anlami-nedir.com, nedir, nedemek
Kelime ve Karakter Sayacı

catch

Kelimeler > C ile başlayan kelimeler > catch nedir ?
catch
catch, catch nedir ,catch ne demek
  • parça

    isim Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey"Yolun bu parçası bozuk."

  • oyun

    isim Yetenek ve zekâ geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."

  • kilit

    isim Anahtar, düğme gibi takılıp çıkarılabilen bir parça yardımıyla çalışan kapatma aleti"Sonunda kapının kilidi gözyaşlarıma dayanamadı." - Y. Z. Ortaç

  • ele geçirmek

    yakalamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  • bölüm

    isim Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım"Gelgelelim, hayatın bu masalsı bölümü çok kısa sürüyor." - A. Ağaoğlu

  • av

    isim Karada, denizde, gölde veya akarsularda evcil olmayan hayvanları vurma veya yakalama işi, şikâr"Kral hiç tınmadan, rahat rahat avdan döndü." - N. F. Kısakürek

  • kilit dili

    isim Kilidin anahtarla sürülen parçası

  • ateş almak

    yanmak, tutuşmak"Bu eller, vücuda getireceği tesirle duman ve ateş içinde, bütün bir memleketin son feryadını uyandırarak soğuyup donabilirdi." - H. S. Tanrıöver

  • bityeniği

    isim Bir işin gizli kalmış kötü ve aksak yanı, kuşkulu bir nokta, kurtyeniği"O zaman da denizde sakal ağartmış olanların çoğu bu işte bir bityeniği var diye işkillenmişler." - Halikarnas Balıkçısı

  • almak

    -i Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  • görmek

    -i Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek

  • geçmek

    -e Bir yerden başka bir yere gitmek"Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim." - T. Buğra

  • yetişmek

    -e Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak"Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti." - Ö. Seyfettin

  • basmak

    -e Vücudun ağırlığını verecek bir biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak"Bastığın yerlerde güller açtı, sarıldı ayaklarına." - C. Külebi

  • tuzak

    isim Kuş veya yaban hayvanlarını yakalamaya yarayan araç veya düzenek

  • yakalamak

    -i Bir kimseyi veya bir şeyi elle tutmak"Üç ince dalı birleştirerek sıkıca yakaladım." - R. H. Karay

  • vurmak

    -e Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak"Masaya vurmak. Birinin başına vurmak."

  • inmek

    -den Yüksekten veya yukarıdan aşağıya doğru gelmek

  • tutuşmak

    -e Birbirini tutmak, birbirine ilişip dokunmak

  • çekmek

    -i, -e Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek"Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı." - R. N. Güntekin

  • kanca

    isim Bir şey çekmeye yarar, ucu çengelli demir çubuk"Hepsi hazırlandılar, halatlar rota edildi, kancalar gerildi ve denizde köpüklü bir iz bırakarak ileri atıldılar." - N. Hikmet

  • algılamak

    -i Bir olayı veya bir nesnenin varlığını duyu organlarıyla kavramak, idrak etmek"Kokuyu daha iyi algılamak için burnumu iyice gömüyorum yastığa." - A. Ümit

  • anlamak

    -i Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak"Yıldızın hemen altında, namluya benzer bir başka şekil var, bunun bir tabanca olduğunu anlamakta gecikmiyorum." - A. Ümit

  • kavramak

    -i Elle sıkıca tutmak"Çocuğu koltuk altlarından kavrayıp kaldırdı." - N. Cumalı

  • yayılmak

    nsz Yayma işine konu olmak veya yayma işi yapılmak

  • tutmak

    -i Elde bulundurmak, ele almak"Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu." - Ö. Seyfettin

  • olmak

    nsz Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak"En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu." - S. F. Abasıyanık

  • yapışmak

    nsz Yapışkan bir maddeye bulanmış olan bir şey ayrılmayacak bir biçimde bir yere tutunup kalmak"Zarfın iyice yapışıp yapışmadığına o kadar dikkat etti ki..." - S. F. Abasıyanık

  • teşhir etmek

    göstermek

  • yapıştırmak

    -i, -e Yapışmasını sağlamak"Mektuplarına kendi pullarını yapıştırırlar, kendi memurlarıyla sevk ederlerdi." - F. R. Atay

  • duymak

    -i Bilgi almak, öğrenmek, haber almak"Bir köylüden burada avlandığınızı duydum." - Halikarnas Balıkçısı

  • tutturmak

    -i, -e Tutmasını sağlamak

  • tutamak

    isim Tutamaç"Viraj tutamağı."

