anlami-nedir.com, nedir, nedemek
Kelime ve Karakter Sayacı

Baş anlamı nedir? , Baş ne demek ?

Kelimeler > B ile başlayan kelimeler > baş nedir?

Baş
anlamı isim, anatomi

'Baş' 1 kelime ve 3 harften oluşmaktadır.

baş foto galeri
  • nedir Diksiyon ve Hitabet, Kalın erkek sesleri.
  • nedir Müzik-Dans, En pes(kalın) erkek sesi. (Mozart'ın Saraydan Kız Kaçırma operasındaki Osmin gibi.) Basso Cantante: Yüksek ve lirik karakterdeki bas ses. (Don Carlo'daki Kral Philip gibi.) Basso Buffo: Gülünçlü özelliğe sahip, cambazlık yapabilen kıvrak bas ses. (Sevil Berberi'ndeki Dr. Bartolo gibi.) Basso Profondo: Derin bir sonoritesi olan, güçlü ve en kalın bas ses. Ağırbaşlı ve soylu nitelik taşır. (Tristan ve Isolde'deki Kral Mark gibi.)
  • nedir Kano, Teknenin başı.
  • nedir Denizcilik, Genel anlamda bir geminin, filikanın, teknenin ön tarafına denir. Bu kısımda teknenin baş bodoslaması, baş üstü ve omuzlukları vardır.
  • nedir Yazma Eser (Hat-Tezhip-Ebru-Cilt-Minyatür), Ayın (ع), mim (ﻡ) gibi eski harflerin satırın üstünde kalan baş tarafı.
  • nedir Güreş, Yağlı güreşte sıralanan derecelerin en büyüğü.
  • nedir Okçuluk, Yayın kiriş takılan kısmı.
  • nedir Tekvando, Meo-li.
  • nedir İnsan vücudunda beyin, ağız ve başlıca duyu organlarının bulunduğu vücut parçası.
  • nedir isim, anatomi İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
  • nedir Bir topluluğu yöneten kimse"Cumhurbaşkanı devletin başıdır." - Anayasa
  • nedir Başlangıç"Hafta başı. Ay başı. Yılbaşı. Satır başı."
  • nedir Temel, esas"Gücün, erdemliğin, bilimin, her şeyin başı paradır, para." - H. E. Adıvar
  • nedir Arazide en yüksek nokta"Dağın başı. Tepenin başı."
  • nedir Bir şeyin genellikle toparlakça ucu"Avucumuzun içinde sakladığımız sigaraların yanmış ucu ile fitillerin başını yaktık." - F. R. Atay
  • nedir Bir şeyin uçlarından biri"Merdiven başında beni çağırdı." - A. Kutlu
  • nedir Kasaplık hayvanlarda ve bazı yiyeceklerde adet"Yirmi baş koyun. Üç baş soğan."
  • nedir Sarraflık hakkı
  • nedir Bir şeyin yakını veya çevresi"Güzel bir sonbahar havasında şair, havuz başına uzanır gibi oturmuş, güneşleniyordu." - A. Kabaklı
  • nedir "Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamlarında birleşik kelimeler yapan bir söz"Başbakan, başçavuş, başhekim, başkent, başöğretmen, başpehlivan, başrol, başsavcı."
  • nedir Güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş derecenin en yükseği"Başa güreşmek."
  • nedir denizcilik Deniz teknelerinde ön taraf

Baş ile ilgi cümleler (0)

"baş" ile ilgili cümle görmek istiyorsan, aşağıdaki "Cüme Ekle" butonuna basarak şansını deneyebilirsin.
Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller'de baş
  1. yüzbaşı : isim, askerlik Orduda rütbesi üsteğmenle binbaşı arasında olan subay

  2. ön yüzbaşı : isim, askerlik Kıdemi iki rütbe artırılmış yüzbaşı

  3. akbaş : isim, hayvan bilimi Yazın kutup bölgelerinde yaşayan, kışın ılık kıyılara göçen, kısa ve ince gagalı, siyah bacaklı bir tür yabani kuş, deniz kazı (Bemicla)

  4. karabaş : isim Çoban köpeği

  5. başı yumuşak : sıfat Uysal, söz dinler (kimse)

  6. başı önünde : sıfat Uslu, çevrede gözü olmayan (kimse)

  7. binbaşı : isim, askerlik Orduda rütbesi yüzbaşı ile yarbay arasında bulunan ve asıl görevi tabur komutanlığı olan subay

  8. bir başına : zarf Tek başına"Candan arkadaşını bir başına bırakıp kaçıyor musun?" - N. Hikmet

  9. başıbozuk : isim Düzensiz topluluk

  10. büyükbaş : isim Sığır, manda vb. kasaplık hayvanlara verilen genel ad

  11. demirbaş : isim Bir yerde kullanılan, bir yere kayıtlı olan, bir görevliden öbürüne teslim edilen dayanıklı eşya"Salonun demirbaşı olan piyano, yağmurlu günlerde çocukların eğlenmesi için kullanıldı." - A. Kutlu

  12. başı havada : sıfat Sevinçli (kimse)

  13. kocabaş : isim, hayvan bilimi İspinozgillerden, 18 santimetre uzunluğunda, sırtı kahverengi, karnı pembe bir tür kuş, flurcun (Cocothraustes coccothraustes)

  14. kocabaşı : isim Köy ihtiyar heyetinin başı, muhtar

  15. liste başı : isim Herhangi bir seçimde, listenin ilk sırasında olan ad

  16. masabaşı : sıfat Kuruluşlarda büro benzeri yerlerde genellikle oturularak yapılan (iş, görev vb.)

