- bozuk
sıfat Bozulmuş olan"Daracık ve bozuk kaldırımlardan çamurlu sular akıyordu." - T. Buğra
- bozuk
isim, müzik Türk halk müziğinde, bağlamadan biraz büyük ve meydan sazından küçük dokuz telli bir saz
- kötü
sıfat İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı"Hamakat, dalalet ve kötü niyetin bu kadarına söylenebilecek bir şey yoktur." - N. F. Kısakürek
- güç
isim Fizik, düşünce ve ahlak yönünden bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yeteneği, kuvvet, efor"Zihin gücü. Yaşama gücü."
- güç
sıfat Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül, kolay karşıtı"Bir sanat eserini tenkit ne güç iştir!" - A. M. Dranas
- kaba
sıfat Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı"Cebinden kaba fil dişi saplı bir de çakı çıkardı." - Ö. Seyfettin
- ham
sıfat Yenecek kadar olgun olmayan (meyve), olmamış"Ham elma."
- hayvan
isim Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık"İnce ruhlu insanlar gibi Atatürk de hayvanları severdi." - F. R. Atay
- sert
sıfat Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı"Sert tahta."
- zor
sıfat Sıkıntı veya güçlükle yapılan, kolay karşıtı"Sabır güzel, faydalı fakat zor şeydir." - B. Felek
- kulak tırmalayıcı
sıfat Kulağı rahatsız eden"Bu ses ona şimdi çatlak bir zurnadan çıkan sesler gibi kulak tırmalayıcı geliyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- çetin
sıfat Amaçlanan duruma getirilmesi, elde edilmesi, çözümlenmesi, işlenmesi güç veya engeli çok olan, güç (II), zor, müşkül"Mühendislerin ayakları doğayı yokluyordu, onunla daha çetin bir savaşa hazırlanıyorlardı." - A. Ağaoğlu
- yaklaşık
sıfat Gerçek değeri ve miktarı değil, ondan az fazla veya eksik bir niceliği gösteren, aşağı yukarı bir değerlendirme yapılarak bulunan, takribî"Yaklaşık bir hesap. Yaklaşık bir sayı."
- kabadayı
isim Kendine özgü namus kurallarını esas alıp toplum kurallarının dışına çıkarak zorbalık yapan kimse"Ramazan, sertliği, zulmü ile ün salmış bir kabadayı idi." - H. E. Adıvar
- kabataslak
sıfat Bir şeyin ayrıntılarına girmeden ana çizgilerini belirten"Biz burada sadece tekâmül seyrine göre kabataslak bir tasnif denemesi yaptık." - A. K. Tecer
- çiğ
sıfat Pişmemiş veya az pişmiş
- aşağı yukarı
zarf Bir baştan bir başa
- külhanbeyi
isim Kendilerine özgü giyinişi olan, argo kullanan, başıboş, haylaz delikanlı, serseri, hayta, külhani"Bu, eski külhanbeyi biçiminde yürüyen kalıplı bir katildi." - K. Korcan
- tüylü
sıfat Tüyü olan
- dövmek
-i Tokat, yumruk, tekme vurarak canını acıtmak"Harp Divanına vermeden önce şurada kemiklerini kırıncaya kadar bir dövsem!" - H. E. Adıvar
- nahoş
sıfat Hoş olmayan, hoşa gitmeyen, kötü, çirkin"Öteden beri denemişimdir, bu, daima bana bir nahoş vaka haber verir." - B. Felek
- aynasız
sıfat Aynası olmayan
- keyifsiz
sıfat Sağlığı pek yerinde olmayan, rahatsız
- açık saçık
sıfat Yüz kızartıcı, edepsiz, müstehcen, cinsel çağrışım yüklü (söz, anlatım)"Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler / Aygın baygın mâniler, açık saçık resimler" - F. N. Çamlıbel
- müstehcen
sıfat Açık saçık, edebe aykırı, yakışıksız"Müstehcen yayın."
- haşin
sıfat Sert, kırıcı, gönül kırıcı"Bu ağlamayacak kadar keskin, sert, haşin çocuk yüzü birdenbire bir yağmur gibi ağlamaya başladı." - S. F. Abasıyanık
- katı
sıfat Sert, yumuşak karşıtı"Bu hâl, onu ilk defa giyilen katı gömlek gibi sıkıyordu." - F. R. Atay
- sertlik
isim Sert, katı olma durumu"Derinin altında bir sertlik hissettim."
- zahmetli
sıfat Zahmetle yapılan, yorucu, sıkıntılı, eziyetli, güç"Sonunda bu zahmetli uğraşın semeresini görür gibi oldu." - A. Ümit
- pürüzlü
sıfat Pürüzü olan"Pürüzlü cilt."
- rahatsız
sıfat Rahatı olmayan, tedirgin, huzursuz"Ömer Ağa rahatsız bir gülümseme ile yüzünü biraz daha buruşturdu." - H. S. Tanrıöver
- fırtınalı
sıfat Çok rüzgârlı"Karlı, fırtınalı gecelerde bu serviler inilder, haykırır." - M. Ş. Esendal
- kabaca
sıfat İrice, büyükçe
- engebeli
sıfat Engebesi olan, engebesi çok olan, arızalı"Keşfedilmiş Amerika'yı yeniden keşfetmek üzere çıktığım uzun, engebeli, uykusuz yolculuklarımda Halim'in gözleri sulandı." - A. Ağaoğlu
- afacan
sıfat Zeki ve yaramaz (çocuk)"Güneş ise afacan bir çocuk gibi bulutlarla saklambaç oynuyor, bir kaybolup bir gözüküyordu." - A. Kulin
- gürültücü
sıfat Gürültü yapan veya gürültü çıkaran (kimse), velveleci, kavaracı"Gürültücü çocuk."
- hoyrat
sıfat Kaba, kırıcı ve hırpalayıcı
- inişli yokuşlu
sıfat İnişli çıkışlı
- pürüzlendirmek
-i Pürüzlenme işini yaptırmak
- taslak
isim Bir şeyi, bir sanat veya edebiyat eserini ana çizgileriyle, türlü bölümleriyle belirten ön çalışma"Evet, diye devam ettim, hikâyen henüz taslak hâlinde." - R. H. Karay
- taşlık
sıfat Taşı bol, taşlı (yer)"Atları erlerden birine bıraktılar, inişli yokuşlu taşlık bir keçi yolundan yürüdüler." - R. H. Karay
- Golf, Fairway i çevreleyen, ancak fairway kadar ince kesilmiş çimle kaplı alanlardır.
- düzgün olmayan
- pürüzlü kaba sert
- pürüzlü şey
- sıkıntılara katlanmak
- tahmini
- takribi