anlami-nedir.com, nedir, nedemek
Kelime ve Karakter Sayacı

Bir anlamı nedir? , Bir ne demek ?

Kelimeler > B ile başlayan kelimeler > bir nedir?

Bir
anlamı isim

'Bir' 1 kelime ve 3 harften oluşmaktadır.

bir foto galeri Foto Galeri
  • nedir Tekvando, Hana.
  • nedir isim Sayıların ilki
  • nedir Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı
  • nedir sıfat Aynı, benzer"Beni daim şen gören safdiller öyle sansın / Ne bilsinler ki onlar bence birdir elem, haz" - E. B. Koryürek
  • nedir sıfat Beraber"Hep biriz, ayrılmayız."
  • nedir sıfat Bu sayı kadar olan"Bir kalem."
  • nedir sıfat Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı)"Aydınlık bir odada, iki duvarın kesiştiği köşede zayıf, yaşlı bir adam yatıyordu." - A. Kutlu
  • nedir sıfat Tek"Allah tektir ve birdir, amenna!" - A. Kabaklı
  • nedir sıfat Eş, aynı, bir boyda"Bu kalemlerin ikisi birdir, hangisini isterseniz alınız."
  • nedir sıfat Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek"Bizim kesemiz birdir."
  • nedir sıfat Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer
  • nedir zarf Bir kez"Bir ona, bir sana, bir de bana baktı."
  • nedir zarf Sadece"Her şey bitti, bir bu kaldı."
  • nedir zarf Ancak, yalnız"Bunu bir sen yapabilirsin."

Bir ile ilgi resimler(2)

  • bir galeri
  • bir galeri

Bir ile ilgi cümleler (2)

Cümleleri oylama yaparak üst sıralara veya listenin en altına gönderebilirsin :).

0

Ancak velinimetimizin rızasına aykırı olarak yaptığımız bazı işler akıl ve irademiz dışında bir tür gönül faciası, önüne geçilmesi kabil olmıyan bir sevda isyanıdır. Muhabbet Tılsımı - Hüseyin Rahmi Gürpınar

0

Okyanus Hazretlerinin bu değerine paha biçilmez, mucizeler yaratan uğurlu muskasını bir kutu içinde saklı olarak velinimetimize sunuyoruz. Muhabbet Tılsımı - Hüseyin Rahmi Gürpınar

"bir" ile ilgili yukarıdaki cümleleri beğenmedin mi? o zaman yeni cümle görmek için aşağıdaki "Cüme Ekle" butonuna basarak şansını deneyebilirsin.
Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller'de bir
  1. bir kere : zarf Aslında"Bir kere sen konuşunca öteki şıp diye anlayacak." - E. Şafak

  2. bir temiz : zarf Adamakıllı"Hiddetle saçlarından yakaladığı gibi bir temiz dayak attı." - E. E. Talu

  3. beş bir : isim Pencüyek

  4. ellibir : isim Eldeki dizili kâğıtların sayısal toplamı elli bir olduğunda açılmasına ve geri kalan kâğıtların elden çıkarılmasına dayalı bir tür iskambil oyunu

  5. yirmibir : isim Eldeki kâğıtların sayı toplamının yirmi bir olmasına dayalı bir tür iskambil oyunu

  6. binbir : sıfat Pek çok, çok sayıda"Gündüz sıcağında binbir çiçeğin kokusunu getiren rüzgâr geceleri soğuğu taşırdı." - A. Kutlu

  7. binde bir : sıfat Nadir, az bulunan"Atatürk, yaşamanın değişme olduğunu bilen ve bu bilgisini uygulayan binde bir insandan biridir." - S. Eyuboğlu

  8. biraz : sıfat Bir parça, azıcık"Biraz yağmur yağdı mı Beyoğlu'nun yaya kaldırımlarında yürüyebilirsen yürü." - F. R. Atay

  9. birkaç : sıfat Çok olmayan, az sayıda, az"Kıyıda kapıları, kepenkleri kapalı, birkaç ev ve depo sıralanıyordu." - Halikarnas Balıkçısı

