- talih
isim Şans"Benim küskün talihimin bana verdiği ızdırap yeter." - E. İ. Benice
- sac
isim Yassı demir çelik ürünü
- atış
isim Atma işi
- biçim
isim Biçme işi"Ekim biçim işlerini tamamıyla kadınlara bırakmışlardı." - Ö. Seyfettin
- biçim
isim Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl"İtalya elçiliği bugüne değin ilk biçimini korumuştur." - S. Birsel
- alçı
isim Alçı taşının pişirilip toz durumuna getirilmesinden elde edilerek yapılarda, sanatta, mimarlıkta ve dişçilikte kullanılan madde"Bir sanatkâr eliyle alçıdan yapılmış, bembeyaz, tertemiz bir kabartma." - P. Safa
- şans
isim Mantıkla açıklanamayan birtakım rastlantısal olayların nedeni olan güç, baht, talih, felek"Bir hafta içinde kayıplar ve kazanmalarla şansım değişti." - R. H. Karay
- kalıp
isim Bir şeye biçim vermeye veya eski biçimini korumaya yarayan araç"İstenilen kalıplarda ve istenilen nüanslarda heykeller yapılabilir." - P. Safa
- cins
isim Tür, çeşit"Lalelerin cinsleri günden güne çoğalıyor, soğanları akıl almayacak fiyatlarla satılıyordu." - A. H. Çelebi
- tür
isim Çeşit, cins"Yazı türleri."
- mesafe
isim Ara, aralık, uzaklık"Etrafı görememek, belki gözleri oyalayacak şeyleri bulamamak bu mesafeye sabır tüketen bir uzayış verdi." - H. S. Tanrıöver
- ton
isim Bir metreküp hacminde ve + 4 °C'deki arı suyun ağırlığı
- ton
isim, müzik İnsan veya çalgı sesinin yükseklik, alçaklık derecesi
- atma
isim Atmak işi"Yolda giderken balgamını herkesin geçtiği yola atmayı çok doğal sayanı neden seveyim?" - A. Ağaoğlu
- tertip
isim Uygun bir sıraya, düzene koyma, sıralama
- kaybetmek
-i Yitirmek"Hemen Yunus'un gençliğinde yavuklusu iken kaybettiği güzel kızı hatırladım." - A. Kabaklı
- maket
isim Mimarlıkta, sanayide ve bazı sanat dallarında yer alan eserlerin taslak durumundaki küçük örneği"Servet Bey, benim maketleri incelemekle meşguldü." - R. N. Güntekin
- olta atmak
balık yakalamak için olta takımını suya atmak
- çevirmek
-i Bir şeyin yönünü değiştirmek"Nefes nefese koşan anneme, başını çevirmeden cevap verdi." - Y. Z. Ortaç
- değiştirmek
-i Başka bir biçime sokmak, değişikliğe uğratmak"Rüzgâr gibi çarçabuk esiş istikametlerini değiştiriyorlar, ağaç kurdu gibi renkten renge giriyorlar." - E. İ. Benice
- bükmek
-i Sertçe çevirmek, kıvırmak"Bu kez onu sürmeden olduğu yerde büküp altına aldı." - S. Birsel
- fırlatmak
-i Hızla atmak, bulunduğu yerden dışarı atmak"Kalemi kâğıdı fırlatıp yatağıma koştum." - A. Kabaklı
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- dayanıklı
sıfat Dayanabilen, sağlam, güçlü, mukavim, zorlu, stabil
- mukavim
sıfat Dayanıklı, güçlü, dirençli
- toplamak
-i Bir araya getirmek"Şairin bütün eserlerini, bütün hatıralarını toplayacak." - O. S. Orhon
- atmak
-i, -e Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak"Taşı suya atmak."
- kıvırmak
-i Herhangi bir şeyi bükmek"Fino, beni görünce kuyruğunu kıvırıp düşmanca havlaya havlaya beyaz dişlerini gösterdi." - H. R. Gürpınar
- temayül
isim Bir tarafa eğilme, meyletme"Yarının siyasetine yol açan fikirler, temayüller ilk önce bunlar arasında kaynaşır." - Y. K. Karaosmanoğlu
- eğilim
isim Bir şeyi sevmeye, istemeye veya yapmaya içten yönelme, meyil, temayül"İnsanoğlunun, yaradılıştan medeniliğe eğilimi vardır." - N. Ataç
- çarpıklık
isim Çarpık olma durumu, eğrilik"Dayımın yüzünde de bir acayiplik, bir çarpıklık hasıl oldu." - R. H. Karay
- eğrilik
isim Eğri olma durumu
- ayrılmak
-e Ayırma işine konu olmak"Geçen hafta, Akşehir'de Nasrettin Hoca törenine ayrılmıştı." - F. R. Atay
- tasarlamak
-i Bir şeyin nasıl gerçekleşebileceğini düşünmek, zihinde hazırlamak"Nasıl bir iş edinmeyi tasarladığını anlıyorum şimdi." - N. Hikmet
- saçmak
-i Bir şeyi ortalığa dağıtmak, dökmek"Oraya birikmiş sulara basarak çamurları etrafa saçtı." - M. Ş. Esendal
- çeşit
isim Aynı türden olan şeylerin bazı özelliklerle ayrılan öbeklerinden her biri, tür, nev"Güçlüğün hiçbir çeşidinden yılmamak, dil arıtıcısı olmanın vazgeçilmez bir koşuludur." - N. Uygur
- dökmek
-i Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak"İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek." - S. F. Abasıyanık
- atfetmek
-e Bir işi veya bir sözü bir kimseye mal etmek, yüklemek, isnat etmek
- savurmak
-i Havaya atıp dağıtmak, saçmak"İşçiler buğdayı savurmakta ve taneyi samandan ayırmaktadır." - N. F. Kısakürek
- kusmak
nsz Midenin içindekini basınçla ağızdan dışarı atmak, çıkarmak, kay etmek, istifra etmek
- dökmecilik
isim Dökümcülük
- döküm
isim Kalıba dökme işi ve bunun yapılış yöntemi
- dökümcülük
isim Dökümcünün yaptığı iş, dökmecilik
- eşhas
isim Kişiler, şahıslar"Memleketin, Rahmi Bey gibi eşhasa şiddetle ihtiyacı vardır." - T. Buğra
- fırlatma
isim Fırlatma işi
- kehanette bulunmak
kâhinlik etmek"Peki, bu aynada beliren kehanetlerin bir bir gerçekleşmesine ne diyeceksin?" - İ. O. Anar
- pik
isim Dökme demir
- çarpıtmak
-i Çarpık duruma getirmek"Sağ gözünü şakağa doğru gerip çarpıtarak korkunç bir şekle sokmuştur." - R. N. Güntekin
- şaşılık
isim Şaşı olma durumu
- dış görünüş
- renk tonu
- yere yıkmak
- açık renk
- fırlatmak, atmak, atmak, çıkarmak, değiştirmek,
- artık sey
- atma atış
- atılan şey
- ağ sermek
- balık ağı atma
- bir kenara atmak
- döküm dökmek
- erken yavrulamak
- göz onüne almak
- hesap yapmak
- kokuyu aramak
- küreklemek
- oynayanlar
- oyuncular
- rol alan kimseler
- rol taksimi yapmak
- sayıları toplamak
- tip kalite
- zar atma
- zarda gelen sayı
- çok sert