  17. başnokta : isim, matematik Başlangıç noktası

  18. başucu : isim, coğrafya, gök bilimi Yeryüzünde bir noktada çekülün gösterdiği doğrultunun gökyüzüne doğru olan yönü

  19. pazarbaşı : isim Pazarı yöneten, ona düzen veren kimse

  20. başı yerde : sıfat Utangaç, mahcup (kimse)

  21. başlı başına : zarf Bütün yönleriyle, tamamen"Onun başlı başına bir destan olan bu ilk kahramanlık sahasından işte böyle bir intiba ile ayrıldım." - İ. A. Gövsa

  22. dersbaşı : isim Öğrencilerin tatil sonrası yeni öğretime başlaması

  23. söz başı : isim Ön söz

  24. elmabaş : isim, hayvan bilimi Tepeli dalgıç

  25. başdenetçi : isim En üst düzeydeki denetçi, başmurakıp

  26. başkafiye : isim, edebiyat Dize başlarında aynı kelime olmamak kaydıyla aynı sesleri veren kelimelerden oluşan uyak

  27. mimarbaşı : isim, tarih Osmanlı sarayında, resmî yapıların onarım ve yapım işleriyle uğraşan mimarların başı

  28. başspiker : isim Bir yayın kuruluşunda spiker ve sunucuların yayın sırasında başarımlarını denetleyen, gerektiğinde söyleyiş eğitimi veren kimse

  29. hafta başı : isim Haftanın ilk günü

  30. işbaşında eğitim : isim Hizmet içi eğitim

  31. hekimbaşı : isim, tarih Osmanlı Devleti'nde sarayda hekimlik görevini yürüten en kıdemli, yetkili ve padişahın özel doktoru olan kimse

  32. başhekim : isim Bir hastaneyi yönetmekle görevlendirilen hekim, başdoktor, baştabip, sertabip"Babam hastaneye gidip başhekimle görüştü." - A. Kutlu

  33. kolbaşı : isim Herhangi bir ekibin, grubun, iş takımının başı

  34. odabaşı : isim Hanlarda çalışan uşakların başı"Hana gelinceye kadar planını kurmuştu. Odabaşı ile hemen hesabını kesti." - Ö. Seyfettin

  35. başoda : isim Geleneksel Türk evinde özellikle konukların ağırlandığı büyük ve özenli bir biçimde döşenmiş oda

  36. baş ucu : isim Yatılan bir yerin baş konulan yönü veya yakını"Kadın birden silkinerek gözlerini açıyor, hemen baş ucunda Seyfi'yi görünce şaşırıyor." - E. M. Karakurt

  37. parça başına : zarf Her parça için

  38. başparmak : isim El ve ayakta bulunan en kalın parmak, badem parmak"Şuraya başparmağını bas, dediler, ben de bastım." - S. F. Abasıyanık

  39. kırkyılın başı : zarf Çok uzun süre içinde bir kez

  40. baştaban : isim, mimarlık Yunan ve Roma mimarlıklarında, sütunların üstüne oturan ve iki sütun arasındaki uzaklığın üstünü örten büyük, uzun taş kirişlerin oluşturduğu bölüm

  41. delibaş : isim Koyunlarda ve danalarda görülen tehlikeli bir hastalık

  42. işbaşı : isim İş yerlerinde işe başlama

  43. köşebaşı : isim Bir sokağın başka bir sokakla veya caddeyle kesiştiği yer"Felek benim kurulu yayım yastı / Her köşebaşında yolumu kesti" - Pir Sultan Abdal

  44. başköşe : isim Bir yerde en saygın kişinin veya büyüklerin oturması için ayrılan yer, tör"Suya en başköşeyi ayırmalarının nedeni de iyi suyun, hemen hemen memleketimizin dört bucağından fışkırmasıdır." - S. Birsel

  45. başyemek : isim Ana yemek

  46. yanı başı : isim Yakını, hemen yanı, omuz başı

  47. baş yastığı : isim Yatakta başın altına konulan yastık

  48. başaltı : isim, denizcilik Gemilerde tayfa ve erlerin ön güverte altındaki koğuşları"Bütün tayfa, sandıklarını ve torbalarını başaltıdan güverteye taşımışlardı." - Halikarnas Balıkçısı

  49. baş altı : isim Yağlı güreşte pehlivanların ayrıldığı beş derecenin ikincisi

  50. erbaş : isim, askerlik İhtiyaçları devletçe karşılanan onbaşı ve çavuş rütbesindeki asker

  51. barbaşı : isim Bar oyunlarında sıranın sağ başında yer alan ve oyunun düzenini sağlayan kimse

  52. dağbaşı : isim Yasaların veya toplum kurallarının uygulanamadığı yer

  53. dağ başı : isim Dağın zirvesi, doruğu

  54. tek başına : zarf Kendi kendine, yalnız olarak, münferiden"Kimse yüz vermezse tek başına oturur, hayırsever bir tanıdık beklerdi." - Ç. Altan

  55. yeşilbaş : isim, hayvan bilimi Ördekgillerden, tüyleri mavi, beyaz, kara, kahverengi, erkeğinin başı yeşil renkli bir tür yaban ördeği (Anas platyrhynchos)

  56. kuşbaşı : sıfat Küçük bir kuşun başı büyüklüğünde doğranmış (et vb.)"Kuşbaşı et."

  57. canla başla : zarf Seve seve, her şeyi göze alarak, var gücüyle"İnsan son nefesinde bile olsa ümidini kesmiyor, hayata daha canla başla sarılıyor." - E. İ. Benice

  58. başşehir : isim Başkent

  59. alabaş : isim, bitki bilimi Turpgillerden, şalgama benzeyen bir bitki

  60. kayabaşı : isim, müzik Bir Anadolu ezgisi ve bu ezgiyle söylenen koşma

  61. saat başı : isim Her saatin ilk dakikası

  62. Tepebaşı : isim Siyah pullarla işlenmiş kumaş veya giysi

  63. Tepebaşı : özel, isim Eskişehir iline bağlı ilçelerden biri

  64. adımbaşı : zarf Birbirine yakın yerlerde, sık aralıklarla"Adımbaşı bir nöbetçi."

  65. adam başı : zarf Adam başına"Bu ağır yükü ticarethaneye taşıyan sırık hamallarına adam başı birkaç mangır veriliyordu." - İ. O. Anar

  66. kadın başına : zarf Tek başına kadın olarak

  67. atbaşı : isim Eşit, birlikte, başa baş

  68. topbaş : isim, bitki bilimi Anadolu'da özellikle Tokat yöresinde yetiştirilen açık renkli, orta boy yapraklı ve tatlı içimli bir tütün türü

  69. böcekbaşı : isim, tarih Osmanlı Devleti'nde zabıta görevlisi

  70. başyardımcı : isim Bir kurum veya kuruluşta görevli amirin yardımcılarından en üst düzeyde olanı"Başyardımcının canına kıymasından birkaç gün sonra, gece çalışma odama geldi." - C. Külebi

  71. başkent : isim Bir devletin yönetim merkezi olan şehir, hükûmet merkezi, başşehir"Bir akşam, bu servetle başkentin en şık pavyonuna gitmişti." - Ç. Altan