  10. birdenbire : zarf Ansızın"Bu kelime, birdenbire insana şöyle bir irkilme verir." - N. F. Kısakürek

  11. birdirbir : isim Oyuncuların birbirinin üstünden atlayarak oynadıkları bir oyun"Dışarıda, çocuklar birdirbir oynamaya dalmışlardı." - A. İlhan

  12. birebir : sıfat Etkisi kesin olan"Fikrince, güya bu koku göğüs darlığına birebirmiş." - S. M. Alus

  13. hiçbir : sıfat Bir addan önce getirilerek o adın bildirdiği varlıktan bir tanesinin bile olmadığını anlatan bir söz"Fakat o bir çift gözü hayalinden, rüyasından hiçbir şey silemedi." - N. Hikmet

  14. onbiraylık : isim, bitki bilimi Çuha çiçeği

  15. hiçbiri : zamir Bir teki, biri bile

  16. bir ağızdan : zarf Hep birlikte, beraberce, hep birden"Serdar bakıp at üstünden dedi ileri! / Bir ağızdan uğuldadı cenk türküleri" - Y. Z. Ortaç

  17. bir alay : sıfat Birçok, pek çok"Onlara çok zaman kedi, köpek, horoz, tavuk taklidi yapar, dükkânın önünde bir alay adam toplanır, bir cümbüştür giderdi." - H. E. Adıvar

  18. bir âlem : sıfat Kendine özgü bir niteliği olan"Bir âlem bu toprakların üstü." - B. Necatigil

  19. bir an : zarf Çok kısa bir süre

  20. bir anlamda : zarf Başka bir deyişle, diğer bir söyleyişle

  21. bir anlık : zarf Kısa bir süre içinde"Ondaki, bir anlık bir şimşek çakıntısından ve hemen kulak tıkanabilmesi mümkün bir tıkırtıdan başka bir şey değildi." - N. F. Kısakürek

  22. bir ara : zarf Kısa bir süre"Bir ara önümüzden şarkı sesleri geldi." - F. R. Atay

  23. bir aralık : zarf Bir ara"Bir aralık bir odada yalnız kalmış oluyoruz." - A. Ağaoğlu

  24. bir araba : isim Odun, kömür vb. bazı şeylerin ölçü birimi

  25. bir arada : zarf Toplu bir durumda, birlikte, toplu olarak"Bir arada yaşayış, akrabalık kadar kuvvetli bir tesanüt yaratabilir." - C. Meriç

  26. bir atımlık : sıfat Silahı doldurmaya yetecek veya en az bir kez atış yapabilecek miktarda olan"Bir atımlık saçma."

  27. bir avuç : sıfat Bir avucu dolduracak kadar

  28. bir ayak evvel : zarf Bir an önce"Yanımızdan bir ayak evvel kaçmak için içinden yanıyordu." - H. E. Adıvar

  29. bir ayak önce : zarf Bir an önce

  30. bir bakıma : zarf Başka bir görüşle, başka bir düşünüşle"Yazarın cinsiyetinin yapıtlarında hep görünür olması bana bir bakıma doğal geliyor." - A. Ağaoğlu

  31. bir başına : zarf Tek başına"Candan arkadaşını bir başına bırakıp kaçıyor musun?" - N. Hikmet

  32. bir başkası : zamir Başkası"Bir başkasını gönderir, soruşturmayı daha da derinleştirirlerdi." - E. Bener

  33. bir bir : isim Hepyek

  34. bir boy : sıfat Aynı boy

  35. bir çenekliler : isim, bitki bilimi Oğulcuğu bir çenekten oluşmuş, kapalı tohumlulardan bir bitki sınıfı

  36. bir çırpıda : zarf Çabucak"Üstelik bunu bir çırpıda, beş kere değil, on kere değil, elli kere yapabileceğiz." - T. Halman

  37. bir çift : sıfat İki adet"Bakın çantasında acep nesi var / Bir çift kundurayla bir de fesi var" - Halk türküsü

  38. bir çuval dolusu : sıfat Çok fazla"Bir çuval dolusu para."

