-
bir hoş : sıfat Tuhaf bir biçimde olan, garip"Sen çoktan beri bana karşı bir hoştun." - Y. K. Karaosmanoğlu
-
meyvehoş : isim Kuru yemiş
-
hoşbeş : isim Hatır sormak amacıyla söylenen ilk sözler"Konaktaki hoşbeş merasimi de yerine getirildi." - P. Safa
-
hoşgörü : isim Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu, müsamaha, tolerans"Pek az kimseye göstermiş olduğu bir hoşgörüden yararlandım." - A. Ş. Hisar
-
hoşkuran : isim, bitki bilimi Çiçekleri, dalları ıspanak gibi pişirilen bir yıllık otsu bir bitki, tilkikuyruğu (Amaranthus lividus)
-
hoşsohbet : sıfat Güzel ve tatlı konuşan (kimse)"Pekâlâ sevimli, nazik, terbiyeli, hoşsohbet bir çocuktu." - R. N. Güntekin
-
helalühoş : sıfat Yapılmış bir iyilikten, yardımdan söz edilirken buna pişman olunmadığını anlatmak için söylenen helalühoş olsun cümlesinde geçen bir söz
-
mayhoş : sıfat Tadı şekerli ve az ekşi olan"Mayhoş bir şerbet."
-
hoş koku : isim Bitki özlerinden veya yağlarından elde edilen koku, aroma
-
hoş bulduk (veya gördük) : "hoş geldiniz" sözüne verilen karşılık"Gelmiş o yaylanın baharı / Öter bülbüller hoştur avazı" - Âşık Veysel
-
hoş geldiniz : gelen kişiye söylenen selamlama sözü"Gelmiş o yaylanın baharı / Öter bülbüller hoştur avazı" - Âşık Veysel
-
hoş görmek (veya karşılamak) : gücenilecek veya karşılık gelinecek bir davranışı hoşgörü ile karşılamak, anlayışla karşılamak, kusur saymamak"Gelmiş o yaylanın baharı / Öter bülbüller hoştur avazı" - Âşık Veysel
-
hoş tutmak : birine iyi ve sevecenlikle davranmak"Gelmiş o yaylanın baharı / Öter bülbüller hoştur avazı" - Âşık Veysel
-
hoşa gitmek : beğenilmek, bir kişiden veya bir şeyden hoşlanmak"Gelmiş o yaylanın baharı / Öter bülbüller hoştur avazı" - Âşık Veysel
-
hoşuna gitmek : beğenmek"Gelmiş o yaylanın baharı / Öter bülbüller hoştur avazı" - Âşık Veysel