- yas
isim Ölüm veya bir felaketten doğan acı ve bu acıyı belirten davranışlar, matem"En büyük bahtiyarlık yasını dindiremez / Baba, benim kalbime sensiz kimse giremez" - F. N. Çamlıbel
- matem
isim Yas"Caminin methali, minberi, kâmilen siyah matem bayraklarıyla kaplı." - A. İlhan
- şikâyet
isim Hoşnutsuzluk belirten söz veya yazı, sızlanma, sızıltı, yakınma (II), yakıntı"Vali ne yapsa hâkim onu imzalar ve hiçbir şikâyet mevzusu duyulmazmış." - A. Ş. Hisar
- yas tutmak
çok üzülmek, yasa bürünmek, matem tutmak"En büyük bahtiyarlık yasını dindiremez / Baba, benim kalbime sensiz kimse giremez" - F. N. Çamlıbel
- ağlama
isim Ağlamak işi"Çocuk haykırarak ağlamaya başlamıştı." - A. Kulin
- matem tutmak
yas tutmak"Caminin methali, minberi, kâmilen siyah matem bayraklarıyla kaplı." - A. İlhan
- şikâyet etmek
birinin yaptığı yanlış bir iş veya davranışı ilgili makama veya daha üst makamdakine bildirmek"Vali ne yapsa hâkim onu imzalar ve hiçbir şikâyet mevzusu duyulmazmış." - A. Ş. Hisar
- suçlama
isim Suçlamak işi, itham"Şimdi, ikisinin suçlamalarını göğüslemeye çalışıyordum." - A. Ağaoğlu
- ah
isim İlenme, beddua
- keder
isim Acı, üzüntü, dert, sıkıntı, ızdırap, tasa"Hiçbir kederim yoktu ki onun bir tatlı kelamıyla bertaraf olmasın." - A. H. Müftüoğlu
- ağıt
isim Ölenin iyi niteliklerini, ölümünden duyulan acıyı dile getiren söz veya ezgi"Bir ağıtla mendillerinin, yazmalarının ucuna düğüm attılar." - L. Tekin
- inlemek
nsz Acı, üzüntü belirten kesik sesler çıkarmak, inildemek"O, inledikçe benim de yüreğim sızlıyor, sıkıntıdan damarlarımı saran yağ eriyor." - E. İ. Benice
- hüzün
isim Gönül üzgünlüğü, gam, keder, sıkıntı"Morgun parlak mermer duvarlarında dağılan gölgemin hüzün verici bir görüntüsü var." - A. Ümit
- yakınmak
nsz Kına, yakı vb.ni vücudun bir yerine sürmek, koymak"Kına yakınmak."
- ağlamak
nsz Üzüntü, acı, sevinç, pişmanlık vb.nin etkisiyle gözyaşı dökmek"Annemi ölmüş gördüm rüyamda / Ağlayarak uyanmışım" - O. V. Kanık
- ağlayış
isim Ağlama işi"Hatırlattı bana, bir bayram sabahı / Gökyüzüne kaçırdığım balonuma bakıp ağlayışımı" - O. V. Kanık
- figan etmek
bağırarak ağlamak, inlemek
- acınmak
-e Acıma işine konu olmak"Günlerce elin, dile gelmeyen çocuğunu bağrına basan fabrika sahibine acındı." - L. Tekin
- dövünmek
nsz Aşırı üzüntü, çaresizlik, pişmanlık duyarak çırpınmak, kendi kendini dövmek"Bir kadın dokuz çocukla bir viranenin içinde çırılçıplak kaldım diye dövünüyordu." - A. Gündüz
- feryat
isim Haykırış, çığlık"Bu, bir hayat kurtarma feryadıdır." - B. Felek
- figan
isim Bağırarak ağlama, inleme
- inleme
isim İnlemek işi"Pansiyonun kağşamış tahta merdiveni ağır bir vücudun adımları altında inlemeye başladı." - H. R. Gürpınar
- sızlanmak
nsz Kendine yapılan bir haksızlığı, kendisini tedirgin eden bir durumu, çare bulması veya sadece sıkıntısına ortak olması için karşısındakine anlatmak, yakınmak, şikâyet etmek, şekva etmek, tazallüm etmek"Yandaki evin gelini geceleri sabahlara kadar, sabahtan da akşama kadar sızlanıyordu." - A. Kutlu
- matemini tutmak
- ağlayıp sızlamak, yasını tutmak, ağıt, ağlama, inleme, yasını tutma
- biri için ağlamak veya keder etmek
- feryat. lamented muteveffa
- matemi tutulan
- matemi tutulan.