- büyük
sıfat Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı"Büyük ağaçların altında, gazinoya doğru gidiyoruz." - Y. Z. Ortaç
- ana
isim Anne"Anası mutfakta bir tabağa marul doğruyor." - Y. Atılgan
- güzel
sıfat Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı"Güzel kız. Güzel çiçek." "Yalının en güzel odası bizimdi."
- hoş
sıfat Beğenilen, duyguları okşayan, zevk veren"Gelmiş o yaylanın baharı / Öter bülbüller hoştur avazı" - Âşık Veysel
- tam
sıfat Eksiksiz, kesintisiz"Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım." - A. Gündüz
- tatlı
sıfat Şeker tadında olan"Tatlı elma. Tatlı nar."
- yüksek
sıfat Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan, alçak karşıtı"Mekik dokuduğu yüksek bez tezgâhından kalktı." - Ö. Seyfettin
- baş
isim, anatomi İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- baş
isim Çıban
- ağırbaşlı
sıfat Davranışları ölçülü, olgun (kimse), vakur, ciddi, hoppa karşıtı"Büyüdükçe sabırlı, ağırbaşlı bir insan oldu." - Y. Atılgan
- genel
sıfat Bir şeye veya bir kimseye özgü olmayıp onun bütün benzerlerini içine alan, umumi"Genel seçim. Genel tarih."
- ulu
sıfat Erdemleri bakımından çok büyük, yüce"Aile uluları arasında buna bir çare bulmak için dertleşmeler olur." - R. N. Güntekin
- babaanne
isim Babanın annesi"Babaannem özel bir kadındı. Anlatılmaya değer." - A. Kutlu
- soylu
sıfat Doğuştan veya hükümdar buyruğuyla, bazı ayrıcalıklara sahip olan ve özel unvanlar taşıyan (kimse), asaletli, asil, kerim"Soylu kişidir, iyi bir öğrenim görmüştür, zekidir, yeteneklidir." - N. Cumalı
- kuyruklu piyano
isim Duvar piyanosu gibi dik olmayan, gövdesi üç ayak üstünde yatık bir durumda bulunan piyano
- fevkalade
sıfat Alışılmış olandan ayrı, olağanüstü, beklenmedik, görülmedik, işitilmedik"Eserin aslına fevkalade sadakat gösterilmiş olması da ayrıca kayda şayandır." - A. H. Çelebi
- büyüklük
isim Büyük olma durumu"Bu büyüklük değil ancak mertçe bir davranıştır." - N. Araz
- gösteriş
isim Gösterme işi
- muhteşem
sıfat Görkemli"Ne büyümüş, ne koca göbekli muhteşem bir mahluk olmuştu." - S. F. Abasıyanık
- mühim
sıfat Önemli"Sivas'tan yükseltilen bu sedanın düşmanlar için ne kadar kuvvetli ve mühim olduğu takdir buyrulur." - Atatürk
- mükemmel
sıfat Kusursuz"Sesinizin tonalitesi mükemmel." - N. Hikmet
- önemli
sıfat Önemi olan, mühim, ehemmiyetli"Benim için ne kadar önemli olduğunu tahmin edebilirsiniz." - T. Buğra
- parlak
sıfat Parlayan, ışıldayan"Siyah, çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu." - H. E. Adıvar
- harika
sıfat Yaradılışın ve imkânların üstünde nitelikleriyle insanda hayranlık uyandıran"Türk tarihi harikalarla doludur."
- gösterişli
sıfat Gösterişi olan
- görkemli
sıfat Büyüklüğü, görünüşü ve güzelliğiyle görenleri etkileyen, gösterişli, debdebeli, haşmetli, ihtişamlı, muhteşem, şaşaalı, şatafatlı, tantanalı, anıtsal
- azim
isim Bir işteki engelleri yenme kararlılığı"Bu engin ruh, bu tükenmez azim, Türk milletinin varlık sebebidir." - R. E. Ünaydın
- muazzam
sıfat Çok büyük, çok iri, koskoca, koskocaman"Muazzam, biraz da esrarlı, karanlık, eski bir konaktaydı." - H. E. Adıvar
- heybetli
sıfat Görünüşü korku ve saygı uyandıran"Böyle heybetli, akıllı adam, sana hocalık etmiş adam ölür mü hiç?" - N. Hikmet
- azamet
isim Ululuk, büyüklük
- debdebeli
sıfat Görkemli"Mustafa bu debdebeli hayata ilk defa giriyordu." - A. Gündüz
- enfes
sıfat Çok güzel, en güzel"Eline sağlık, ağacığım, sütlaç enfesti." - Y. Z. Ortaç
- saltanatlı
sıfat Gösterişli, görkemli"Saltanatlı bir üslubu vardı; yıldızlar, nişanlar içinde." - Y. Z. Ortaç
- tantanalı
sıfat Görkemli"Kılavuz birdenbire bir tarikat rehberinin tantanalı vakarını takınmıştı." - Y. K. Karaosmanoğlu
- çok iyi
- başIıca
- ulu, yüce, görkemli, büyük, heybetli, görkemli, parlak, debdebeli, muhteşem, tatlı, güzel, hoş, çok iyi, enfes, mükemmel, baş, yüksek, en önemli, ana, ince, kibar, tam, bütün, genel,
- büyük gezi. granduncle büyük amca. grand vizier sadrazam. in grand style gösterişli
- eski Rusya'da çarın oğlu. grandfather
- grandma anneanne
- grandpa büyükbaba
- gösteriş.
- gösterişli olarak. grand ness ihtişam
- son modaya göre. grandly muhteşem bir şekilde