliyor insana." - N. F. Kısakürek
- hususi
sıfat Özel"Kadıköy vapurunun hususi kamarasında, boyları birer metreyi aşmayan bir müvezzi kalabalığı kaynaşıyor." - N. F. Kısakürek
- yekpare
sıfat Bir parçadan oluşan, tek parça, bütün"Pencerelerin karşı duvarı yerden tavana kadar yekpare aynayla örtülüydü." - C. Uçuk
- özgür
sıfat Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmayan, serbest, hür"Muallim Naci'den önceki çevirmenler de çok özgür bir çeviriden yanadırlar." - S. Birsel
- münferit
sıfat Tek, ayrı, kendi başına olan"Ama bu münferit hayranlıklar aldatmamalı bizi." - C. Meriç
- biricik
sıfat Eşi, benzeri, ikincisi olmayan ve çok sevilen, tek, yegâne"Onun derslerinde biricik zaman ve mekân ölçüsü diyalogdur." - N. F. Kısakürek
- yegâne
sıfat Biricik, tek"Yegâne emelim, kızımın bir hanımefendi olarak yetişmesidir." - A. İlhan
- boydak
isim Yükü olmayan yaya
- ayırmak
-i, -e Bölmek"Elmayı dörde ayırmak."
- ergen
sıfat Döl verebilecek duruma gelmiş olan, erin, yeni yetme, akil baliğ, baliğ
- eşsiz
sıfat Eşi benzeri olmayan veya eşi benzeri görülmemiş olan"Senin için, köyden fışkıran eşsiz bir zekâ diyorlar." - N. F. Kısakürek
- seçmek
-i Benzerleri arasında hoşa gideni seçip almak veya yararlanmak için ayırmak"Ben bu kitabı seçtim."
- single
bakınız tekli
- tek yönlü
sıfat Tek yönü olan
- tekil
isim, dil bilgisi Teklik
- tekli
isim Tek yataklı otel odası
- Beyzbol, Vurucunun sopayla vuruş yapması halinde koşarak birinci kaleye ulaşma.
- evlenmemiş
- tek, çift olmayan, tek, tek kat, ayrı, bir, bekâr, boydak, subay, tek kişilik,
- bir kat
- birer birer almak
- tek açıdan değerlendiren
- tek yataklı oda
- teniste tekler