  39. bir daha : zarf İkinci kez"Çocukluklarını bütün bütün kaybedenler, bir daha çiçek açmak gücü bütün bütün yok olan kurumuş ağaçlar gibidirler." - N. Hikmet

  40. bir damla : sıfat Çok az"En korktuğum, en çekindiğim adamlar, gözlerinde bile bir damla çocukluk ışığı kalmamış olanlardır." - N. Hikmet

  41. bir defa : zarf İlk önce, hele

  42. bir derece : zarf Biraz

  43. bir dikişte : zarf Ara vermeden (içmek)

  44. bir dirhem : sıfat Çok az, birazcık"Bir dirhem aklı yok."

  45. bir dolu : sıfat Birçok

  46. bir düzine : sıfat Çok"Konuşmasında sekiz adamın sesini, kahkahalarında bir düzine insanın gülüşünü sezebilirdiniz." - İ. A. Gövsa

  47. bir evcikli : sıfat, bitki bilimi Mısır, ceviz, fındık vb. erkek ve dişi organları ayrı çiçeklerde ancak aynı kök üzerinde bulunan (bitki)

  48. bir gıdım : sıfat Çok az miktarda"O zaman Türkiye, dünya önündeki cakayla fiyakanın bir gıdım da olsa tadını tatmaya başlayacaktır." - Ç. Altan

  49. bir gözeli : sıfat, biyoloji, hayvan bilimi Bir hücreli

  50. bir gün evvel : zarf Bir an önce, olabildiği kadar çabuk

  51. bir gün önce : zarf Bir an önce

  52. bir güzel : zarf Adamakıllı"En yakınındaki insanları bile tanımayan ön yargılı bir adam olduğumu bir güzel göstermişti bana." - A. Ümit

  53. bir hamlede : zarf Çabucak"Kitabı kapadı, biraz durdu, sonra tekrar açarak o faslı sonuna kadar bir hamlede okudu." - P. Safa

  54. bir hayli : zarf Epey, çok, hayli, oldukça"Kapısını vurmalı, o zaman uyanır açar diye başlayarak bir hayli dırlandı." - A. Ş. Hisar

  55. bir hoş : sıfat Tuhaf bir biçimde olan, garip"Sen çoktan beri bana karşı bir hoştun." - Y. K. Karaosmanoğlu

  56. bir iki : sıfat Çok az sayıda, birkaç"O sabah ise camın altında bir iki fotoğraftan başka şey yoktu." - A. Ağaoğlu

  57. bir kalem : sıfat Aynı, benzer, tek tür

  58. bir koşu : zarf Çabucak"Eğer çay doldururken bardak çatlarsa, üzerlerinde nazar olduğuna hükmeder, gidip bir koşu ateşte tuz çevirirdi." - E. Şafak

  59. bir küme : sıfat Pek çok, fazla"Herkes sağlam bir yer seçti kendine, sırt sırta, omuz omuza bir küme insan oluverdik." - A. Erhat

  60. bir lokma : sıfat Çok az

  61. bir nebze : zarf Kısa bir süre, bir an"Hiddetlenmeden bir nebze de beni dinle!" - S. M. Alus

  62. bir nefes : zarf Bir an, kısa bir süre"Âlem içre muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" - Muhibbi

  63. bir nevi : sıfat Bir çeşit"Bir nevi oyunbozanlık da sayabilirsiniz bunu." - A. Ümit

  64. bir nice : sıfat Bir hayli, birçok

  65. bir numara : sıfat Tek, birinci

  66. bir örnek : sıfat Aynı biçimde olan"Hanımlar gene bir örnek yeldirme giymişler, bir örnek başörtü örtmüşler." - S. M. Alus

  67. bir parmak : sıfat Kısa boylu"Tam bu sırada onun yanındaki delikte bir parmak adam daha belirdi." - N. Hikmet

  68. bir sıra : zarf Üst üste, ardı ardına

  69. bir solukta : zarf Çabucak"Kırık tahtaları bir solukta yan yana çattılar." - L. Tekin

  70. bir süre : zarf Kısa bir müddet, bir müddet"Önce ayakta durup bir süre bakıştılar, sonra kız ona gülümsedi." - A. Kabaklı

  71. bir sürü : sıfat Pek çok"Bir sürü dedikodudan çekindim, eksik olmasın muhtar pek açgözlü değilmiş." - A. Gündüz

  72. bir tahtada : zarf Bir defada, yekten"Kadının ilk istediği parayı bir tahtada sayıyorum." - R. N. Güntekin

  73. bir tane : sıfat Bir adet

  74. bir terimli : sıfat, matematik Aralarında yalnız çarpma, bölme, kuvvete yükseltme, kök alma işlemleri yapılacak olan (nicelikleri gösteren terim)"5b² bir terimlidir."

