- başlık
isim Genellikle başı korumak için giyilen şapka, serpuş"İyi ki güneş açmış, sıcak basmış da başlığını sıyırınca yüzünü görmüş, tanımışlardı." - N. Cumalı
- kapak
isim Her türlü kabın üstünü örtmeye veya bir deliği kapamaya yarayan nesne"Evin en alt katına indik, oradan da bir mahzen kapağı açtılar." - R. H. Karay
- uç
isim Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası"Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." - A. Gündüz
- ala
sıfat Karışık renkli, çok renkli, alaca"Ala kilim eskimiş."
- tepe
isim Bir şeyin en üstteki bölümü"Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz." - S. F. Abasıyanık
- baş
isim, anatomi İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- baş
isim Çıban
- doruk
isim Dağ, ağaç vb. yüksek şeylerin tepesi, en yüksek yeri, zirve, şahika"Dağ doruğu gibi yüce, pembemsi bir kaya yükseldi iskelemizde." - A. Erhat
- üst
isim Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, üzeri, fevk, alt karşıtı"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar
- alt etmek
üstünlük sağlamak, yenmek"Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor." - Z. O. Saba
- yukarı
isim Bir şeyin üst bölümü, fevk, aşağı karşıtı
- örtü
isim Örtmek için kullanılan şey, vualet"Vazo, ince bir kadın eli ile işlenmiş, beyaz oymalı bir örtünün üzerindedir." - E. M. Karakurt
- zirve
isim Doruk"Dağın zirvesi."
- üstünden geçmek
daha önceden yapılmış bir işi, denetlemek amacıyla yeniden gözden geçirmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar "Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında
- üzeri
isim Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı"Bunların üzerinden ustalıkla atlayarak gemiye doğru yürüdü." - S. F. Abasıyanık
- geçmek
-e Bir yerden başka bir yere gitmek"Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim." - T. Buğra
- kapamak
-i Bir açıklığı örtmek için bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek"Hasan, yıldırımla vurulmuş gibi hemen kapıyı kapadı, kaçtı." - H. E. Adıvar
- başta
zarf İlk olarak"Arabacı mola verdiği zaman başta o büyük kızla büyük oğlan olmak üzere çocuklar aşağı atladı." - O. C. Kaygılı
- topaç
isim Çevresine ip sarılıp birden bırakılarak veya kamçı ile vurularak döndürülen koni biçiminde ucu sivri oyuncak"Çünkü planlarını gördüğün bu topaç, boşlukta hareket edeceği için arzu ettiğim hıza ulaşır ve karşı hareketi gerçekleştirebilir." - İ. O. Anar
- kılçık
isim, hayvan bilimi Balıkların eti arasında bulunan diken gibi ince ve küçük kemik
- çanaklık
isim, denizcilik Vigla
- yukarıya
- üst taraf
- tepe, doruk, üst, baş, örtü, kapak, en üstün yer, zirve, doruk, üste giyilen şey, üstlük, topaç, en üstün, en iyi, baş, en üst, en üstteki, tepe oluşturmak, -den daha yüksek/iyi/fazla olmak,
- az kalsın
- birinci derecedeki
- cime
- ek olarak
- en yüce yer
- en yüksek
- en yüksek derece
- faîte
- haut
- ilâveten
- kapak koymak
- kapak yerine geçmek
- sommet
- sona erdirmek
- tepesine çıkmak
- tepeye varmak
- topun tepesine vuruş
- üstesinden gelmek
- üstte
- üstün gelmek
- üstünde
- üstünü kapamak