-
kâğıt oyunu : isim İskambil kâğıdı ile oynanan oyun"Hiç kâğıt oyunu oynamazken birkaç aydır altmışaltıya alıştırmışlar, sıra ile yenip duruyorlardı." - M. Ş. Esendal
-
oyun kâğıdı : isim İskambil
-
hava oyunu : isim, ticaret Bir mal fiyatının yükseleceği umuduyla o maldan, sözde ileride teslim alınmak üzere, bir parti satın almak ve vakti geldiğinde bu malın değerine göre fiyat farkını satıcıdan almak veya ödemek şeklinde girişilen bir oyun türü
-
oyun havası : isim, müzik Kıvrak ritimli ezgi
-
oyun masası : isim Üzerinde çeşitli oyunlar oynanan, genellikle kumaşla kaplanmış masa"Yemekten sonra, köşkün büyük salonunda üç dört oyun masası kurulmuştu." - Y. K. Karaosmanoğlu
-
talih oyunu : isim Önceden ödeme yapılıp daha sonra şansa dayalı olarak para kazanılan piyango, loto, spor toto, at yarışı gibi oyunlar, şans oyunu
-
ayak oyunu : isim Hile
-
oyun sahası : isim, spor Oyun alanı
-
vurgu oyun : isim Halk oyunlarında gösterinin temasını belirten ana oyun
-
aralık oyunu : isim, tiyatro İki perde arasında yapılan koro, bale, monolog vb. eğlendirici oyun
-
orta oyunu : isim Sahne, perde, dekor, suflör kullanmadan halkın ortasında oynanan Türk halk tiyatrosu"Öteki arkadaşlarının girdiği orta oyununa girmeyi düşündü." - O. C. Kaygılı
-
yumruk oyunu : isim, spor Boks
-
borsa oyunu : isim Borsada fiyatları düşürmeye veya yükseltmeye çalışarak havadan kazanç sağlama işi"Bu küçük serveti galiba bir borsa oyununda sıfıra indiriverdi." - Y. Z. Ortaç
-
oyunbozan : sıfat Birlikte yapılmasına karar verilen bir işten tek taraflı cayan (kimse), mızıkçı
-
oyun alanı : isim Çocukların oynayabilmesi için özel olarak hazırlanmış bölüm, yer
-
oyun ebesi : isim Ebe
-
oyun kurucu : isim, spor Karşılaşmada oyuna yön veren oyuncu, eksen oyuncu
-
oyun salonu : isim Oyun masalarının bulunduğu geniş oda"Barda yok, oyun salonunda, alt güvertede hiçbir yerde yok." - R. H. Karay
-
oyun yazarı : isim, tiyatro Tiyatro, radyo ve televizyonda sahnelenmek veya oynanmak üzere piyes, skeç türü eserler kaleme alan sanatçı
-
destek oyun : isim Halk oyunlarında adım ve biçimsel yapı açısından doruk noktaya ulaşmayı sağlayan oyunu pekiştiren ikincil oyun
-
dürüst oyun : isim, spor Kurallara ve karşılıklı hoşgörüye bağlı kalınarak oynanan oyun
-
eğitici oyun : isim Bireylerin zihinsel, toplumsal ve bedensel gelişmelerine katkı sağlamak amacıyla hazırlanmış, eğitici ve öğretici nitelik taşıyan tiyatro eseri, eğitsel oyun
-
eğitsel oyun : isim Eğitici oyun
-
öncü oyun : isim, tiyatro Geleneksel tiyatrodan ayrılan, kuruluş ve anlatım yönünden yenilikler getirmek isteyen oyun
-
pastoral oyun : isim, tiyatro Kişileri kadın ve erkek çobanlar olan tiyatro eseri
-
seyirlik oyun : isim, tiyatro Seyirci önünde gösterilen, genellikle beceriye dayanan, eğlendirici nitelikteki oyun"Geleneksel Türk seyirlik oyunlarının içinde en önemlilerinden biri meddahtır." - M. And
-
sözsüz oyun : isim, tiyatro Düşünce ve duyguları müzik veya türlü eşyalar eşliğinde bazen dansla, bazen de gövde ve yüz hareketleriyle yansıtmayı amaçlayan oyun, pandomim"Seyirlik köylü oyunları içinde de dramatik nitelikte sözsüz oyunlara rastlanır." - M. And
-
Bizans oyunu : isim Alavere dalavere
-
cirit oyunu : isim, spor Cirit
-
çocuk oyunu : isim Çocukların oynadığı oyun"Çocuk oyunlarının büyük çoğunluğu gibi heyecanı artırma zamanı geldi." - A. Kutlu
-
fincan oyunu : isim Fincanların altına yüzük saklayarak oynanan bir oyun
-
