- büyük
sıfat Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı"Büyük ağaçların altında, gazinoya doğru gidiyoruz." - Y. Z. Ortaç
- kötü
sıfat İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı"Hamakat, dalalet ve kötü niyetin bu kadarına söylenebilecek bir şey yoktur." - N. F. Kısakürek
- küme
isim Birbirine benzer veya aynı cinsten olan şeylerin oluşturduğu bütün, takım, öbek, grup"Tarla kuşları Mustafa'nın sabanı altından yeni kurtulmuş olan kaba çığır üzerine kümeyle konarak buldukları tohumlara gaga çalmakta idiler." - N. Nâzım
- kaba
sıfat Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı"Cebinden kaba fil dişi saplı bir de çakı çıkardı." - Ö. Seyfettin
- alçak
sıfat Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı"Kaşlarını çatarak bakakaldı dairenin alçak balkonuna." - E. Şafak
- kalın
sıfat Cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan (cisim), ince karşıtı"Alt katta her tarafın pencereleri kalın, sık demir parmaklıklarla örtülüydü." - H. R. Gürpınar
- kalın
isim Gelin olacak kıza erkek tarafından verilen para veya armağan, ağırlık"Babam senden çok mu istedi kalını?" - Halk türküsü
- kalın
Mayalı hamurun parçalara ayrılıp tandırda pişirilmesiyle elde edilen ekmek türü
- bütün
sıfat Eksiksiz, tam"Size bütün bir kış için kuru ot temin edecek." - N. Hikmet
- aşırı
sıfat Alışılan veya dayanılabilen dereceden çok daha fazla, taşkın"Ticaret az gelişmiş toplumlarda aşırı bir gelişme gösterir." - O. Rifat
- iri
sıfat Olağandan daha hacimli, olağanı aşan büyüklüğü olan, ince karşıtı"Erdal, nişan halkasına benzediğini fakat taşlarının iri olduğunu söyledi." - E. Işınsu
- yoğun
sıfat Hacmine oranla ağırlığı çok olan, kesif
- ahlaksız
sıfat Ahlak kurallarına uymayan
- uygunsuz
sıfat Uymayan, yakışık almayan, yaraşmayan, münasebetsiz, namünasip"Onca yıl hapis yattık, uygunsuz, güdümsüz bir işini görmedim." - A. Ümit
- iğrenç
sıfat İnsanda iğrenme duygusu uyandıran, tiksindiren, müstekreh"Âdemoğulları Haliç'i iğrenç bir çöp tenekesi yapmışlardır." - B. R. Eyuboğlu
- çirkin
sıfat Göze veya kulağa hoş gelmeyen, güzel karşıtı"Kız öyle müstesna bir güzelliğe sahip olmamakla beraber çirkin de değildi." - H. R. Gürpınar
- müstehcen
sıfat Açık saçık, edebe aykırı, yakışıksız"Müstehcen yayın."
- tiksindirici
sıfat Tiksinilecek durumda olan, menfur"Sofrada tiksindirici her hareketten kaçınılır." - N. F. Kısakürek
- hantal
sıfat Kocaman, iri, kaba"Epey iri ve hantal bir vücudu vardı." - A. H. Tanpınar
- tamam
sıfat Bütün, tüm"Paranın tamamını verdim."
- adi
sıfat Değersiz, kötü, sıradan, hiçbir özelliği olmayan"Sonra redingot devri geldi ve redingot içinden yarı uşak, yarı kapı kulu, riyakâr, adi bir nesil türedi." - Y. K. Karaosmanoğlu
- kocaman
sıfat Çok iri, büyük, koca"O gece mahalleye kocaman kamyonlar geldi." - L. Tekin
- gayrisafi
sıfat Karışık, katışık
- brüt
sıfat Kesintisi yapılmamış, kesintisiz (para)
- toplam
isim, matematik Toplama işleminin sonucu, mecmu, yekûn
- hepsi
zamir Bütünü, tamamı, tümü, cümlesi"Mücrim onlarmış gibi, baktım, hepsi hüzünde / Çocuk utangaçlığı var hepsinin yüzünde" - F. N. Çamlıbel
- toptan
sıfat, ticaret Büyük ölçüde, çok miktarda yapılan (alışveriş), perakende karşıtı
- grosa
isim On iki düzine
- nezaketsiz
sıfat Nazik olmayan"Birdenbire tavırlarını değiştirmişler, nezaketsiz diyemeyeceğim ama oldukça soğuk bir eda takınmışlardı." - Y. K. Karaosmanoğlu
- şişman
sıfat Deri altında fazla yağ toplanması sebebiyle vücudun her yanı şişkin görünen (kimse), şişko, mülahham"Şişman odacı sahanlıkta bir daha gözüktü." - E. E. Talu
- arsiz
- seni
- brüt ağırlık
- on iki düzine
- yontulmamış
- bütünü. in gross toptan
- bütünüyle. by the gross pakette yüz kırk dört tane olarak.
- gayri safi ağırlık. grossly fena halde. grossness kabalık.
- yüz kırk dört adet
- şişko, şişman, iriyarı, hantal, kaba, inceliksiz, saldırgan, bağışlanamaz, arsız, sulu, toplam, brüt, oniki düzinelik türküm