  75. bir tomar : sıfat Pek çok, fazla"Cebinden bir tomar para çıkarmış, sayıyordu." - Ç. Altan

  76. bir tuhaf : sıfat Olağan dışı, garip, acayip

  77. bir tutam : sıfat Çok az, bir tutamlık"Küçük oğul koltuğundaki bir tutam merteği bir kenara attıktan sonra, dut dalı bunlar, dedi." - O. Kemal

  78. bir yana : zarf -den başka, sayılmazsa, hariç tutulursa"Hastalıktan ötürü engelliler bir yana, hep susan bir insan tasarlamaya yetmiyor hayal gücüm." - N. Uygur

  79. bir yanda : zarf Bir tarafta, hem ... hem"Bir yanda ev kadını ve evli kadın olma özlemi, bir yanda gününü gün etme özgürlüğünün tutkusu." - Ç. Altan

  80. bir yol : zarf Bir kez, bir defa"Otuz Beş Yaş şiirinin kolay söylenir bir şiir olduğunu sananlar, kâğıdı kalemi alıp bir yol da kendileri denesinler." - O. V. Kanık

  81. bir yudum : sıfat Birazcık, çok az, bir yudumluk"Bir yudum anlayış görebilmek için yüzünde, zorluyorum kendimi." - A. Kulin

  82. bir zahmet : zarf Zahmet olmazsa

  83. bire bir : sıfat Aynı, tıpkı

  84. bire bir eşleme : isim, matematik İki kümenin elemanları arasında, bir elemana karşı, bir eleman alınarak yapılan eşleme

  85. ağzı bir : sıfat Söz birliği etmiş

  86. arada bir : zarf Ara sıra"Arada bir yorgun başımı dinlendirmek üzere Suadiye taraflarında tek başıma gezmeye çıkıyorum." - N. F. Kısakürek

  87. ayda yılda bir : zarf Çok seyrek olarak"Tiyatroya ayda yılda bir tiyatroya gidebiliyor."

  88. daha bir : sıfat Değişik, farklı"Dikkatini topladı, yürüyen insanlara daha bir titizlikle bakmaya başladı." - O. Aysu

  89. dört bir : isim Ciharıyek

  90. elde bir : isim Kesinlikle gerçekleşecek şey

  91. hangi bir : sıfat Bilinmeyen, belli olmayan"Bilmem hangi bir esnaf cemiyetinin fahri kâtibi imiş." - A. Ş. Hisar

  92. hep bir ağızdan : zarf Toplu olarak (söylemek, konuşmak)

  93. her bir : sıfat Sayılabilen şeylerin ayrı ayrı hepsi, beher (I)

  94. iki bir : isim Zarla oynanan oyunlarda zarlardan birinin bir, öbürünün iki benekli olan yüzünün üste gelmesi

  95. nisan bir : isim Nisan ayının birinci gününde yapılan aldatma veya şaka, nisanbalığı, nisan bir şakası

  96. nisan bir şakası : isim Nisan bir

  97. şöyle bir : zarf Üstünkörü"Bardağı şöyle bir yıkadı."

