- açı
isim, matematik Birbirini kesen iki yüzey veya aynı noktadan çıkan iki yarım doğrunun oluşturduğu geometrik biçim, zaviye
- zahmet
isim Güçlük"Yalnız rica ederim, bir an için bir zahmet ve fedakârlık daha yapın." - H. F. Ozansoy
- yük
isim Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi"Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir." - F. R. Atay
- yanlış
isim Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymama durumu, yanılgı, hata"Sen hayatımdaki bir yanlışmışsın, keşke seni hiç tanımasaydım." - N. Eray
- zahmet etmek
biri için yorulmak veya masrafa girmek"Yalnız rica ederim, bir an için bir zahmet ve fedakârlık daha yapın." - H. F. Ozansoy
- zahmet vermek
sıkıntı vermek"Yalnız rica ederim, bir an için bir zahmet ve fedakârlık daha yapın." - H. F. Ozansoy
- bela
isim İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum"Kumar, toplum için büyük bir beladır."
- gayret
isim Çalışma, çaba, çalışma isteği"Arkadaşlarına yardımcı olmak arzu ve gayreti onu acıklı bir duruma düşürüyordu." - M. Yesari
- dert
isim Üzüntü"Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden" - Halk türküsü
- kusur
isim Eksiklik, noksan, nakısa"Bizden şerefli yırtıcı kuş, kan emen böcek / Tanrı'm o yolda rızkını vermiş, kusuru yok." - M. Çınarlı
- canını sıkmak
sözlerle veya davranışlarla kişinin neşesini kaçırmak, huzurunu bozmak
- kavga
isim Düşmanca davranış ve sözlerle ortaya çıkan çekişme veya dövüş, münazaa"O zamanlar kavga etmeyi bilmek bizim için çok önemliydi çünkü kavga yaşam biçimimizdi." - A. Ümit
- emek
isim Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü, zahmet"Ücret emeğin karşılığıdır." - Anayasa
- başağrısı
isim Sürekli sıkıntı yaratan durum veya kimse
- üstünde durmak
bir işe önem vermek, bir işle yakından ve sürekli ilgilenmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar
- Ağrı
isim Vücudun herhangi bir yerinde duyulan şiddetli acı"Anlaşılan kollarındaki ağrı biraz daha sürecek." - A. Ümit
- hastalık
isim Organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla sağlığın bozulması durumu, rahatsızlık, çor, dert, sayrılık, illet, maraz, maraza, esenlik karşıtı
- altüst etmek
alt yüzünü üst yüzüne getirmek
- bozukluk
isim Bozuk olma durumu
- mesele
isim Sorun"Gazeteler vakit vakit bir meseleyi öne sürerler." - N. Hikmet
- atılım
isim Atılma işi
- anlaşmazlık
isim İki veya daha çok tarafın düşünce ve amaçları arasında ayrılık, uyuşmazlık, ihtilaf, ikilik, maraza, sürtüşme"Hüdai ile olan anlaşmazlıklar durulacak gibi değildi." - A. Kulin
- hata
isim Yanlış"Aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum." - İ. O. Anar
- rahatsızlık
isim Rahatsız olma durumu, tedirginlik"Bununla beraber içimde bir rahatsızlık var, unutulmaktan korkuyorum." - H. E. Adıvar
- arıza
isim Aksama, aksaklık, bozulma
- düzensizlik
isim Düzensiz olma durumu, tertipsizlik, intizamsızlık, nizamsızlık"Ne kadar alışılsa da düzensizlik insana üzüntü verir." - M. Ş. Esendal
- müşkül
sıfat Güç, zor, çetin"Mektubunuzu aldım, çok müşkül olan sualinize hatıralarımı yoklayarak cevap vermeye çalışacağım." - H. S. Tanrıöver
- zorluk
isim Sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük, zahmet"Seyfi, zorluk karşısında kalırsa birini yakalayıp silah atmadan buraya dönecek." - S. Kocagöz
- felâket
Trafik ve İlk Yardım, Büyük zarar, üzüntü ve sıkıntılara yol açan olay veya durum, yıkım, bela.
