-
ocağı batmak : yuvası yıkılmak veya soyu tükenmek"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı
-
ocağı kör kalmak : soyu tükenmek, soyunu devam ettirecek bir çocuğu olmamak"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı
-
ocağı sönmek : aile dağılmak, yok olmak, çoluk çocuk yok olmak"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı
-
ocağı tütmek : soyu devam etmek"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı
-
ocağına düşmek : birine koruması için sığınmak veya yardım etmesi için yalvarmak"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı
-
ocağına incir (veya darı) dikmek (veya ekmek) : birinin evini barkını dağıtmak"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı
-
ocağını yeşertmek : birinin aile yuvasını canlandırmak"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı