- suç
isim Törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış
- ters
sıfat Gerekli olan duruma karşıt, zıt
- ters
isim Hayvan pisliği
- bozuk
sıfat Bozulmuş olan"Daracık ve bozuk kaldırımlardan çamurlu sular akıyordu." - T. Buğra
- bozuk
isim, müzik Türk halk müziğinde, bağlamadan biraz büyük ve meydan sazından küçük dokuz telli bir saz
- kötü
sıfat İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı"Hamakat, dalalet ve kötü niyetin bu kadarına söylenebilecek bir şey yoktur." - N. F. Kısakürek
- yalan
isim Doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz, kıtır"Yalanı en güzel kullanmış olanlar eski Şarklılardır." - A. Haşim
- haksız
sıfat Hak ve adalete uygun olmayan
- yanlış
isim Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymama durumu, yanılgı, hata"Sen hayatımdaki bir yanlışmışsın, keşke seni hiç tanımasaydım." - N. Eray
- zarar
isim Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan, mazarrat"Aldığı günlerde iyi para getiren oteli zararla kapatmaya başlamışlar." - M. Ş. Esendal
- fena
sıfat İyi nitelikte olmayan, kötü"Rüşvet aslında fena şeydir fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir." - B. Felek
- fena
isim Ölümlülük
- kusur
isim Eksiklik, noksan, nakısa"Bizden şerefli yırtıcı kuş, kan emen böcek / Tanrı'm o yolda rızkını vermiş, kusuru yok." - M. Çınarlı
- yersiz
sıfat Barınacak yeri olmayan
- zarar vermek
kötülük etmek"Aldığı günlerde iyi para getiren oteli zararla kapatmaya başlamışlar." - M. Ş. Esendal
- günah
isim Dinî bakımdan suç sayılan iş veya davranış, vebal"Bunu yapan günün birinde er geç bu günahın kefaretini ödeyecektir." - H. Taner
- hata
isim Yanlış"Aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum." - İ. O. Anar
- kötülük
isim Kötü olma durumu, kemlik, şer"Bunun için iyilerle kötüleri, iyilikle kötülüğü ayırt edebilmek lazım." - N. F. Kısakürek
- hatalı
sıfat Hatası olan, yanlışlığı bulunan"Hatalı yazı. Hatalı davranış."
- ahlaksız
sıfat Ahlak kurallarına uymayan
- uygunsuz
sıfat Uymayan, yakışık almayan, yaraşmayan, münasebetsiz, namünasip"Onca yıl hapis yattık, uygunsuz, güdümsüz bir işini görmedim." - A. Ümit
- haksızlık etmek
adalete aykırı davranmak, gadretmek"Gel gelelim berberlere karşı haksızlığımız şu hafta tatili işinde bile kendini gösteriyor." - N. Hikmet
- acıtmak
-i Acılık vermek"Karabiber yemeği acıttı."
- anormal
sıfat Genel olana, alışılmışa ve kurala aykırı olan, normal olmayan, düzgüsüz"Kadını âdeta şehvetli ve anormal bir zevkle, değil erkek hatta kızlar bile seyrediyordu." - H. E. Adıvar
- gadir
isim Haksızlık etme, zarar verme
- gadretmek
-e Haksızlık etmek
- haksızlık
isim Hak ve adalete aykırılık"Gel gelelim berberlere karşı haksızlığımız şu hafta tatili işinde bile kendini gösteriyor." - N. Hikmet
- kuralsız
sıfat Kuralı olmayan, kurala uygun olmayan, kaidesiz
- kusurlu
sıfat Kusuru olan
- sapıklık
isim Sapık olma durumu
- zulmetmek
-e Eziyet etmek, işkence etmek"Zalimi zulmetmekten alıkoyarsan kardeşlik hakkını yerine getirmiş olursun." - N. F. Kısakürek
- zulüm
isim Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, kıygı, eziyet, cefa"Nöbetçinin siyah süngüsü zorbalığın ve zulmün bir timsali gibi gözlerimin önünden geçiyordu." - H. C. Yalçın
- fena surette
- istenilmeyen
- makbul olmayan
- namütenasip
- usule uygun olmayan
- uygun olmayan
- yanlış olarak
- yanlış yol
- yanlış şekilde
- yanlış şekilde göstermek
- yanlış, uygunsuz, ters, haksız, kötü, ahlakdışı, bozuk, haksızlık etmek, günahını almak