- sıra
isim Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi"Şehir esnafı şekercisinden tutun da berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar." - S. F. Abasıyanık
- şart
isim Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul"İster istemez bu şartlara boyun eğecekti." - F. R. Atay
- şart
isim Temel kural belgesi"Paris Şartı."
- dizi
isim Bir iplik veya tel üzerine dizilmiş inci, boncuk vb.nin oluşturduğu bütün, sıra"İki dizi inci."
- şerit
isim Dar, uzun dokuma veya kumaş parçası"Güzel bir şeritle künyemi göğsüme bağladım ve gittim." - F. R. Atay
- damar
isim, anatomi Canlı varlıklarda kanın veya besleyici sıvıların dolaştığı kanal"Alnında ve şakaklarında şişen damarlar ağrıyordu." - P. Safa
- dizgi
isim Basım için harfleri, kelimeleri, satırları, sayfalar oluşturacak biçimde düzenleme, tertip
- ip
isim İplik"Tavandan ip yumakları, urganlar, gemici fenerleri sarkardı." - N. Cumalı
- kordon
isim Genellikle ipekten yapılmış kalın ip"Yaver kordonu."
- tel
isim Türlü metallerden yapılmış, kopmaya karşı bir direnç gösteren ince uzun nesne"Gelin teli. Telgraf teli."
- tel
isim Telgraf
- dize
isim Şiirin satırlarından her biri, mısra"İkinci dizenin sonunda, 'gözlerinin renginden'i okurken Belkıs kesti." - N. Cumalı
- kaytan
isim Pamuk veya ipekten sicim"Nefise, titreyerek bir küçük torbaya benzeyen bu atlas kesenin kaytanını çözdü, ağzını açtı." - H. Z. Uşaklıgil
- seri
isim Herhangi bakımdan bir bütün oluşturan şeylerin tümü, dizi"Bu, seri hâlinde yazılmış bir yazı değildir." - S. F. Abasıyanık
- seri
sıfat Hızlı"Nazik ve oynak tavırlar, seri kelimelerle sözüne devam etti." - R. N. Güntekin
- metin
isim Bir yazıyı biçim, anlatım ve noktalama özellikleriyle oluşturan kelimelerin bütünü, tekst"Aslında kâğıda gerek yoktu çünkü bütün metni satır satır ezbere biliyordu." - E. Şafak
- bağlamak
-i, -e Bir şeyi bir yere veya bir şeye tutturmak"Gemiyi iskeleye bağlamak."
- aşmak
-den Yüksek, uzak veya geçilmesi güç bir yerin öte yanına geçmek"İki gündür sarp dağ yollarından aşıyoruz." - F. R. Atay
- germek
-i Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek"Yayı daha germe / Kıracaksın" - B. Necatigil
- akort etmek
çalgıların seslerini ayarlamak
- urgan
isim Keten, kenevir, pamuk, jüt gibi türlü dokuma maddelerinden yapılan ince halat"Kadınının boynunda pembe urgan gibi bir yemeni var." - H. E. Adıvar
- sicim
isim Keten, kenevir vb. bitkilerin liflerinden yapılan ince ip, kınnap
- dizmek
-i, -e Bazı nesneleri iplik, tel vb.ne geçirmek"Ortada, hasırların üstünde yığılı tütün yapraklarının etrafında, ana, iki kız oturmuş tütün diziyorlardı." - N. Cumalı
- dizge
isim Bir bütün oluşturacak biçimde birbirine bağlı ögelerin bütünü, manzume, sistem
- kiriş
isim Bazı telli müzik araçlarında kullanılan, hayvan bağırsaklarından yapılan tel
- lif
isim Her türlü maddeyi oluşturan çok ince ve uzun parça"Ihlamur lifleriyle tavana asılmış kış kavunları gözünün önüne geliyordu." - F. R. Atay
- tire
isim Dikişte kullanılan pamuk ipliği"Parmak uçlarında ince ince delik çorapları renkli tire ile iliştiriyordu." - M. Yesari
- tahdit
isim Sınırlama, çevreleme, çevresini daraltma
- ipe çekmek
asarak öldürmek"Tavandan ip yumakları, urganlar, gemici fenerleri sarkardı." - N. Cumalı
- ipliğe dizmek
- boncuk dizisi
- ip sicim
- ipe geçirmek
- kiriş tel
- saz teli
- tel tel olmak
- sicim, ip, kendir, tel, bağ, şerit, kordon, dizi, sıra, boncuk, /vb.dizisi, hevenk, kılçık, sinir, koşul, şart, kayıt, ç, telli çalgılar,
- asmak. stringed iplikli
- baskı veya kontrol altında. on the string peşinde. pull strings başkalarının faaliyetini gizlice idare etmek
- başkalarına gizlice tesir etmek
- iple bağlamak veya asmak
- kılçıklarını çıkarmak
- piston kullanmak.
- sıra veya dizi halinde gitmek. string along aldatmak
- sırık gibi kimse. string quartet yaylı sazlar kuarteti. string tie dar kravat. have two strings to one' bow yedek plan bulundurmak. on a string sermayesiz olarak
- tel takmak
- telli. stringed instruments yaylı sazlar.
- yarış atı grubu