- damak
isim, anatomi Ağız boşluğunun tavanı
- anot
isim, fizik Artı uç
- ağız
isim, anatomi Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ
- ağız
isim Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü
- tabaka
isim, jeoloji Katman"Madenin üzerindeki kalın toprak tabakası kaldırılıyor."
- tabaka
isim Cepte taşınan tütün veya sigara kutusu"Ceviz ağaçlarının altına çökebilir, tabakalarınızdan birer sigara yakabilirsiniz." - S. F. Abasıyanık
- yaprak
isim, bitki bilimi Bitkilerde solunum, karbon özümlenmesi, terleme vb. olayların oluştuğu, çoğu klorofilli, yeşil ve türlü biçimdeki bölümler"Dökülmüş yapraklar, bozulmuş bağlar / Bülbülün konduğu dallar perişan" - Karacaoğlan
- plak
isim Sesleri kaydetmek ve kaydedilen sesleri yeniden pikap veya gramofonda dinlemek amacıyla hazırlanan plastik daire biçiminde yaprak"Tamburi Cemil Bey çalıyor eski plakta." - Y. K. Beyatlı
- plaka
isim Kamyon, otomobil vb. kara taşıtlarına takılan numara levhası
- kap
isim İçi gaz, sıvı veya katı herhangi bir maddeyi alabilen oyuk nesne
- kap
isim Gövdeyi omuzların üstünden çepeçevre saracak biçimde yapılan bir tür üst giysisi
- takma diş
isim Gerçek diş yerini tutabilecek biçimde yapılmış eğreti diş"Ağzındaki takma dişleri şakırdatacağına, adam gibi cevap ver!" - M. Ş. Esendal
- servis tabağı
isim Sofraya yemeğin getirildiği büyük tabak
- levha
isim Bir yere asılmak için yazılmış yazı, safiha"İçeri girince göze ilk çarpan şey duvardaki yazı levhaları oluyordu." - R. N. Güntekin
- tabak
isim Yiyecek koymaya yarar, az derin ve yayvan kap"Kadın masaya tabak, kaşık koyuyor." - A. Gündüz
- tabak
isim Sepici
- tabela
isim Üzerinde tanıtıcı, belirtici bir yazı, açıklama, işaret veya resim bulunan, tahta veya sac parçası, levha"Birinci kata çıkıyorum, tabelalara bakıyorum, aradığımı bulamıyorum." - R. H. Karay
- almak
-i Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- kaplamak
-i Her yanını örtmek, istila etmek"Her tarafı sessizlik kaplamış, ovalar, biten bir günün hüznü içinde susmuştu." - H. S. Tanrıöver
- kupa
isim Cam veya seramikten yapılmış, kulplu, büyük bardak
- klişe
isim Baskıda kullanılmak amacıyla, üzerine kabartma resim, şekil, yazı çıkarılmış metal levha"Klişecilik sanatını usta bir klişeci kadar bildiği hatta kendisi de klişe yaptığı için, siyah ve beyazın tonlarını son derece hünerle kaynaştırır." - Y. Z. Ortaç
- protez
sıfat, tıp (***) Takma
- sahan
isim Derinliği az olan kap"Büyük bir bakır sahan içinde tarhana çorbası vardı." - N. Cumalı
- şilt
isim Üzerine genellikle bir kurum veya kuruluşun adı, işareti kazınmış veya basılmış olan ve armağan olarak bir kimse veya takıma verilen levha, ergilik"Kara Kuvvetleri şildi."
- Mutfak - Yemek, Tabak
- kabul etmek
- tanner
- tabak, levha, plaka, tabaka, kaporta, levha biçiminde korugan, kaplama, kupa, fotoğraf klişesi, plaka, plaket, takma diş takımı, anot,
- bir tabakdolusu şey
- cam negatif
- duvar tabanlığı
- fotoğraf klişesi
- galvano klişe yapmak
- maden baskı kalıbı
- madeni levha
- madenle kaplamak
- tabak levha kaplamak
- zırh levhalarla kaplamak
- zırh levhası