gölge oyunu : isim, tiyatro Geriden ışıkla aydınlatılmış bir perde arkasında hareket ettirilen resimlerin gölgelerinden yararlanılarak oynatılan oyun"Türkiye'ye gölge oyununun ne zaman ve nasıl girdiği sorunu üzerine çeşitli yorumlar bulunmaktadır." - M. And
-
hapis oyunu : isim Pulların zar atıldıkça yerleştirildiği bir tür tavla oyunu
-
hayal oyunu : isim Karagöz oyunu
-
kaşık oyunu : isim Yurdumuzun birçok bölgesinde, parmaklar arasına sıkıştırılmış tahta kaşıklar ile şıkırdatılarak çok hareketli bir biçimde oynanan halk oyunu
-
kelime oyunu : isim Sözlerin çok anlamlı olmasından veya benzerliklerinden yararlanarak yapılan nükte veya aykırı anlamlandırma
-
kılıç oyunu : isim, spor Eskrim
-
köy oyunu : isim, tiyatro Kırsal kesimde köylülerin hazırlayıp sunduğu seyirlik oyun
-
kukla oyunu : isim Yapma bebeklerin alttan el sokularak veya başka yollarla hareketlendirilerek oynatıldığı gösteri
-
lades oyunu : isim Lades
-
misket oyunu : isim Bilyelerle oynanan oyun
-
peri oyunu : isim, tiyatro Olağanüstü ögelere ve büyüye ağırlık veren bir tür sahne eseri
-
radyo oyunu : isim, tiyatro Radyoda seslendirilmek üzere yazılan oyun, radyofonik piyes
-
şans oyunu : isim Talih oyunu
-
takım oyunu : isim, spor Basketbol, voleybol gibi takım hâlinde oynanan oyun
-
televizyon oyunu : isim Televizyonda gösterilmek için hazırlanmış oyun
-
tuğla oyunu : isim Bilgisayarda veya cep telefonlarında oynanan, topla tuğlaları yıkma esasına dayanan oyun
-
yüzük oyunu : isim Fincanlar altına yüzük saklayarak oynanılan bir oyun, yüzük
-
halka oyunları : isim El ele tutuşup çember biçiminde dizilerek oynanan oyunlar
-
oyun almak : oyunda kazanmak, sayı sahibi olmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
-
oyun bağlamak : spor güreşte rakibe bir oyun uygulayıp onu sonuçlandırmadan beklemek"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
-
oyun bozmak : tasarlanmış bir işi yersiz ve vakitsiz olarak karıştırmak, planları altüst etmek"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
-
oyun çıkarmak : spor oyun oynamak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
-
oyun dışı kalmak : spor sakatlanma, ceza alma vb. sebeplerle oyundan çıkmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
-
oyun yapmak : spor güreşte rakibe oyun uygulamak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
-
oyun etmek : kurnazlıkla birini aldatmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
-
oyun kurmak : spor bir yarışmayı kazanmak için belirli bir taktik uygulamak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
-
oyun oynamak : birini aldatmak, kandırmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
-
oyun vermek : oyunda kaybetmek"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
-
oyuna çıkmak : oyun için sahneye çıkmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
-
oyuna gelmek : aldatılmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
-
oyuna getirmek : birini tuzağa düşürmek, aldatmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
-
oyuna kurban gitmek : bir hile, düzen sonunda zarara, iftiraya uğramak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
-
oyunu almak : oyunu kazanmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
-
oyunun kurallarını bilmek : yapılan işlerin nasıl, kimler tarafından ve hangi ilişkilerle sonuçlandırıldığına ilişkin bilgisi olmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."