  98. üç bir : isim Zarla oynanan oyunlarda, atılan zarlardan birinin bir, öbürünün üç benekli olan yüzünün üste gelmesi, seyek

  99. ikide birde : zarf İkide bir"İkide birde barutla infilak akisleri geliyordu." - Y. K. Beyatlı

  100. başka biri : zamir Diğer bir kimse"Çoğu zaman ben, kendimi mesut edeyim derken başka birini bedbaht ediyorum." - A. M. Dranas

  101. bir abam (postum) var atarım, nerede olsam yatarım : tek başına yaşayan bir kimse, sorumluluğunda başkaları olmadığı için rahat hareket eder

  102. bir adama kırk gün ne dersen o olur : "sürekli telkinlerle bir kişinin bilinç altına birtakım inançlar, duygular yerleştirilebilir" anlamında kullanılan bir söz

  103. bir ağaçta gül de biter diken de : "bir aileden iyi adam da çıkar, kötü adam da" anlamında kullanılan bir söz

  104. bir ağızdan çıkıp bin dile yayılır : "ortaya atılan bir söz çok çabuk yayılır" anlamında kullanılan bir söz

  105. bir anaya bir kız, bir kafaya bir göz : "bir başa bir göz ne kadar gerekli ise bir anneye bir kız da o denli gereklidir" anlamında kullanılan bir söz

  106. bir arpa boyu (gitmek veya yol almak) : çok az (gitmek veya yol almak)

  107. bir aşağı bir yukarı : zarf amaçsız olarak gidip gelmeyi anlatan bir söz

  108. bir ayağı çukurda olmak : yaşayacak çok az zamanı kalmış olmak

  109. bir ayak üstünde bin yalan söylemek : çok kısa sürede pek çok yalan söylemek

  110. bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek : çok kısa sürede pek çok yalan söylemek

  111. bir baba dokuz evladı besler, dokuz evlat bir babayı beslemez : "çok çocuğu olan baba, her çocuk babasına bakılmasını ötekinden beklediği için sıkıntıda kalır" anlamında kullanılan bir söz

  112. bir baltaya sap olamamak : belli bir iş sahibi olamamak

  113. bir başa bir göz yeter : "azla yetinmek gerekir" anlamında kullanılan bir söz

  114. bir bardak suda fırtına koparmak : önemsiz, küçük bir sorunu büyütmek

  115. bir başka (olmak) : benzersiz, eşsiz (olmak)

  116. bir baştan (veya uçtan) bir başa (veya uca) : bir yerin bir sınırından öbür sınırına kadar

  117. bir ben, bir de Allah bilir : "çok sıkıntı içindeyim" anlamında kullanılan bir söz

  118. bir biçimine getirmek : çözüm yolu bulmak

  119. bir ... bir (veya bir de) : hem ... hem

  120. bir boka yaramamak : hiçbir şeye elverişli olmamak

  121. bir bu eksikti : sıkıntılı bir durum varken bir yenisinin çıkması üzerine söylenen bir söz

  122. bir çatı altında (olmak veya bulunmak) : aynı yapı, kurum, kuruluş vb. içinde (olmak)

  123. bir çekirdek geri kalmamak : bütünüyle denk olmak

  124. bir çiçekle bahar (veya yaz) olmaz : "küçük, güzel bir belirti ile doyurucu sonuca ulaşılmaz" anlamında kullanılan bir söz

  125. bir çöplükte iki horoz ötmez : bir yerde iki kişi baş olmaz

  126. bir çuval inciri berbat etmek : düzelmekte olan bir durumu yersiz, yanlış davranışlarla bozmak

  127. bir dalda durmamak : sık sık iş veya düşünce değiştirmek

  128. bir dediği bir dediğini tutmamak : söyledikleri birbirine uymamak, tutarsız konuşmak

  129. bir dediği iki olmamak : her istediği yapılmak

  130. bir deri bir kemik (kalmak) : çok zayıf (olmak)

  131. bir dikili ağacı olmamak : hiçbir şeyi olmamak

  132. bir dikiş kaldı : nerede ise, az kaldı

  133. bir dokun bin ah işit (veya dinle) (kâseifağfurdan) : "insanları konuşturmak için biraz dertlerini deşmek yeter" anlamında kullanılan bir söz

  134. bir don bir gömlek : yarı çıplak

  135. bir dostluk kaldı! : mal azaldığında satıcıların kullandığı bir müşteriyi özendirme sözü

  136. bir dönüm güzlük on dönüm yazlığa bedeldir : "sonbaharda ekilen bir dönümlük yerden, yazın ekilen on dönümlük yerin ürünü kadar ürün alınır" anlamında kullanılan bir söz

