anlami-nedir.com, nedir, nedemek
Kelime ve Karakter Sayacı

Üst anlamı nedir? , Üst ne demek ?

Kelimeler > Ü ile başlayan kelimeler > üst nedir?

Üst
anlamı isim

'Üst' 1 kelime ve 3 harften oluşmaktadır.

üst foto galeri
  • nedir Vücut üzerine giyilmek için tasarlanmıs tüm örtücü nesneler.
  • nedir isim Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, üzeri, fevk, alt karşıtı"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar
  • nedir Bir şeyin görülen yanı, yüzü"Bu sefer taşın üstünden inip yere oturdu." - M. Ş. Esendal
  • nedir Bir şeyin dış yüzü, yüzey
  • nedir Giyecek, giysi"O günden sonra kapıya diktiği bir bekçiye iş çıkışları işçilerin üstlerini arattı." - L. Tekin
  • nedir Birine göre yüksek aşamada olan kimse, mafevk"Sonunda, üstlerinin de onayıyla bir sınav yapmaya karar verdi." - İ. O. Anar
  • nedir Vücut, beden
  • nedir Artan, geriye kalan bölüm"Bir liranın üstü olarak uşağın getirdiği yetmiş beş kuruşu masanın üstünden kaldırmaz." - A. Ş. Hisar
  • nedir sıfat Birkaç şeyden birbirine göre yukarıda olan"Kadınların beni böyle göz hapsine almaları yüzünden üst düğmelerimi gevşetemiyordum." - R. N. Güntekin
  • nedir sıfat Öte, arka"Ben onu Şehzade Camisi'nin üst yanında, sokak içi, eski ahşap bir evde tanıdım." - Y. Z. Ortaç
  • nedir sıfat Sınıflamalarda temel olarak alınan bir tipe göre ileri derecede olan"Üst makam. Üst rütbedekiler."

Üst ile ilgi cümleler (0)

"üst" ile ilgili cümle görmek istiyorsan, aşağıdaki "Cüme Ekle" butonuna basarak şansını deneyebilirsin.
Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller'de üst
  1. yüzüstü : zarf Yüzü yere gelecek biçimde, yüzükoyun"Dişçi, kendini yüzüstü bir kanepeye attı." - R. N. Güntekin

  2. suçüstü : isim, hukuk Birini suç işlerken yakalama, cürmümeşhut, meşhut suç

  3. arkaüstü : zarf Arkası yere gelecek bir biçimde

  4. masaüstü : isim, bilişim Bilgisayar açıldığında klasör, program vb. simgeler ile genel görüntülerin yer aldığı çalışma ortamı

  5. yer üstü : isim Yerin yüzeyi üstündeki bölümü

  6. ayaküstü : zarf Oturmadan, ayakta durarak"Makasçı, ayaküstü bana gayet basit kelimelerle bir dram anlattı." - R. N. Güntekin

  7. üst perdeden : zarf Yüksekten"Ama bu kez bir ricada bulunmaktan ziyade icazet verircesine üst perdeden çıkmıştı sesi." - E. Şafak

  8. üst deri : isim, anatomi Deriyi oluşturan iki tabakadan dışta olanı, epiderm

  9. doğaüstü : sıfat Doğa yasalarına uymayan, doğa yasalarıyla açıklanamayan, tabiatüstü

  10. gerçeküstü : isim Gerçeği aşan, gerçeğin üstündeki gerçek, sürrealite"Çetin kendini tam bir gerçeküstü durum içinde duyar, kaçınılmaz olarak." - İ. Aral

  11. olağanüstü : sıfat Alışılmıştan, benzerlerinden farklı olan, fevkalade"Bazı kentlerin, insanın üstünde olağanüstü bir etkisi oluyor." - H. E. Adıvar

  12. lisansüstü eğitim : isim, eğitim bilimi Lisans eğitimi bittikten sonra yapılan yükseköğretim

  13. duyuüstü : sıfat, felsefe Duyularla verilmeyen

  14. üst küme : isim, spor İçinde bulunulan lig maçlarının bir üst ligi

  15. altüst : sıfat Çok karışık ve dağınık

  16. altı üstü : zarf Alt tarafı"Altı üstü elli kuruş; ne olacak canım, verirsin gider."