  72. başağırlık : isim, spor Ağır sıklet

  73. başağrısı : isim Sürekli sıkıntı yaratan durum veya kimse

  74. başakortçu : isim Müzik aletlerini akort edenlerin başı"Muhatabımız Silezya erganun fabrikasının başakortçularından biri imiş." - R. E. Ünaydın

  75. başaktör : isim, sinema, tiyatro Başoyuncu (erkek)"Servet Bey onun başaktörünü de kumpanyaya almayı düşünmektedir." - R. N. Güntekin

  76. başaktris : isim, sinema, tiyatro Başoyuncu (kadın)

  77. başantrenör : isim Antrenörlerin en ustası ve deneyimlisi

  78. başasistan : isim En kıdemli asistan"Smokinli başasistan ayakta durmakta." - N. Hikmet

  79. başbakan : isim Hükûmetin ve Bakanlar Kurulunun başı, kabinenin başı, başvekil

  80. başbayan : isim Devlet büyüklerinin eşi

  81. başbayi : isim Bir dağıtım işinde bütün bayilerin bağlı bulunduğu ana bayi

  82. başbuğ : isim, tarih Eski Türklerde baş, başkan, komutan

  83. başçavuş : isim, askerlik Astsubay başçavuş"Başçavuş, kalabalığı dağıtmaya çalışan jandarmalara seslendi." - N. Cumalı

  84. başdanışman : isim Genellikle cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve bakanlıklarda görevlendirilen, alanlarında uzmanlaşmış, tanınmış ve ehliyetli kimse, başmüşavir

  85. başdekorcu : isim Dekorcuların başı, dekor hazırlamada en üst sorumlu

  86. başdelege : isim Bilimsel veya diplomatik bir etkinlikte katılımcı gruba başkanlık eden kimse

  87. başdenetmen : isim En üst düzeydeki denetmen, başmüfettiş

  88. başdizgici : isim Bir basımevindeki dizgicilerin başı, başmürettip, sermürettip

  89. başdoktor : isim Başhekim

  90. başdümenci : isim Dümencilerin başı

  91. başeczacı : isim Sağlık kuruluşlarında eczacılık hizmetlerinin yürütülmesinden sorumlu kişi

  92. başefendi : isim Devlet dairelerinde kıdemli memur"Orada başefendinin de dalına şöyle bir biniliyordu." - O. Kemal

  93. başeksper : isim Eksperlerin başı

  94. başeser : isim Şaheser

  95. başfiyat : isim En iyi ürün için belirlenen fiyat

  96. başgardiyan : isim Gardiyanların başı"Altı gün sonra, görüşmelerini başgardiyanın odasında yaptılar." - N. Hikmet

  97. başgarson : isim Şef garson

  98. başgedikli : isim, askerlik En yüksek rütbeli astsubay

  99. başhakem : isim, spor Yarışmayı veya oyunu yöneten hakemlerin başı, başyargıcı

  100. başhemşire : isim Sağlık kuruluşlarında hemşirelik hizmetlerinin en üst düzeyde sunulması için hizmetlerin düzenlenmesinden, yürütülmesinden, denetlenmesinden sorumlu yönetici hemşire"Halil'le Kerim içeri girdiler, başhemşireyi buldular, pansuman yapıldı." - N. Hikmet

  101. başhostes : isim Hosteslerin en deneyimlisi

  102. başimam : isim Birden çok imam bulunan camilerde en kıdemli imam

  103. başkahraman : isim, edebiyat Bir eserde başrolü oynayan kişi, başkişi

  104. başkaldırı : isim Herhangi bir amaçla kurulu düzene veya devlet güçlerine karşı gelme, başkaldırma, ayaklanma, isyan

  105. başkaldırmak : -e Ayaklanmak, isyan etmek"Hiçbir şeye isyan etmez, kimseye başkaldırmazdı." - P. Safa

  106. başkarakter : isim, sinema, tiyatro Oyunun asıl karakteri, asli tipi

  107. başkâtip : isim Bir resmî dairede veya kuruluşta çalışan kâtiplerin başı, başyazman"İki üç gün sonra kendisine saraydaki başkâtibin bir kâtibi gelmiş." - A. Ş. Hisar

  108. başkatsayı : isim, matematik Bir polinomda katsayıları 0'dan farklı olan terimler içerisinde derecesi en büyük olan terimin katsayısı

  109. başkemancı : isim Orkestranın yönetici durumunda olan kemancısı

  110. başkeşiş : isim Başrahip

  111. başkilise : isim, din b. (***) Piskoposluk makamı olan büyük kilise, katedral

  112. başkişi : isim, edebiyat Başkahraman

  113. başkomutan : isim Savaşta bir devletin bütün kara, deniz ve hava kuvvetlerini yöneten büyük komutan, başkumandan, serdar

  114. başkonakçı : isim, hayvan bilimi Asalağın en iyi geliştiği, dolayısıyla en çok yararlandığı ve yaşamaktan hoşlandığı konakçı

  115. başkonsolos : isim En yüksek derecedeki konsolos

  116. başkumandan : isim Başkomutan"Bu eseri vücuda getiren bir milletin evladı, bir ordunun başkumandanı olduğumdan, ilelebet mesut ve bahtiyarım." - Atatürk

  117. başlahana : isim, bitki bilimi Yaprakları sıkı, yuvarlak başlı lahana (Brassica oleracea)

  118. başmabeyinci : isim, tarih Osmanlı sarayında mabeyincilerin başı

  119. başmakale : isim Başyazı

  120. başmal : isim, ticaret Sermaye

  121. başmekân : isim Asıl yer, en önemli yer"Sahneye koyma güçlükleri yaşanmaması için Alâiye'nin Kızıl Kule'sini başmekân olarak tasarlamıştım." - C. Uçuk

  122. başmisafir : isim En değerli konuk

  123. başmuallim : isim Başöğretmen

  124. başmubassır : isim Gözetmenlerin başı olan kimse"Başmubassır, budaklı kızılcık dalına meraklı idi." - F. R. Atay

  125. başmuharrir : isim Başyazar"Birden, koridordan geçen başmuharririn emirler veren sesi işitildi." - H. R. Gürpınar

  126. başmurakıp : isim Başdenetçi

  127. başmüdür : isim En üst düzeydeki müdür

  128. başmüezzin : isim Birden çok müezzin bulunan camilerde en kıdemli müezzin

  129. başmüfettiş : isim Başdenetmen

  130. başmühendis : isim En üst düzeydeki mühendis

  131. başmürettip : isim Başdizgici

  132. başmüsevvit : isim Yazı müsveddeleri hazırlayan ve adına müsevvit denen memurların başkanı"Dört satırlık bir şey de olsa onun yazdığını başmüsevvit görür, tashih eder." - R. H. Karay

  133. başmüşavir : isim Başdanışman

  134. başmüzakereci : isim Uluslararası birlikler içinde belli bir konuyu tartışmak ve çözüme ulaştırmak üzere ülkesini temsil etmeye yetkili kılınan devlet görevlisi

  135. başoyuncu : isim, sinema, tiyatro Bir filmde veya tiyatro eserinde başrolü canlandıran erkek oyuncu, başaktör

  136. başöğretmen : isim İlkokullarda yönetimden sorumlu olan öğretmen, müdür, başmuallim

  137. başörtü : isim Başörtüsü"Hanımlar gene bir örnek yeldirme giymişler, bir örnek başörtü örtmüşler." - S. M. Alus

  138. başpapaz : isim Papazların başı olan din adamı

  139. başpehlivan : isim Birçok pehlivanı yenerek gücünü kabul ettirmiş pehlivan

  140. başpiskopos : isim Katoliklerde piskoposların başı olan din adamı

  141. başrahip : isim Manastırlarda en kıdemli ve yönetimden sorumlu rahip, başkeşiş

  142. başrejisör : isim Başyönetmen"Başrejisor yardımcılığına tayin olunursun artık." - N. Hikmet

  143. başrol : isim Tiyatro veya sinemada en önemli rol

  144. başsağlığı : isim Ölen bir kimsenin yakınlarına ilgi ve yakınlık gösterme

  145. başsavcı : isim En üst düzeydeki savcı

  146. baştabip : isim Başhekim

  147. baştanımaz : sıfat Asi, isyancı, düzen bozucu

  148. başteknisyen : isim En yüksek düzeyde bulunan teknisyen

  149. başuzman : isim En yüksek düzeyde bulunan uzman

  150. başülke : isim Sömürge imparatorluklarında sömürgelere egemen olan ülke"Vaktiyle Hindistan'ın başülkesi Büyük Britanya idi."

  151. başüstü : isim, denizcilik Geminin ön bölümünde çıpanın bulunduğu yer"İçlerinden bir gönüllü istedim, baş üstüne gidip ırgatı çalıştıracak güçte bir adam." - Z. Selimoğlu

  152. başüstüne : ünlem Bir isteğin, buyruğun hemen yerine getirileceğini bildiren söz, oldu

  153. başvekâlet : isim Başbakanlık

  154. başvekil : isim Başbakan"Başvekil olan Ahmet Vefik Paşa hemen arabasına atlayıp gitmiş." - A. Ş. Hisar

  155. başvezir : isim Vezirlerin başı

  156. başvurdurmak : -e Başvuru işi yaptırmak, müracaat etmesini sağlamak, müracaat ettirmek

  157. başvurmak : -e Bir işin yapılması için bir kimsenin aracılığını istemek"Fakat ben ona başvurmadan belki Hatice bana müracaat eder." - N. F. Kısakürek

  158. başvuru : isim Başvurma işi, müracaat"O günlerde her fakülteye ayrı başvuru yapmak gerekiyordu." - A. Kutlu

  159. başvurulmak : nsz Başvuru yapılmak, müracaat edilmek

  160. başyapıt : isim Şaheser"Sinan şimdi sağ olsaydı, ne başyapıtlar yaratırdı acaba?" - A. Boysan

  161. başyargıcı : isim, spor Başhakem

  162. başyaver : isim Yaverlerin başı olan kimse, seryaver"Ben, Falih'in tavsiyesi üzerine o gün saat üçe doğru soluğu başyaver Celâl'in yanında almıştım." - Y. K. Karaosmanoğlu

  163. başyazar : isim Bir gazete veya derginin başyazılarını yazan kimse, başmuharrir, sermuharrir"Namık Kemal'in tek başına kalem oynattığı alanlarda başyazarlar, fıkra yazarları, sanat eleştiricileri yetişir." - N. Cumalı

  164. başyazman : isim Başkâtip

  165. başyönetmen : isim Bir filmde veya tiyatro oyununda en üst düzeyde yönetmenlik yapan kimse, başrejisör

  166. başyukarı : isim Bir yer altı kuyusunun üst kısmına geçmeyi sağlayan geçit

  167. başıboş : sıfat Bir şeye veya kimseye bağlı olmayan"Başıboş yaşayışa alışkın değildir." - H. Taner

  168. baltabaş : isim, denizcilik Baş bodoslaması omurga hattına dikey olarak çelik lamadan yapılmış gemi

  169. iribaş : isim, hayvan bilimi Kuyruksuz kurbağanın yumurtadan yeni çıkmış kurtçuğu

  170. kancabaş : isim Başı kancaya benzer biçimde olan, altı veya sekiz çift kürekle çekilen, dar, uzun bir tür kayık

  171. Kızılbaş : özel, isim Şii mezhebinin bir kolundan olan

  172. küçükbaş : isim Kasaplık hayvanlardan koyun ve keçiye verilen ortak ad

  173. sallabaş : sıfat Başı sürekli sallanan

  174. tokmakbaş : isim Kaya balığı

  175. asesbaşı : isim, tarih Yeniçeri Ocağındaki askerî görevinin yanı sıra, başkentin düzenini korumakla da yükümlü olan yirmi sekizinci ortanın çorbacıbaşısı

  176. aşçıbaşı : isim Birlikte çalışan birkaç aşçının başı

  177. aybaşı : isim Belirli yaşlar arasında kadınların ayda bir döl yatağından kan gelmesi durumu, ay hâli, âdet

  178. bacabaşı : isim Ocağın üstündeki raf

  179. bezirgânbaşı : isim Bir çocuk oyunu

  180. borazancıbaşı : isim Borazancıları yöneten kimse"Borazancıbaşı, borazancıbaşı / Akşamları batan güne karşı / Çaldığınız İstiklal Marşı" - C. S. Tarancı

  181. bölükbaşı : isim, tarih Yeniçeri ordusunda üst rütbeli bir görevli"Damat, Baltacılar Kethüdası ile bölükbaşılara hilatler giydirmiştir." - S. Birsel

  182. çarkçıbaşı : isim, denizcilik Vapurlarda birinci çarkçı"Bir aralık geminin çarkçıbaşını yakalayacak gibi oldu." - M. Ş. Esendal

  183. çeribaşı : isim, tarih Alay beyi

  184. çeşnicibaşı : isim Sık sık eş değiştiren erkek

  185. çıbanbaşı : isim Yaranın ucu

  186. düğüncübaşı : isim Düğünü yöneten kimse

  187. elebaşı : isim Kötü, olumsuz iş veya hareketlerde önder olan kimse, sergerde

  188. eşekbaşı : isim Yetkisi önemsenmeyen, gücünü gerektiği gibi göstermeyen kimse"Sen necisin? Eşekbaşı mısın bu sınıfta?" - R. Ilgaz

  189. hahambaşı : isim, din b. (***) Bir ülkedeki Yahudi topluluğunun dinî başkanı

  190. hamalbaşı : isim Hamallara başkanlık eden kimse"Hamalbaşı sobanın kenarında iki senelik gazetelerini okudu ve mısır patlattı." - S. F. Abasıyanık

  191. humbaracıbaşı : isim, tarih Humbara kullanan askerlerin başı, yöneticisi

  192. ırgatbaşı : isim Irgatlardan sorumlu kimse"Fakat bir kadınla çene çalmakta olan ırgatbaşı hiç oralı olmuyordu." - H. Taner

  193. kamçıbaşı : isim İpek artıklarından elde edilen ve dokumacılıkta kullanılan iplik

  194. kervanbaşı : isim Kervanı yöneten kimse

  195. koçbaşı : isim XV. yüzyılın sonuna kadar kullanılan, kuşatılan bir şehrin veya kalenin sur ve kapılarını yıkmaya yarayan, ön tarafı koçun başına benzeyen ağır direk

  196. Köprübaşı : isim, askerlik İlerlemek için çıkılan elverişli kıyı veya tutulan önemli nokta

  197. Köprübaşı : özel, isim Manisa iline bağlı ilçelerden biri

  198. kumbaşı : isim Kumsal

  199. kuşçubaşı : isim, tarih Kuşçulardan sorumlu olan üst görevli

  200. mehterbaşı : isim, tarih Mehter takımının yetiştirilmesinden ve çalışmasından sorumlu kimse

  201. müneccimbaşı : isim Osmanlılarda, önemli bir işe girişilirken gökbilim hesaplarına dayanarak uğurlu vakti seçmekle, takvim ve yıllık düzenlemekle uğraşan saray görevlisi

  202. obabaşı : isim Obanın başı olan kimse

  203. ocakbaşı : Ateş yanan yerin çevresi

  204. onbaşı : isim, askerlik On ere kumanda eden asker, erin üstündeki ilk rütbe"Askeri, çavuşlar, onbaşılar talim ettiriyorlardı." - Ö. Seyfettin

  205. oymakbaşı : isim Oymakların lideri, önde geleni

  206. ördekbaşı : isim Yeşille lacivert arası renk"Ela değil, yeşil! Ördekbaşı gibi." - P. Safa

  207. sarbanbaşı : isim Padişahların develerine bakan devecilerin başı

  208. sekbanbaşı : isim, tarih Osmanlı ordusunda sekbanların komutanı

  209. semazenbaşı : isim Mevlevilikte semayı yöneten dede

  210. subaşı : isim, tarih Şehirlerin güvenlik işlerine bakan görevlilerin başı

  211. şahincibaşı : isim, tarih Osmanlı döneminde şahincilerin başı olan kimse

  212. ustabaşı : isim Bir iş yerinde çalışan ustaların başı olan ve onları denetleyen kimse"Ustabaşı Salih Ağa, iri yumruğunu göğsüne vurarak..." - Y. Z. Ortaç

  213. yârenbaşı : isim Yâreni yöneten veya yönlendiren kimse

  214. yılanbaşı : isim Atların takımlarına süs olarak takılan bir çeşit deniz böceği kabuğu

  215. yılbaşı : isim Ocak ayının birinci günü"Ben, bizde yılbaşını kutlulamak diye bir görenek olduğunu bilmiyorum." - N. Hikmet

  216. yiğitbaşı : isim Esnaf loncalarının kararlarını yürüten kimse

  217. masabaşında : zarf Uygulamaya yönelik olup olmadığına bakmaksızın tartışarak, konuşarak, görüşerek

  218. baş ağrısı : isim Başın ağrıması, başta oluşan rahatsızlık

  219. baş aşağı : isim İniş

  220. baş baş : ünlem Çocukların "Allah'a ısmarladık" anlamında ellerini başlarına götürmelerini sağlamak için söylenen bir söz

  221. baş başa : zarf Birlikte, beraberce"Çalıştık bahçıvanla sabah akşam baş başa / Bu üç gülü büyüttük üç yiğit arkadaşa" - F. N. Çamlıbel

  222. baş belası : sıfat Sıkıntı, üzüntü, eziyet veren

  223. baş bezi : isim Mendil

  224. baş bıçağı : isim Ustura

  225. baş bodoslaması : isim, denizcilik Gemi omurgasının baş tarafta yükselmesi ile oluşan eğik veya dikey bölüm

  226. baş döndürücü : sıfat Şaşkına, serseme çevirici"Günler, düzenlenen eylemlerin baş döndürücü heyecanıyla hızla akıp geçiyordu." - A. Ümit

  227. baş dönmesi : isim Gözün kararmasıyla düşecek gibi olma durumu

  228. baş dümeni : isim, denizcilik İyi manevra yapmalarını sağlamak amacıyla gemi veya teknelerin başına yerleştirilen dümen

  229. baş halatı : isim, denizcilik Teknenin, başından ileriye doğru verilerek geri gitmesini engelleyen halat

  230. baş havlusu : isim Banyodan sonra saçı kurulamak için kullanılan havlu

  231. baş tacı : isim Çok sevilen kimse

  232. başa baş : zarf Eşit durumda, dengeli olarak

  233. başı bütün : sıfat Eşi hayatta olan (kadın veya erkek)

  234. başı dertte : sıfat Çözülmesi güç, sıkıntılı bir durumda olan

  235. başı devletli : sıfat Talihli, bahtı açık (kimse)

  236. başı dik : sıfat Onurlu, gururlu

  237. başı dimdik : sıfat Onurlu, gururlu (kimse)

  238. başı dinç : sıfat Kaygısız, tasası olmayan (kimse)

  239. başı dumanlı : sıfat Doruğunu sis bürümüş (dağ)

  240. başı kabak : sıfat Saçı dökülmüş veya dibinden kesilmiş (kimse)"Soldan dört ayak üzerinde, yalın ayak, başı kabak bir adam görülür." - N. F. Kısakürek