  137. bir dudağı yerde bir dudağı gökte : masallardaki dev gibi korkunç ve çirkin

  138. bir düşüncedir (veya düşünce) almak : bir konuda kaygılanarak çözüm yolu bulmaya çalışmak

  139. bir elini bırakıp ötekini öpmek : aşırı saygı göstermek

  140. bir elinin verdiğini öbür elin görmesin : "birine yaptığın iyiliği gizli tut" anlamında kullanılan bir söz

  141. bir elin nesi var, iki elin sesi var : "başarıya ulaşmak için birlik olmak gerek" anlamında kullanılan bir söz

  142. bir elin sesi çıkmaz : "bir davanın bir kişi tarafından savunulması etkili ve yeterli değildir" anlamında kullanılan bir söz

  143. bir eli yağda bir eli balda (olmak) : varlık ve bolluk içinde (olmak)

  144. bir elle verdiğini öbür elle almak : yapar göründüğü bir iyiliği, sağladığı bir çıkarla ödetmek

  145. bir elmanın yarısı o, yarısı bu : birbirlerine çok benzeyen kimseler için kullanılan bir söz

  146. bir fende kazık kakmak (veya çakmak) : bir bilgi veya bilim dalında saplanmış kalmak

  147. bir fit bin büyü yerine geçer : "bir kimseyi başkasına karşı kışkırtmak için ara bozacak bir söz, bin büyü kadar etkilidir" anlamında kullanılan bir söz

  148. bir gömlek fazla eskitmiş olmak : birinden daha yaşlı ve daha görmüş geçirmiş olmak

  149. bir görüş bir kör biliş : "bir kez görmekle bir şey iyice anlaşılmaz, öğrenilmez" anlamında kullanılan bir söz

  150. bir göz ağlarken öbür göz gülmez : "keder veya sıkıntı varken dostlar, akrabalar eğlenmemelidir" anlamında kullanılan bir söz

  151. bir göz gülmek : hem gülüp hem ağlamak

  152. bir günden bir güne : hiçbir zaman

  153. bir günlük beylik beyliktir : "hoşa giden bir durum, kısa da sürse çekici ve güzeldir" anlamında kullanılan bir söz

  154. ... bir hâl almak (hâle girmek) : ... bir duruma gelmek

  155. bir hâl olmak : bir şeyin çok tekrarlanması yüzünden bitkin duruma gelmek, usanmak, bezmek, fenalık gelmek

  156. bir hizaya gelmek : düzgün sıra olmak

  157. bir içim su (gibi olmak) : çok güzel (kadın)

  158. bir iğne bir iplik olmak : iğne ipliğe dönmek

  159. bir ilke imza atmak : bir konuda hiç kimsenin veya kuruluşun yapmadığı bir işi gerçekleştirmek

  160. bir inat, bir murat : "inatçı kişi, her inadında istediği bir şeyi elde eder" anlamında kullanılan bir söz

  161. bir iş olmak : anlaşılmaz, bilinmeyen bir durum olmak

  162. bir işaretine bakmak : bir işi yapmak için hazır beklemek

  163. bir işi başından kesmek : yapılması istenmeyen bir işi baştan engellemek

  164. bir iştir oldu : istenmeyen, kötü bir durum karşısında söylenen bir söz

  165. bir kafada olmak : aynı düşüncede olmak

  166. bir kapıya çıkmak : aynı sonuca varmak

  167. bir karıyla bir koca, dırdır eder her gece : "sıkıntı veya yalnızlık yüzünden iki dost bile birbiriyle dalaşır, anlamsız konuşur" anlamında kullanılan bir söz

  168. bir kazanda kaynamak : anlaşmak, uyuşmak, bağdaşmak

  169. bir kenara atılmak : unutulmak, terk edilmek, ilgi kesilmek

  170. bir kenarda durmak : gerektiği zaman kullanmak üzere hazırda tutmak

  171. bir kıza dünür düşmek : bir kızı evlenmek üzere başkası için istemek

  172. bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır : "bir şeyi herkes ister ancak onu bir kişi elde edebilir" anlamında kullanılan bir söz

  173. bir kol çengi : şen sözler ve davranışlarla çevresine neşe saçanlar için söylenen bir söz

  174. bir kolayını aramak : bir şeyi yapmak, çözmek için gerekli kolay ve kestirme yöntemi araştırmak

  175. bir kolayını bulmak : kolaylıkla yapabilmeyi sağlamak veya yapma yolunu bulmak

  176. bir koltuğa iki karpuz sığmaz : "aynı zamanda birden çok işle ilgilenmek başarı için sakıncalıdır" anlamında kullanılan bir söz

  177. bir korkak bir orduyu bozar : "bir toplumda korkak kişi, kaygılı, heyecanlı sözleriyle kargaşa çıkarır" anlamında kullanılan bir söz

  178. bir koyundan iki post çıkarmak : olması gerekenden daha fazla elde etmek

  179. bir Köroğlu, bir Ayvaz : bir karı kocanın çocuklarının, yakınlarının yanlarında bulunmadığını veya çocukları olmadığını anlatan bir söz

  180. bir köşeye atılmak : terk edilmek, ilgilenilmemek, kendi kaderine terk edilmek

  181. bir köşeye çekilmek : hiçbir işe karışmayarak yaşamak

  182. bir köşeye koymak : saklamak, biriktirmek

  183. bir köşeye oturmak : gelin olmak, evlenmek

  184. bir köşeye sinmek : kimsenin görmeyeceği bir yere saklanmak, gizlenmek, sesi çıkmaz olmak

  185. bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır (veya dokunur) : "bir kötünün, yalnızca yakın çevresine değil daha geniş çevrelere de zararı dokunur" anlamında kullanılan bir söz

  186. bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak : söylenen söze önem vermemek

  187. bir kurşun atımı : kurşunun gidebileceği uzaklık

  188. bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır : "herhangi bir olayı, bir işi, bir ödevi küçümsememek, önemle ele almak gerekir" anlamında kullanılan bir söz

  189. bir noktaya kadar : belli bir sınıra kadar

  190. bir mum al da derdine yan : "başkalarıyla uğraşacağına kendi durumunu düşün" anlamında kullanılan bir söz

  191. bir o kadar : ne kadar varsa o kadar daha, bir katı, bir misli

  192. bir olmak : bir araya gelmek, iş birliği yapmak

  193. bir o yana, bir bu yana : rastgele, birçok yere, çeşitli yönlere

  194. bir papel (veya pul) etmemek : değeri olmamak

  195. bir pula satmak : bir kimseyi bir çıkar uğruna harcamak

  196. bir selam bin hatır yapar : "selam bir ilgi ve sevgi belirtisidir, gönül kazanmakta büyük önemi vardır" anlamında kullanılan bir söz

  197. bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, sonunda yakalanırsın çekirge (veya üçüncüsünde avucuma düşersin çekirge) : "birkaç kez saklanabilen bir suç günün birinde ortaya çıkarak yapanı kötü bir duruma düşürür, suçlu cezasız kalmaz" anlamında kullanılan bir söz

  198. bir sıkımlık canı olmak : çok cılız ve güçsüz olmak

  199. bir söyle on dinle : "az konuşup çok dinlemek yararlı olur" anlamında kullanılan bir söz

  200. bir söylemek pir söylemek : uzatmadan gereği gibi söylemek

  201. bir sözünü (veya dediğini) iki etmemek : birinin her istediğini hemen yerine getirmek

  202. bir sürçen atın başı kesilmez : "şimdiye kadar sizi memnun etmiş olan kişi bir kez yanlış iş yaptığında kendisine hemen ağır ceza verilmemelidir" anlamında kullanılan bir söz

  203. bir şey (veya şeyler) olmak : huyu, durumu, tutumu değişmek, yeni huylar edinmek

  204. bir şey sanmak : bir kimseyi, bir şeyi, bir yeri gerçeğinden, olduğundan başka türlü düşünerek hayal kırıklığına uğramak, değerlendirmede yanılmak