  17. bayramüstü : zarf Bayrama yakın zamanlarda

  18. tepeüstü : zarf Baş aşağı

  19. tepe üstü : isim Trafikte karşı yoldan gelen aracın görülmediği en yüksek nokta

  20. akşamüstü : zarf Güneşin battığı sıralarda, akşama doğru, akşam yaklaşırken, akşamüzeri"Akşamüstü salona çıktığında kapının altından atılmış bir bildiri buldu." - Y. Atılgan

  21. üstyapı : isim, mimarlık Altyapı üzerine kurulan, oturmaya veya üretime yarayan yapıların tümü

  22. üst dudak : isim, anatomi Dudaklardan üstte bulunanı

  23. üst katman : isim, toplum bilimi Toplumun bir bölümü tarafından ulaşılmaz olduğuna inanılan para, bilgi vb. şeylere sahip sınıf

  24. başüstü : isim, denizcilik Geminin ön bölümünde çıpanın bulunduğu yer"İçlerinden bir gönüllü istedim, baş üstüne gidip ırgatı çalıştıracak güçte bir adam." - Z. Selimoğlu

  25. başüstüne : ünlem Bir isteğin, buyruğun hemen yerine getirileceğini bildiren söz, oldu

  26. üst baş : isim Giyecekler, giysiler, giyim kuşam"Üstleri başları tozdan, yüzleri güneş yanığının oluşturduğu derin çizgilerden oluşurdu." - A. Kutlu

  27. insanüstü : sıfat İnsan gücünü ve yeteneklerini aşan, fevkalbeşer

  28. üst insan : isim Görüş, irade vb. nitelikleri yüksek, yetenek ve erdemleri herkesten üstün olan insan, dâhi"Atatürk bir üst insan örneğidir."

  29. böbrek üstü bezi : isim, anatomi Böbreklerin üstünde bulunan, hormon niteliğinde salgısı olan bez

  30. üstçavuş : isim, askerlik Orduda astsubaylığın ikinci aşaması olan, çavuşla başçavuş arasındaki görevli

  31. üstsubay : isim, askerlik Binbaşı, yarbay ve albay rütbesindeki subaylara verilen genel ad

  32. bireyüstü : sıfat, felsefe Tek bir bireyi aşan

  33. deneyüstü : isim, felsefe Deneyle kazanılması imkânsız, akılla ilgili olan bilgi, transandantal

  34. dizüstü : isim Bilgisayarın her türlü donanımı ile küçültülerek taşınabilir duruma getirilmiş biçimi"Yarın yola çıkıyoruz. Dizüstümü yanıma alıyorum. Raporlarım aksamayacak." - R. Erduran

  35. ikindiüstü : zarf İkindiye doğru, ikindiüzeri

  36. kalburüstü : sıfat Seçkin, sivrilmiş, önde gelen"Beylerbeyi, eski Boğaziçi'nin en kalburüstü bürokratlarını barındıran güngörmüşlüğünün simgesi, bir köşesidir." - H. Taner

  37. kıçüstü : zarf Kıçı yere gelmiş durumda"Kazara çarptım herifçioğluna, koyduğu şeytan minarelerinin üstüne kıçüstü düşüverdi." - S. F. Abasıyanık

  38. normalüstü : sıfat Olağan dışı

  39. öğleüstü : zarf Öğleye yakın zamanda, öğleüzeri"Öğleüstü güreş başladı." - M. Ş. Esendal

  40. partilerüstü : sıfat Siyasi partilerin savunduğu görüş ve düşüncelerin üzerinde ülke gerçeklerine ve çıkarlarına uygun olarak birleştiricilik, uzlaştırıcılık özelliği olan (görüş, konu veya kimse)

  41. rüzgârüstü : isim, denizcilik Orsa, boca karşıtı

  42. sırtüstü : zarf Sırtı yerde olmak üzere"İkide bir kendini sırtüstü saman dalgalarının içine atarak yüzme taklidi yapıyordu." - R. N. Güntekin

