-  
 kahve ocağı  : isim Kahve, iş yeri, han vb. yerlerde kahve, çay vb. pişirilen yer"Kahveci, başını iki eli arasına almış, kahve ocağında oturuyordu." - S. F. Abasıyanık 
   -  
 taş ocağı  : isim Yapı işlerinde kullanılacak taşların çıkarıldığı yer"Mühendislerin keşfine göre, taş ocağı olarak işletilirse yirmi senede dümdüz olabilirmiş." - Y. K. Beyatlı 
   -  
 ocak taşı  : isim Ocağın çevresine yerleştirilen ateşe dayanıklı taş 
   -  
 aile ocağı  : isim Aile bireylerinin karşılıklı dayanışma, sevgi ve saygı içinde birlikte yaşayıp büyüdüğü ortam"Neşeli, memnun bir aile ocağı vücuda getireceğiz." - H. C. Yalçın 
   -  
 gaz ocağı  : isim Gaz yağıyla yanan ocak"Cezvedeki süt çoktan taşmış, gaz ocağının her tarafına köpük köpük yayılırken ateşi de söndürmüştü." - E. Şafak 
   -  
 baba ocağı  : isim Babadan, dededen kalma mülk veya bir kimsenin içinde doğup büyüdüğü, yaşadığı ev, toprak, yurt, babaevi, baba bucağı, baba yurdu"On yıl var ayrıyım Kına Dağı'ndan / Baba ocağından, yâr kucağından" - F. N. Çamlıbel 
   -  
 maden ocağı  : isim Kazılarak maden cevheri çıkarılan yer 
   -  
 acemi ocağı  : isim, tarih Osmanlı ordusuna kapı kulu eri yetiştirmek için kurulan okul 
   -  
 elektrik ocağı  : isim Elektrik enerjisi ile çalışan ve ısıtma ve pişirme aracı olarak kullanılan alet 
   -  
 ocakbaşı  : Ateş yanan yerin çevresi 
   -  
 çay ocağı  : isim Çayevi 
   -  
 kör ocak  : isim Çocuksuz aile 
   -  
 deprem ocağı  : isim, coğrafya Deprem dalgalarının başladığı nokta, hiposantır 
   -  
 sağlık ocağı  : isim Mahalle, köy, kasaba vb. idari birimlerde vatandaşın sağlık sorunlarının giderildiği, tedavilerinin yapıldığı devlet kuruluşu, sağlıkevi, dispanser 
   -  
 kireç ocağı  : isim Kireç yapmak için kireç taşlarının yakıldığı fırın 
   -  
 parti ocağı  : isim Parti çalışmalarının yapıldığı en küçük birim"Burası senin bildiğin parti ocaklarından değil, kahve ocağı." - R. Ilgaz 
   -  
 kum ocağı  : isim Yapı işlerinde kullanılacak kumun çıkarıldığı yer 
   -  
 ocakeşeği  : isim Ocakta odunları dayayarak çatmaya yarayan üç ayaklı demir araç 
   -  
 ocak kaşı  : isim Ocağın içinde üstüne kazan, tencere oturtmaya yarayan yer 
   -  
 ocak katı  : isim, madencilik Belirli bir düzeyde hazırlanmış galeri ağının tümü 
   -  
 od ocak  : isim Mal, mülk, maddi zenginlik"Evi barkı, odu ocağı yerinde, parası cebindeydi." - C. Uçuk 
   -  
 asker ocağı  : isim, askerlik Askerlik ödevinin yapıldığı kışla, ordugâh, tahkimli bölge, gemi, tersane vb. hizmet yerleri 
   -  
 aş ocağı  : isim Yemeğin pişirilip yoksullara dağıtıldığı yer"Kızılayın aş ocakları." 
   -  
 bostancı ocağı  : isim, tarih Bostancıların bağlı oldukları ocak 
   -  
 humbara ocağı  : isim, tarih Humbara yapan veya savaşta humbara kullanan bölük 
   -  
 ispirto ocağı  : isim İspirtoluk"Kapıcının karısının ispirto ocağında kızarttığı patlıcanları yiyorduk." - A. Ağaoğlu 
   -  
 ocağı batmak  : yuvası yıkılmak veya soyu tükenmek"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı 
   -  
 ocağı kör kalmak  : soyu tükenmek, soyunu devam ettirecek bir çocuğu olmamak"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı 
   -  
 ocağı sönmek  : aile dağılmak, yok olmak, çoluk çocuk yok olmak"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı 
   -  
 ocağı tütmek  : soyu devam etmek"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı 
   -  
 ocağına düşmek  : birine koruması için sığınmak veya yardım etmesi için yalvarmak"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı 
   -  
 ocağına incir (veya darı) dikmek (veya ekmek)  : birinin evini barkını dağıtmak"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı 
   -  
 ocağını yeşertmek  : birinin aile yuvasını canlandırmak"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı