- tren
isim Demir yolunda yolcu ve yük taşımakta kullanılan, bir veya birkaç lokomotif tarafından çekilen vagonlar dizisi, katar, şimendifer"O gece Eskişehir'den son kalkan trenle Ankara'ya dönüyordu." - R. E. Ünaydın
- sıra
isim Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi"Şehir esnafı şekercisinden tutun da berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar." - S. F. Abasıyanık
- saf
isim Dizi, sıra"Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı." - E. E. Talu
- saf
sıfat Katıksız, arı, katışıksız, halis, has"Hiçbir yerde buradakinden daha saf ve berrak sulara tesadüf etmedim." - H. S. Tanrıöver
- dizi
isim Bir iplik veya tel üzerine dizilmiş inci, boncuk vb.nin oluşturduğu bütün, sıra"İki dizi inci."
- takım
isim Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman
- kuyruk
isim Hayvanların çoğunda, gövdenin sonunda bulunan, omurganın uzantısı olan uzun ve esnek organ
- idare etmek
yönetmek, çekip çevirmek"Bu zat, propagandayı tertip ve idareye memur imiş." - Atatürk
- nişan almak
bir hedefi vurmak için ateşli silahlara gerekli doğrultuyu vermek, gezlemek
- eğitmek
-i Birinin akla uygun, fiziksel ve moral gelişmesi üzerine etki yaparak çeşitli davranış yatkınlıkları, bilgi ve görgü aşılayarak önceden tespit edilmiş amaçlara göre onun belirli bir yönde gelişmesini sağlamak, terbiye etmek"Çocukları eğitmek."
- terbiye etmek
eğitmek"Hepsi de karşılıklı bir iyilik ve bir terbiyeden istifade etmekteydiler." - A. Ş. Hisar
- yetiştirmek
-i, -e Birini, bir şeyi gitmekte veya gitmek üzere olan bir kimse veya şeye ulaştırmak, ulaşmasını sağlamak
- sürüklemek
-i Bir şeyi yerden kaldırmadan iterek veya çekerek götürmek"Prenses koluma girdi, sürüklercesine büfeye götürdü." - A. Gündüz
- sürü
isim Evcil hayvanlar topluluğu"Karşıki yamaçların sırtında kısrak sürüleri çanlarını sallayarak otluyordu." - R. H. Karay
- hazırlamak
-i Bir şeyi kullanılacak, yararlanılacak duruma getirmek"Bir çeyrek saat içinde bavullarımızı bile hazırlayamazdık." - Y. K. Karaosmanoğlu
- silsile
isim Birbirine bağlı, birbiriyle ilgili şeylerin oluşturduğu dizi, sıra"Trende herkes uyuyor, uzun bir öksürük silsilesi ve bazı iniltilerden başka ses yok." - H. E. Adıvar
- alıştırmak
-i Alışmasına yol açmak
- hazırlanmak
nsz Hazır duruma getirilmek"Şimdi adanın lüks otellerinde akşam yemeği hazırlanıyordu." - Halikarnas Balıkçısı
- katar
isim Tren"Kendisini getiren metro katarı yoluna devam edip karanlık tünelde kaybolmuştu." - O. Aysu
- öğretmek
-i, -e Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak"Böyle görünmesini öğretmişler, sağlam bir terbiye almış." - R. H. Karay
- kervan
isim Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası taşıyan yük hayvanı katarı"Her giden sanki içimden yeni bir parça alır / Kervanın safları dolgunsa da gönlüm boşalır" - İ. A. Gövsa
- şimendifer
isim Demir yolu
- kafile
isim Birlikte hareket eden topluluk"Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle." - Y. K. Beyatlı
- konvoy
isim Aynı yere giden taşıt veya yolcu topluluğu, kafile
- antrenman yapmak
spor amacıyla çalışmak, alıştırma yapmak"Profesyonel boksörden, antrenman bahanesiyle senin karşında dayak yemek işime gelmiyor, kızım!" - N. Hikmet
- maiyet
isim Üst görevlinin yanında bulunan kimseler, alt kademedekiler
- talim etmek
öğretmek, bilgi kazandırmak
- Ray üstünde giden, kendi yürür, birbirine bağlı bir grup taşıt.
- tren, kafile, kervan, sürü, elbise kuyruğu, olaylar/düşünceler zinciri, yetiştirmek, eğitmek, yetişmek, eğitim görmek,
- alıştırılabilir
- düzenli durum
- ehlileştirmek
- eğitilebilir
- idman yaptırmak
- refakatçiler
- sıra halinde barut
- talim ettirmek
- terbiyesi mümkün