-
şehadet parmağı : isim İşaret parmağı"Sağ elinin şehadet parmağını büktü, çaktırmadan ısırmaya başladı." - A. Gündüz
-
kelimeişehadet : isim, din b. (***) İslam'ın beş şartından biri olan ve "Tanıklık ederim ki Tanrı'dan başka ilah yoktur ve Muhammed onun kulu ve peygamberidir." anlamındaki söz
-
şehadetname : isim Diploma, sertifika"Benim lise şehadetnamem -diplomam- koskoca bir kâğıttır." - B. Felek
-
şehadet etmek : herhangi bir konuda bildiği, gördüğü şeyleri söylemek"Dünya karşısında Türk'ün kendi kendisi için yapacağı şehadet daha adamakıllı yapılmamıştır." - A. Ş. Hisar
-
şehadet getirmek : İslam'ın şartlarından "Tanrı'dan başka tapacak yoktur ve Hz. Muhammed onun kulu ve peygamberidir" anlamına gelen kelimeişehadet adını taşıyan Arapça sözü söylemek"Dünya karşısında Türk'ün kendi kendisi için yapacağı şehadet daha adamakıllı yapılmamıştır."
-
şehadet şerbetini içmek : şehit düşmek"Dünya karşısında Türk'ün kendi kendisi için yapacağı şehadet daha adamakıllı yapılmamıştır." - A. Ş. Hisar
-
şehadette bulunmak : tanıklık etmek"Dünya karşısında Türk'ün kendi kendisi için yapacağı şehadet daha adamakıllı yapılmamıştır." - A. Ş. Hisar