  241. başı kalabalık : sıfat Yanında bir işi konuşamayacak kadar çok insan olan (kimse)

  242. başı yukarıda : sıfat Kibirli, kendini beğenmiş (kimse)

  243. başına buyruk : sıfat Kimseden izin almaksızın dilediği gibi davranan (kimse), failimuhtar

  244. baştan savma : zarf Üstünkörü"Reis baştan savma dinler, söz bitince de müzakerenin açıldığını haber verir." - M. Ş. Esendal

  245. sıkma baş : isim Kadınların ince bir kumaşla saçlarını sararak yaptıkları bir saç bağlama biçimi

  246. üst baş : isim Giyecekler, giysiler, giyim kuşam"Üstleri başları tozdan, yüzleri güneş yanığının oluşturduğu derin çizgilerden oluşurdu." - A. Kutlu

  247. astsubay başçavuş : isim, askerlik Astsubaylığın beşinci rütbesi, başçavuş

  248. astsubay kıdemli başçavuş : isim, askerlik Astsubaylığın altıncı ve son rütbesi

  249. ay başı : isim Ayın ilk günü, ay dönümü

  250. çeşme başı : isim Çeşmenin etrafı"Yalnız çeşme başında dizleri üstüne çökmüş bir ihtiyar kadın, testisini dolduran genç kızı bekleyerek bize bakıyordu." - H. S. Tanrıöver

  251. dakika başı : zarf Çok sık bir biçimde, arka arkaya

  252. kuyruklu yıldız başı : isim, gök bilimi Kuyruklu yıldızın önde giden yuvarlak parçası

  253. meme başı : isim, anatomi Memenin ucundaki çıkıntı, bicik

  254. omuz başı : isim Kol ile omzun birleştiği yer"Kolumu öyle bir çekiş çekti ki omuz başım çatırdadı." - S. M. Alus

  255. pınar başı : isim Pınarın etrafı"İşte bir pınar başındayım; oluğun altına bir sepet iri, olgun, renkli şeftali koymuşlar." - R. H. Karay

  256. satır başı : isim Her satırın baş kısmı

  257. sofra başı : isim Sofranın etrafı, yemek yeme yeri

  258. adam başına : zarf Her bir bireye, her birine, kişi başına, adam başı"Şunun şurasında alacağımız bir lira. Adam başına ne düşer ki? Hiç vermese ne olur yani? Aramızda cirmini paylaşırız gider." - B. R. Eyuboğlu

  259. çocuk başına : zarf Tek başına çocuk olarak

  260. kendi başına : zarf Kimseye sormadan

  261. kız başına : zarf Tek başına kız olarak"Kız başına İstanbullarda yaşayıp okumana evet diyemezmiş." - T. Dursun K

  262. kişi başına : zarf Adam başına

  263. yalnız başına : zarf Kendi kendine, tek başına

  264. aklı başında : sıfat Sürekli akıllı davranan"İki aklı başında insan şurada oturmuş konuşuyoruz." - A. Ümit

  265. yanı başında : zarf Hemen yanında"Celâl ne cevap vereceğini bilemeden olduğu yerde büzülürken garson bitiverdi yanı başında." - E. Şafak