  43. tabiatüstü : sıfat Doğaüstü

  44. yaşamüstü : sıfat İnsan ömrünü aşan"Felsefeyi yaşamüstü yükseklere ulaştıran, çığır açıcı büyük filozof Platon..." - A. Erhat

  45. üst alize : isim, coğrafya Alizelere karşıt olarak her iki yarı kürede Ekvator bölgelerinden kutuplara doğru 3-10 kilometre yükseklerde esen yel

  46. üst bitken : sıfat, bitki bilimi Başka bir bitkinin üzerinde biten ancak asalak olmayan (bitki), epifit

  47. üst çene : isim, anatomi Çenenin üst bölümü, üst dudağın bulunduğu yöndeki çene

  48. üst diş : isim Üst damak üzerinde sıralanan dişlerin her biri

  49. üst geçiş : isim, gök bilimi Bir yıldızın ufuk üzerinde en yüksek noktadan geçiş durumu, yücelim

  50. üst geçit : isim Trafik akışını kesmemek için bir yolun üstünden geçirilen köprü biçiminde üstü açık geçit

  51. üst güverte : isim, denizcilik Gemilerde güvertenin yüksekte kalan bölümü

  52. üst kat : isim Bulunulan yere göre bir üst daire ve bölüm

  53. üst kurul : isim Kendilerine bağlı kurum veya kuruluşların yaptıkları işleri denetleyen ve onaylayan üst bir birim

  54. üst sınıf : isim Bir üst sınıf veya ileri sınıf

  55. üst tabaka : isim, toplum bilimi İleri gelenler sınıfı

  56. üst tarafı : zarf Olup olacağı, sonuç olarak

  57. üst üste : sıfat Çok kalabalık, sıkışık

  58. diz üstü : sıfat Boyu dizlerin üst kısmına gelen (etek, pantolon, çorap vb.)

  59. köprü üstü : isim, denizcilik Kaptan köşkü

  60. set üstü ocak : isim Alt bölümünde fırın yerine bulaşık veya çamaşır makinesi gibi beyaz eşya bulunan ocak

  61. dumanı üstünde : sıfat Çok taze (sebze, meyve, yemek vb.)

  62. buğusu üstünde : sıfat Çok sıcak

  63. üstünü görmek : gebeyken aybaşı olmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  64. üstünüze afiyet (veya sağlık) : hastalıktan söz ederken karşısındakinin o hastalığa tutulmaması dileğiyle söylenen söz"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  65. üst çıkmak (veya gelmek) : yenmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  66. üste çıkmak : suçlu olduğu hâlde karşısındakini suçlamak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  67. üstten bakmak : kibirli, gururlu bir biçimde"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  68. üstü kalsın : hesaptan artakalan az miktardaki paranın alınmaması, bahşiş olarak bırakılması sırasında söylenen bir söz"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  69. üstüme (veya üstümüze veya üstünüze) sağlık (veya iyilik sağlık veya şifalar) : "Tanrı esirgesin, üstümden uzak olsun" anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  70. üstünde durmak : bir işe önem vermek, bir işle yakından ve sürekli ilgilenmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  71. üstünde hakkı olmak : birinde emeği, iyiliği, hakkı bulunmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  72. üstünde kalmak : mal, artırma sonucunda bir kimsenin olmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  73. üstündeki üstünde, başındaki başında : "üstündekinden başka hiçbir şey kalmadan" anlamında kullanılan bir söz"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  74. üstünden akmak : bir durumu çok belli olmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  75. üstünden atmak : bir şeyi ödev olarak kabul etmemek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  76. üstünden dökülmek : giysi, giyecek bol ve biçimsiz olmak, yakışmamak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  77. üstünden geçmek : daha önceden yapılmış bir işi, denetlemek amacıyla yeniden gözden geçirmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar "Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında

  78. üstünden (şu kadar zaman) geçmek : aradan herhangi bir zaman geçmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  79. üstünden kibarlık akmak : aşırı derecede kibar davranmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  80. üstüne alınmak : bir davranışın kendisine karşı olduğunu sanarak tedirgin olmak, alınmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  81. üstüne almak : bir işi yapmaya söz vermek, ödev alınmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  82. üstüne atmak : bir suçu birine yüklemek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  83. üstüne basmak : yerinde bir düşünce ileri sürmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  84. üstüne bir bardak (soğuk) su içmek : bir işten umudunu kesmek, o işin olacağına inanmamak, o işten vazgeçmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  85. üstüne bir iki güneş doğmak : sabah yataktan geç kalkmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  86. üstüne çekmek : kendi üzerine almak, muhatap olmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  87. üstüne çullanmak : saldırarak üzerine abanmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  88. üstüne düşmek : bir kimseyle veya bir şeyle çok ilgilenmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  89. üstüne fenalık gelmek : aşırı derecede sıkılmak, pek bunalmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  90. üstüne geçirmek : bir malın tapusunu kendi adına yazdırmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  91. üstüne gitmek : bir işe el atmak, karışmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  92. üstüne gül koklamamak : sevdiği birinden başkasını sevmemek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  93. üstüne kalmak : güçlükler birinin omuzlarına yüklenmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  94. üstüne kapanmak : belli bir işi aralıksız bir biçimde yapmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  95. üstüne koymak : katmak, eklemek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  96. üstüne kuma gelmek : kocası, başka bir kadın almak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  97. üstüne kuş kondurmak : olağanüstü, o ana kadar görülmemiş bir şey yapmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  98. üstüne olmamak : daha üstü, iyisi bulunmamak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  99. üstüne oturmak : hakkı yokken bir şeyi kendisine mal etmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  100. üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi : tembel, uyuşuk, cansız, miskin"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  101. üstüne perde çekmek : isteyerek örtmek, gizlemek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  102. üstüne sevmek : birini severken bir başkasını daha sevmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  103. üstüne titremek : bir şeye veya kimseye sevgi, özen göstermek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  104. üstüne toz kondurmamak : bir şeyin veya bir kimsenin kusurlu olabileceğini kabul etmemek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  105. üstüne tuz biber ekmek : üzüntüyü, kusuru artıracak durum yaratmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  106. üstüne üstüne gitmek : çekinmeden sonucu tehlikeli olabilecek bir şeyle uğraşmak, yılmamak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  107. üstüne yaptırmak : bir malın tapusunu kendi adına yazdırmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  108. üstüne yatmak : hakkı yokken bir şeyi kendine mal etmek, bir şeyi alıp vermemek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  109. üstüne yok : "bundan daha iyisi olamaz, hepsinden iyisi bu" anlamında kullanılan bir söz"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar


Harf Analizi

  1. - Ünlü harf (1 tane) : ü
  2. - Ünsüz harf (2 tane) : s,t
  3. - İnce Ünlüler : (1) : ü
  4. - Sert Ünsüz : (2) : s,t

Yeni Bir Kelime Öğren?

  • Polar climate
  • Flesh color
  • Health insurance
  • Orange-colored
  • Old age insurance
  • Medical assistant
  • Medical examination
  • Tundra climate
  • Auburn
  • Lexical category

anlami-nedir.com'u Türkçe dil araçları sunan bir sözlüktür, yakın zamanda sadece anlamlar değil türkçe ingilizce sözlük, akademik aramalar ve birçok edebi araç ile karşınıza çıkacaktır.

anlami-nedir.com içeriklerini öncelikle TDK'dan sonra ise editörlerin kontrolünden geçirerek sizlere sunmaktadır, eğer bir hatalı kısım gördüyseniz lütfen iletişim'e geçiniz

Sizde Türkçemize katkıda bulunmak ve bilinmiyenleri aktarmak isterseniz editör olup paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Yunus Emre : "Biriktirdiğin değil, paylaştığın senindir"

Takip edin

Sitemap Yasal Konular İletişim Hakkında İndeksler Son Eklenenler Kelime Sayacı