- eş
isim Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri"Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun." - Ö. Seyfettin
- iki
isim Birden sonra gelen sayının adı
- çift
sıfat Birbirini tamamlayan iki tekten oluşan (nesneler)
- çifte
sıfat İkisi bir arada bulunan veya ikili"Güzel sevme derler nasıl sevmeyim / Kaşlar arasında çifte benler var" - Karacaoğlan
- kopya
isim Bir sanat eserinin veya yazılı bir metnin taklidi, asıl karşıtı"Edebiyatımız iptidai, resmimiz basit, felsefemiz kopya, okuma yazma bilmek bir irfan sayılıyor." - P. Safa
- oyun
isim Yetenek ve zekâ geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
- duble
isim Belirli miktarın veya büyüklüğün iki katı"İçi öyle yanıyordu ki elinde olmadan buğulu bira dubleleri, bardak çatlatan nar şerbetleri kuruyor." - A. İlhan
- ikili
sıfat İki parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden iki tane bulunan"İkili koltuğun kenarındaki ufacık, simsiyah delik, bebeği görmeye gelen bir akrabanın sigarasının külünden hatıraydı." - E. Şafak
- katlı
sıfat Katlanmış, bükülmüş"Katlı mendilleri dolaba koydu."
- iki yüzlü
sıfat İki tarafı olan"İki yüzlü kumaş."
- ayni
sıfat Gözle ilgili
- kat
isim Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü"Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık." - S. F. Abasıyanık
- kat
isim Kesme, kesilme
- tiyatro
isim Dram, komedi, vodvil vb. edebiyat türlerinin oynandığı yer"Her tiyatronun holünde ille smokinli bir müdüre rastlayacaksınız." - H. Taner
- katlanmak
nsz Katlama işi yapılmak"Minnacık bir kir, olduğu yerde durmuyor, dakikada üçe beşe katlanarak çoğalan mikroplar üretiyordu." - E. Şafak
- bükmek
-i Sertçe çevirmek, kıvırmak"Bu kez onu sürmeden olduğu yerde büküp altına aldı." - S. Birsel
- bükülmek
nsz Bükme işine konu olmak, katlanmak"Yerde kenarı bükülmüş bir seccade vardı." - F. R. Atay
- dolandırıcı
isim Birini aldatarak mal veya parasını alan kimse, ayyar, tokatçı"Tükürük müfettişi meğer meşhur bir dolandırıcı imiş." - B. Felek
- hilekâr
sıfat Hileci"Münafık, hilekâr, mürai bir adam olarak şöhret almışsınız." - E. E. Talu
- katlamak
-i Kâğıt, kumaş vb. nesneleri üst üste kat oluşturacak biçimde bükmek"Gazeteleri itina ile katlayıp cebine koydu." - S. F. Abasıyanık
- aldatmak
-i Beklenmedik bir davranışla yanıltmak"Ama bu münferit hayranlıklar aldatmamalı bizi." - C. Meriç
- hile
isim Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, ayak oyunu, alavere dalavere, desise, entrika
- sıkmak
-i Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak"Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor." - Ö. Seyfettin
- aldatma
isim Aldatmak işi, deside, al, hıyanet
- kazık atmak
aldatmak, kazıklamak"Çadır kazığı." "Hayvanı kazığa bağlamak."
- ikişer
sıfat İki sayısının üleştirme sayı sıfatı
- kontr
Boks, Rakibin yumruğunu etkisiz hale getirme,engelleme.
- Beyzbol, İkinci kaleye ulaşmayı sağlayan başarılı vuruş.
- bukülmüş
- iki kat
- iki kişilik
- iki misli
- iki elli
- iki ile çarpmak
- iki kat yapmak
- iki kere
- iki misli olmak
- iki misli yapmak
- vu cudunu kıvırmak
- çabuk yürüyüş
- çift çift
- çifte kontrol yapmak
- çift, koşa, iki, iki kişilik, iki misli, benzer, eş, duble
- aslında hiçbir anlamı olmayan kelimeler uydurarak konuşma. doubletime hızlı yürümek. double time hızlı yürüyüş
- aynı yoldan geri dönmek
- bir burunu dolaşmak
- den su hattının üzerinde iki güvertesi bulunan gemi. doubleedged iki tarafı keskin
- dublorluk etmek
- emniyet tedbiri olarak tekrar gözden geçirmek. double chinned çifte gerdanlı
- for ile dublorluk etmek
- hem lehte hem aleyhte olan. doubleended iki ucu bir olan. doubleender iki yönde aynı kolaylıkla gidebilen lokomotif veya gemi. double
- iki buklum etmek veya olmak
- iki elle kullanılmaya mahsus. doubleheaded çift başlı. doubleheader iki lokomotifle çekilen tren
- iki misli kıymeti olmak
- iki misli tesiri olan. double agent iki taraflı çalışan casus. doublebanked den kürekçileri çift çift oturan
- iki misli. doubleacting iki taraflı çalışan
- iki mislini ihtiva etmek
- kaldırıma paralel park etmiş bir arabanın yanına park etmek. doublequick çok çabuk
- kazık atma. doubledate iki çiftin birlikte gezmesi. doubledealer iki yüzlü kimse
- murai doub letree çift atlı arabada terazi. see double çift görmek sleep double bir yatakta iki kişi yatmak.
- sahtekar kimse. doubledecker iki katlı otobüs veya yatak
- sin dublör
- çeşitli anlamlar verilebilecek söz
- çift düğmeli. double check tekrar kontrol etmek