  266. baş ağır gerek, kulak sağır : "kişi ağırbaşlı olmalı ve dedikoduları dinlememelidir" anlamında kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  267. baş ağrıtmak : başını ağrıtmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  268. baş (veya başını) alamamak : çok uğraştıran bir konu yüzünden vakit ve fırsat bulamamak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  269. baş bağlamak : başına bir örtü örtmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  270. baş bulmak : kazanç bırakmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  271. baş (veya başı) çekmek : herhangi bir konuda önde gitmek, önayak olmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  272. baş çevirtmek : başı arkaya doğru döndürtmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  273. baş dille tartılır : "kişinin aklı, söylediği sözlerle ölçülür" anlamında kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  274. baş döndürmek : başarıdan, gururdan, sevinçten çok mutlu duruma getirmek, aşırı heyecanlandırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  275. baş edebilmek : bir kimseyi yola getirmeye veya bir şeyi yapmaya gücü yetmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  276. baş edememek : gücü yetmemek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  277. baş eğmek : saygı göstermek için baş eğerek selamlamak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  278. baş eldeyken : ölmeden, yaşarken, sağken"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  279. baş etmek : gücü yetmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  280. baş gelmek : yenmek, gücü yetmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  281. baş göstermek : belirmek, ortaya çıkmak, zuhur etmek, vuku bulmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  282. baş göz etmek : evlendirmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  283. baş göz olmak : evlenmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  284. baş kes, yaş kesme : "ağaç kesmek, insan öldürmek kadar büyük bir suçtur" anlamında kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  285. baş kesmek : selam vermek için baş eğmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  286. baş kıç olmak : denizcilik yelkenli yavaşlayıp kendi çevresinde bir tur atmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  287. baş kıç vurmak : -den, denizcilik baştan gelen dalgalarla gemi, başı ve kıçı üzerinde inip kalkmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  288. baş kırılır (veya yarılır) fes (veya börk) içinde, kol kırılır yen (veya kürk) içinde : "aile içindeki, arkadaşlar arasındaki uyuşmazlıklar yabancılara duyurulmamalıdır" anlamında kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  289. baş koşmak : bir işi başarmak için çalışmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  290. baş koymak : bir şey uğruna ölümü göze almak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  291. baş nereye giderse ayak da oraya gider : "küçükler büyüklerin izinde gider, her işte onları örnek tutarlar" anlamında kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  292. baş olan boş olmaz : "bir yerde önder olan kimse taşıdığı değer dolayısıyla o yere gelmiştir" anlamında kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  293. baş ol da istersen soğan başı ol : "küçük bir işte de olsa başta olmak önemlidir" anlamında kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  294. baş olmak : küçük bir işte de olsa yönetici olmak, sözü dinlenir bir kimse olmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  295. baş sağlığı, dünya varlığı : "en büyük zenginlik, beden sağlığıdır" anlamında kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  296. baş sallamak : karşısındakinin her sözünü uygun bulur görünmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  297. baş üstünde tutmak : çok iyi ağırlamak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  298. baş üstünde yeri var : "büyük bir saygı ve ilgi ile karşılanır veya ağırlanır" anlamında kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  299. baş vermek : çıban olgunlaşmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  300. baş yakmak : kötü duruma düşürmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  301. baş yapmak : kuaför saç bakım ve tuvaleti yapmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  302. baş yastığı baş derdini bilmez : "insanın derdi içindedir, en yakını bile onu anlamaz" anlamında kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  303. baş yemek : birinin ölümüne veya yok olmasına sebep olmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  304. başa gelen (dert) çekilir : çaresiz durumlara düşüldüğünde insanın kendini üzüntüye kaptırmayıp bu durumlara katlanmasının olağan ve doğru bulunduğunu anlatan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  305. başa gelmek : kötü bir durumla karşı karşıya kalmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  306. başa gelmeyince bilinmez : "başına bir felaket gelmeyen, başkasına gelen felaketin ne denli acı olduğunu gereği gibi anlayamaz" anlamında kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  307. başa güreşmek : yağlı güreşte, pehlivanlar başpehlivanlık için yarışmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  308. başa vermek : değiş tokuş yaparken üste bazı şeyler vermek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  309. başı ağrımak : sorunu olmak, sıkıntı içinde bulunmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  310. başı bağlanmak : evlendirilmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  311. başı belada olmak : çözülmesi güç, sıkıntılı bir durumda olmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  312. başı belaya girmek (veya uğramak) : sıkıcı, üzücü bir durumla karşılaşmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  313. başı çatlamak : başı çok ağrımak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  314. başı dara düşmek : sıkıntıya girmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  315. başı daralmak : para yönünden sıkıntıya, darlığa düşmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  316. başı darda kalmak : parasızlıktan dolayı sıkıntıda olmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  317. başı derde girmek : sıkıntılı bir duruma düşmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  318. başı dönmek : insana, eşyanın dönmesi, ayağının altından yerin çekilmesi vb. bir duygu gelmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  319. başı göğe ermek (veya değmek) : beklenmeyen bir mutluluğa ermek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  320. başı hoş olmamak : bir şeyden hoşlanmamak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  321. başı için : "çocuğumuzun başı için, annenizin başı için" vb. sözlerde değerli bir kişi ortaya konarak kullanılan ant veya yalvarma sözü"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  322. başı kazan gibi olmak : başında çok ağrı ve uğultulu bir sersemlik olmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  323. başı nâra yanmak : başkası uğruna büyük bir zarara uğramak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  324. başı sağ olsuna gitmek : başsağlığı dilemeye gitmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  325. başı sıkılmak (veya sıkışmak) : herhangi bir güçlük karşısında kalmak, bunalmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  326. başı sıkıya gelmek : herhangi bir güçlük karşısında bunalmak, zor durumda kalmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  327. başı taşa değmek : kötü bir durum kendisine ders olmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  328. başı tutmak : gürültüden veya üzüntüden başı ağrımak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  329. başı üstünde yeri olmak : her zaman iyi karşılanmak, ağırlanmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  330. başı yastığa düşmek : yorgunluktan veya güçsüzlükten uykuya dalmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  331. başı yastık yüzü görmemek : yatağa yatıp uyumuş olmamak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  332. başı yerine gelmek : zihin yorgunluğu geçmiş olmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  333. başı zapt olunmamak : at, binicisini alıp götürmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  334. başım gözüm üstüne : belirtilen istekleri içtenlikle yapmayı kabul etmeyi anlatan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  335. başımla beraber : memnunlukla, seve seve"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  336. başın başı, başın da başı var : "toplum içinde hiç kimse başına buyruk değildir, başta bulunan her kişinin üstünde daha büyük bir baş vardır" anlamında kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  337. başına balta kesilmek (veya olmak) : sürekli istemek, ısrar etmek, inat etmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  338. başına bela açmak : kötü bir olay dolayısıyla dert sahibi olmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  339. başına bela almak : bir sorunla karşılaşmak, kötü bir duruma düşmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  340. başına bela olmak (veya kesilmek) : sıkıntı vermek, tedirgin etmek, musallat olmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  341. başına bir hâl gelmek : kötü bir duruma uğramak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  342. başına dünyanın belasını sarmak : büyük felaket getirmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  343. başına çalsın! : birine verilmek istenilen bir şeyin öfke ve nefretle geri çevrildiğini anlatmak için kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  344. başına çıkarmak : şımartmak, çok yüz vermek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  345. başına çıkmak : birinden yüz bulup ona karşı pek şımarıkça davranmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  346. başına çorap örmek : birine, haberi olmadan kötü duruma düşürücü davranışta bulunmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  347. başına dert açmak : kendini kötü ve zor bir duruma düşürmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  348. başına dert olmak (veya kesilmek) : bir kimse veya olay, sıkıntı vermek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  349. başına devlet (veya talih) kuşu konmak : beklemediği büyük bir nimeti ele geçirmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  350. başına dikilmek : birinin yanından uzaklaşmamak, onu denetim altında bulundurmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  351. başına dikmek : birini veya bir şeyi korumak için bir kimseyi görevlendirmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  352. başına dolamak : musallat etmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  353. başına gaile açmak : sıkıntı yaratmak, üzüntü vermek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  354. başına geçirmek : başına giymek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  355. başına gelen başmakçıdır : "başından bir iş geçmiş olan kimse o işte deneyimli olur, uğradığı zarara bir daha uğramamak için önlem alır" anlamında kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  356. başına (...) gelmek : kötü bir durumla karşı karşıya kalmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  357. başına güneş geçmek : güneş çarpmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  358. başına iş açmak : uğraştırıcı ve üzücü bir işin çıkmasına yol açmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  359. başına iş çıkarmak : istenilmeyen veya uğraştırıcı bir işe yol açmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  360. başına iş çıkmak : hoşa gitmeyen ve beklenmedik bir iş veya olayla karşılaşmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  361. başına kakmak (veya kakınç etmek) : yapılan bir iyiliği yüzüne vurarak birini üzmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  362. başına kan çıkmak : öfkelenmek, hiddete kapılmak, kontrolünü yitirmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  363. başına karalar bağlamak : çok kederlenmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  364. başına sarmak : birine musallat etmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  365. başına taç etmek : çok değer vermek, ilgi göstermek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  366. başına taş düşmek (veya yağmak) : felakete uğramak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  367. başına yıkmak : harap etmek, zor durumda bırakmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  368. başına vur, ağzından lokmasını al : uysal ve sessiz kimseler için kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  369. başına vurmak : içki, gaz veya sıcak baş ağrısı yapmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  370. ...-nın başında gelmek (veya yer almak) : önem sıralamasında önde olmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  371. başında kavak yeli (veya yelleri) esmek : genç sorumluluk duygusundan uzak, zevk, eğlence peşinde koşmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  372. başında paralansın : yapılan bir iyilik çok söylendiğinde o iyiliğin artık istenmediğini belirten bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  373. başında torbası eksik : kaba saba, yontulmamış (kimse)"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  374. başından almak : kurtarmak, sorumluluğunu almak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  375. başından aşağı kaynar sular dökülmek : üzüntülü veya kötü bir olay karşısında birdenbire büyük bir sıkıntı duymak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  376. başından atmak : yapılması güç bir işi yapmaktan kendini kurtarmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  377. başından büyük işlere girişmek (veya kalkışmak) : gücünün üstünde olan işlere kalkışmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  378. başından geçmek : daha önce aynı duruma uğramış olmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  379. başından korkmak : hayatından kaygı duymak, cezalandırılmaktan korkmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  380. başından savmak : bir istekte bulunanı sözde bir sebeple uzaklaştırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  381. başını acemi berbere teslim eden, pamuğunu cebinden eksik etmez : "iş başına deneyimsiz yönetici getirenler, ondan kaynaklanan sıkıntı ve zararları çekmeye hazır olmalıdırlar" anlamında kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  382. başını ağrıtmak : gereksiz sözlerle birini bunaltmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  383. başını alıp gitmek : izin almadan ve gideceği yeri bildirmeden gitmek, savuşmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  384. başını ateşlere yakmak : başına büyük bir dert almak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  385. başını bağlamak : başına örtü vb. bağlamak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  386. başını beklemek : gözetlemek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  387. başını belaya sokmak : birini, kötü sonuçlar verecek bir duruma itmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  388. başını bir yere sokmak : barınacak bir yer bulmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  389. başını bir yere bağlamak : birini bir işe yerleştirmek, işsizlikten, başıboşluktan kurtarmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  390. başını boş bırakmak : yalnız veya serbest bırakmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  391. başını çatmak : baş ağrısını önlemek için alnın üstünden arkaya doğru eşarp vb. şeyleri çepeçevre sıkıca bağlamak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  392. başını çıkarmak : bitki filizlenmeye başlamak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  393. başını derde sokmak : sıkıntılı bir duruma girmek veya getirilmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  394. başını dik tutmak : onurunu korumak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  395. başını dinlemek : kafasını dinlemek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  396. başını döndürmek : mutluluktan yarı sarhoş duruma getirmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  397. başını duman almak : efkârlanmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  398. başını ezmek : bir daha kötülük edemeyecek duruma getirmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  399. başını gözünü yarmak : bir işi kötü yapmak, bir işi istenildiği gibi yapmamak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  400. başını istemek : birinin öldürülmesini istemek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  401. başını kaldırmamak (veya kaldıramamak) : bir işi aralıksız sürdürmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  402. başını kaşımaya (veya kaşıyacak) vakti olmamak : arada en ufak başka bir iş yapamayacak kadar sıkışık durumda bulunmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  403. başını koltuğunun altına almak : ölümü göze alarak bir işe girişmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  404. başını kurtarmak : canını korumak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  405. başını nâra yakmak : birini ağır bir zarara uğratmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  406. başını ortaya koymak : bir işe girişirken ölümü göze almak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  407. başını taştan taşa vurmak : çaresiz kalarak çok pişman olmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  408. başını toplamak : kadın, saçını toplayıp başına bir çekidüzen vermek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  409. başını uçurmak : kellesini uçurmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  410. başını vermek : kendini feda etmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  411. başını yakmak : güç bir duruma sokmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  412. başının altında : "yastığının altında" anlamında kullanılan bir söz"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  413. başının altından çıkmak : birinin hilesiyle yapılmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  414. başının çaresine bakmak : kimseden yardım görmeden kendi işini kendi yapmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  415. başının derdine düşmek : başka bir şeyle ilgilenmeyecek kadar sıkıntılı durumda bulunmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  416. başının gözünün sadakası : başa gelecek bir belayı savmak veya önlemek için yapılan bağış, özveri"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  417. başta (veya başında) bulunmak (veya olmak) : bir işin yöneticisi olmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  418. başta taşımak : çok saygı göstermek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  419. baştan aşmak : pek çok olmak, pek çoğalmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  420. baştan çıkarmak : kötü yola sürüklemek, doğru yoldan saptırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  421. baştan çıkmak : ahlakı bozulmak, doğru yoldan ayrılıp uygunsuz işlere yönelmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  422. baştan kara etmek : -den batma tehlikesi karşısında, gemi başını karaya vurup oturmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  423. baştan kara gitmek : sonunu düşünmeden, hesapsız bir biçimde yaşamak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı


Baş
anlamı isim eskimiş

'Baş' 1 kelime ve 3 harften oluşmaktadır.

baş foto galeri
  • nedir İnsan vücudunda beyin, ağız ve başlıca duyu organlarının bulunduğu vücut parçası.
  • nedir isim Çıban

Baş ile ilgi cümleler (0)

"baş" ile ilgili cümle görmek istiyorsan, aşağıdaki "Cüme Ekle" butonuna basarak şansını deneyebilirsin.
Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş

Harf Analizi

  1. - Ünlü harf (1 tane) : a
  2. - Ünsüz harf (2 tane) : b,ş
  3. - Kalın Ünlüler : (1 tane) : a
  4. - Sert Ünsüz : (1) : ş
  5. - Yumuşak Ünsüzler : ( 1) : b

Yeni Bir Kelime Öğren?

  • Ağırcanlı
  • Yayın
  • Özdekçi
  • Dost canlısı
  • Arkadaş
  • Çoğu zarar, azı karar
  • Katlı
  • Etli canlı
  • Taraflı
  • Canlı model

anlami-nedir.com'u Türkçe dil araçları sunan bir sözlüktür, yakın zamanda sadece anlamlar değil türkçe ingilizce sözlük, akademik aramalar ve birçok edebi araç ile karşınıza çıkacaktır.

anlami-nedir.com içeriklerini öncelikle TDK'dan sonra ise editörlerin kontrolünden geçirerek sizlere sunmaktadır, eğer bir hatalı kısım gördüyseniz lütfen iletişim'e geçiniz

Sizde Türkçemize katkıda bulunmak ve bilinmiyenleri aktarmak isterseniz editör olup paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Yunus Emre : "Biriktirdiğin değil, paylaştığın senindir"

Takip edin

Sitemap Yasal Konular İletişim Hakkında İndeksler Son Eklenenler Kelime Sayacı