  • tutma

    isim Tutmak işi"Daha çatal ve bıçağı tutmasına eli yatmamıştı, ikide bir düşürürdü." - R. H. Karay

  • binmek

    -e Yüksek bir şeyin veya bir hayvanın üstüne çıkıp ayaklarını sallandırarak oturmak"Belki de atlara binerek dolaşırız." - R. H. Karay

  • cezbetmek

    -i Kendine çekmek, bağlamak, etkilemek"Uzun boyu ve endamındaki zarafeti ile beni cezbetti." - H. C. Yalçın

  • büyülemek

    -i Büyü ile etki altına almak, efsunlamak, afsunlamak

  • kapmak

    -i Birdenbire yakalayarak, çekerek almak"Bir hamlede atıldım. Evvela tabibin elinden defteri kaparak fırlattım." - H. Z. Uşaklıgil

  • alıkoymak

    -i Bir süre için bir yerde tutmak"Bu yağlı kuyruğa herkes bir defa sarılmak, onu kendine çekmek, alıkoymak sevdasında idi." - E. E. Talu

  • tutulmak

    nsz Tutma işi yapılmak veya tutma işine konu olmak"Ömer Abit Hanı'nda bir yazıhane kiralanmış, aylıkla bir otomobil tutulmuştu." - E. E. Talu

  • sirayet etmek

    hastalık geçmek, bulaşmak"Yapılan muayene neticesinde, hastalığın kimseye sirayetine meydan verilmeyecektir." - S. F. Abasıyanık

  • avlamak

    -i Bir avı diri veya ölü olarak ele geçirmek

  • yakalanmak

    nsz Yakalama işi yapılmak, ele geçirilmek

  • yakalama

    isim Yakalamak işi"Pokerde blöf yakalama meraklısı idi." - T. Buğra

  • enselemek

    -i Kaçan veya saklanan birini yakalamak"Herifi enseleyemezsem diye aklı başından gidiyordu. Mahalledeki on beş yıllık bekçilik haysiyeti iki paralık olacaktı." - S. Kocagöz

  • işitmek

    -i Kulakla algılamak, duymak"Doktorun sesini işitince koştu, yanakları kırmızı, gözleri parlıyordu." - H. E. Adıvar

  • kaptırmak

    -i, -e Bir şeyin ele geçirilmesine, kapılmasına yol açmak

  • kıstırmak

    -i, -e İki şey arasında bırakarak sıkıştırmak"Parmağını kapıya kıstırdı."

  • tutunmak

    -e Tutup bırakmamak, dayanmak, sarılmak veya asılmak"Evinin bahçesinin kapısını açtım ve kapanmayan panjurlarına tutunarak odasına girdim." - M. Ş. Esendal

  • kabul etmek
  • sıkıstırmak
  • fırsatları değerlendiren
  • göz almak
  • hatasını tespit etmek
  • nefesini tutmak
  • suçustü yakalamak
  • vapura
Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş

Yeni Bir Kelime Öğren?

anlami-nedir.com'u Türkçe dil araçları sunan bir sözlüktür, yakın zamanda sadece anlamlar değil türkçe ingilizce sözlük, akademik aramalar ve birçok edebi araç ile karşınıza çıkacaktır.

anlami-nedir.com içeriklerini öncelikle TDK'dan sonra ise editörlerin kontrolünden geçirerek sizlere sunmaktadır, eğer bir hatalı kısım gördüyseniz lütfen iletişim'e geçiniz

Sizde Türkçemize katkıda bulunmak ve bilinmiyenleri aktarmak isterseniz editör olup paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Yunus Emre : "Biriktirdiğin değil, paylaştığın senindir"

Takip edin

Sitemap Yasal Konular İletişim Hakkında İndeksler Son Eklenenler Kelime Sayacı