  205. bir şey söylemek : konuşmak

  206. bir şey yapmak : iyilik veya kötülükte bulunmak

  207. bir şeye benzememek : işe yarar durumda olmamak

  208. bir şeyler, bir şeyler : daha fazla açıklamamak, kısa kesmek gerektiğinde söylenen bir söz

  209. bir tanem : çok sevilen kişiye söylenen bir söz

  210. bir tarakta bezi olmamak : sözü edilen konu ile ilgisi olmamak, bilgisi bulunmamak

  211. bir tarafa bırakmak (veya koymak) : önemsememek, benimsememek, ertelemek

  212. bir taşla iki kuş vurmak : bir davranışla birden çok yararlı sonuca ulaşmak

  213. bir tat, bin feryat : mutluluktan çok, sıkıntısı olan

  214. bir tek : olumlu cümlelerde, yalnız bir

  215. bir tek atmak : bir kadeh içki içmek

  216. bir tepe yıkılır, bir dere dolar : "dünyada hiçbir şey kaybolmaz; birinin kaybettiğini başkası kazanır, bir zengin fakirleşirken bir fakir de zenginleşebilir" anlamında kullanılan bir söz

  217. bir torba kemik : çok zayıf

  218. bir tuhaflığı olmak : kendini iyi hissetmemek

  219. bir tutmak (veya görmek) : eşit saymak, eşit görmek

  220. bir varmış bir yokmuş : bir masala başlarken, "eskiden" anlamında söylenen bir tekerleme

  221. bir yakadan baş çıkarmak : bir çatı altında dirlik düzenlik içinde yaşamak

  222. bir yastığa baş koymak : evlilik hayatını mutlu bir biçimde geçirmek

  223. bir yastıkta kocamak : karı koca birlikte uzun bir ömür sürmek

  224. bir yaşına daha girmek : şimdiye değin görmediği şaşılacak yeni bir şeyle karşılaşmak

  225. bir yere kadar : belli bir noktaya veya sınıra kadar

  226. bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden : "oturmayacağını belirten konuk yatıya kalır, yemeyeceğini söyleyen de bir türlü doyurulamaz" anlamında kullanılan bir söz

  227. bir yiyip bin şükretmek : kötü durumda olanlara bakarak kendi durumunun değerini bilmek

  228. bir yol tutturmak : bir davranış, bir tutum biçimi belirlemek

  229. bir yolunu bulmak : çare bulmak, çözüm üretmek

  230. bire beş katmak : bire bin katmak

  231. bire bin katmak : çok abartmak

  232. bire ... vermek : buğday, arpa, nohut, fasulye vb. ürünler için toprak, kullanılan tohumun belli bir katı kadar ürün vermek

  233. biri bilmeyen bini hiç bilmez : "küçük de olsa bir iyiliğin değerini bilmeyen, daha büyük iyiliklere layık değildir" anlamında kullanılan bir söz


Harf Analizi

  1. - Ünlü harf (1 tane) : i
  2. - Ünsüz harf (2 tane) : b,r
  3. - İnce Ünlüler : (1) : i
  4. - Yumuşak Ünsüzler : ( 2) : b,r

Yeni Bir Kelime Öğren?

  • Advice centre
  • Many's the time
  • Proforma invoice
  • Consultative assembly
  • Chapman
  • Duffer
  • Peddler
  • Routinely
  • Travelling salesperson
  • Scarecrow

anlami-nedir.com'u Türkçe dil araçları sunan bir sözlüktür, yakın zamanda sadece anlamlar değil türkçe ingilizce sözlük, akademik aramalar ve birçok edebi araç ile karşınıza çıkacaktır.

anlami-nedir.com içeriklerini öncelikle TDK'dan sonra ise editörlerin kontrolünden geçirerek sizlere sunmaktadır, eğer bir hatalı kısım gördüyseniz lütfen iletişim'e geçiniz

Sizde Türkçemize katkıda bulunmak ve bilinmiyenleri aktarmak isterseniz editör olup paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Yunus Emre : "Biriktirdiğin değil, paylaştığın senindir"

Takip edin

Sitemap Yasal Konular İletişim Hakkında İndeksler Son Eklenenler Kelime Sayacı