- dikkat etmek
duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplamak, uyanık davranmak"Onun kalbini, haysiyetini kıracak sözler söylenmeden bu zarif hareketle her şeyin anlatılmış olması dikkate şayandır." - A. H. Çelebi
- keder
isim Acı, üzüntü, dert, sıkıntı, ızdırap, tasa"Hiçbir kederim yoktu ki onun bir tatlı kelamıyla bertaraf olmasın." - A. H. Müftüoğlu
- sorun
isim Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum, mesele, problem"Türkiye'ye gölge oyununun ne zaman ve nasıl girdiği sorunu üzerine çeşitli yorumlar bulunmaktadır." - M. And
- karıştırmak
-i, -e Karışma işini yaptırmak
- karışıklık
isim Karışık olma durumu, teşevvüş
- sıkıntı
isim İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet"İçinin sıkıntısını ondan mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı." - P. Safa
- güçlük
isim Zorluk"Halk için, halkla beraber her güçlüğü yeneceğine inanarak dağlar gibi gürlüyor." - E. C. Güney
- çaba
isim Herhangi bir işi yapmak için ortaya konan güç, zorlu, sürekli çalışma, gayret, ceht, efor"Yoksa başlı başına zafer, boşuna bir çaba olur." - F. R. Atay
- azap
isim Büyük sıkıntı, eziyet, ezinç"Azabın, biliyorum, ölümden daha derin / Baba, isyan etmesin gökyüzüne kederin" - F. N. Çamlıbel
- üzülmek
nsz Üzme işine konu olmak"Karısının düştüğü bu hâle üzülmek şöyle dursun ona çok defa dadı kalfa muamelesi etmekten çekinmezdi." - R. N. Güntekin
- sıkmak
-i Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak"Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor." - Ö. Seyfettin
- endişe
isim Tasa, kaygı"Bir kayıkta boş kalan son yere atlayıp Galata'ya geçerken kafası hem umut hem de endişeyle doluydu." - İ. O. Anar
- üzüntü
isim Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği, teessür"Beni sevmiyor, yeniden zihnimi kurcalamak, sinirlerimi üzüntü içinde bırakmak istiyor." - E. İ. Benice
- problem
isim, matematik Teoremler veya kurallar yardımıyla çözülmesi istenen soru, mesele
- bulandırmak
-i Bulanmasına yol açmak, bulanmasını sağlamak"Biz bile kendimizi en sadık bir aynada görmek istesek nefesimizin buğusu aynamızı bulandırır." - A. Ş. Hisar
- efor
isim Çaba, güç (II)
- meşakkat
isim Güçlük"Günbegün artıyor meşakkat." - Âşık Veysel
- üzgü
isim Yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı, eziyet, eza, cefa
- ıstırap
bakınız ızdırap
- üzmek
-i Üzüntü vermek"Onu biraz üzerim ama zekâsına da bayılırım." - S. F. Abasıyanık
- rahatsız etmek
rahatını bozmak, rahatını, keyfini kaçırmak"Ömer Ağa rahatsız bir gülümseme ile yüzünü biraz daha buruşturdu." - H. S. Tanrıöver
- aksatmak
-i Bir işi gereği gibi yürütmemek"Çalışmasını da aksatmamıştı üstelik." - A. Kulin
- özen
isim Bir işin elden geldiğince iyi olmasına çabalama, özenme, itina, ihtimam"Her konuya kibar bir ses ve bir iki sözcükle katılmak özenindeydi." - Ç. Altan
- huzursuzluk
isim Huzursuz olma durumu"Onlar bu davranışlarıyla geçmişte sadece huzursuzluk yarattı." - N. Cumalı
- tasa
isim Üzüntülü düşünce durumu, kaygı, endişe, gam"Gazeteleriniz sürüm tasasına kapıldılar mı hemen İstanbul'un nabzını tutarlar." - F. R. Atay
- gaile
isim Sıkıntı, dert, keder, üzüntü"Küçücük yaşta, büyüklüğün olanca gaileleri kendi üzerlerine yığılmış kimseler görülür." - A. Midhat
- eziyet
isim Zulüm
- sıkıntı vermek
tedirgin etmek, bunaltmak"İçinin sıkıntısını ondan mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı." - P. Safa
- tedirgin etmek
rahatını, huzurunu kaçırmak"Herkes tedirgin, kuruntulu ve heyecanlı idi." - T. Buğra
- acı vermek
birinin üzülmesine sebep olmak, incitmek"Acıyı sever."
- eziyet vermek
zahmet çektirmek
- mutsuzluk
isim Mutsuz olma durumu, bedbahtlık, saadetsizlik"Çöp kokusuyla beraber mutsuzluğu da artıyordu günbegün." - E. Şafak
- ızdırap
Acı, üzüntü, sıkıntı, keder"Baba dehşet ve ızdırap içinde yakasını gevşetmeye uğraşır." - A. M. Dranas
- üzmek, telaşlandırmak, sıkmak, rahatsız etmek, zahmet vermek, zahmet etmek, acı çektirmek, acı vermek, müşkül, zorluk, güçlük, zor durum, tehlike, dert, bela, zahmet,
- sıkıntılı şey
- trouble