-
damarı bozuk : sıfat Huysuz, sinirli, aksi, geçimsiz (kimse), damarsız
-
atardamar : isim, anatomi Kalbin sağ karıncığından akciğerlere, sol karıncığından vücudun diğer bölümlerine kan taşıyan damar, şiryan, arter
-
toplardamar : isim, anatomi Kirli kanın vücudun her yanından kalbe gitmesini sağlayan damar, vena, verit
-
orta damar : isim, bitki bilimi Bitki yapraklarının tam ortasında bulunan ve yan damarlara göre daha kalın olan damar
-
bilek damarı : isim Nabız
-
can damarı : isim En önemli veya hassas nokta, bir şeyin yaşaması için en önemli araç
-
maden damarı : isim, mineraloji Maden cevherinin yoğun olarak bulunduğu bölüm
-
damardaraltan : sıfat, fizyoloji Damarların kas tabakasını büzerek kanın dolaşımını çabuklaştıran veya düzenleyen (sinir, madde)
-
damargenişleten : sıfat, fizyoloji Damarların kas tabakasını gevşeterek çapını büyüten (sinir, madde)
-
damar aktarma : isim, tıp (***) Köprüleme
-
damar damar : sıfat Çok damarlı
-
damar görüntüleme : isim, tıp (***) Damar içine X ışınlarını geçirmeyen bir madde verildikten sonra damarların filminin alınması, anjiyo, anjiyografi
-
damar sertliği : isim, tıp (***) Atardamar iç yüzeyinde yaşlanma, yıpranma, kireçlenme sebebiyle ortaya çıkan kan dolaşımı güçlüğü ve kan basıncının artması hastalığı"Üstüne üstlük damar sertliği de yapışmamış mı zavallının yakasına?" - H. Taner
-
damar tabaka : isim, anatomi Göz küresinin içinde ince kan damarlarından oluşan katman
-
damar tıkanıklığı : isim, tıp (***) Atardamar veya toplardamar kanının pıhtılaşması veya yağ parçacıklarının oluşması sonucunda meydana gelen tıkanma, emboli
-
kılcal damar : isim, anatomi Dokulardaki atardamarların son dallarını, toplardamarların ilk dallarına birleştiren ince damar
-
cin damarı : isim İnsanın sinirlilik durumu
-
gazel damarı : isim, anatomi Şah damarı"Kolalı sert yaka, boğazda şişen gazel damarını sıkıyor." - F. R. Atay
-
korku damarı : isim Kasıklarda olduğu sanılan, korkuyu atlatmak için sıkılması gerektiğine inanılan damar"Yere yatırdı. Uzun uzadıya kasıklarıma, korku damarlarıma bastı." - Ö. Seyfettin
-
su damarı : isim Su kaynağının kolları
-
şah damarı : isim, anatomi Boynun iki yanında, kanı başa taşıyan aort damarlarından her biri, gazel damarı
-
iletken damarlar : isim, bitki bilimi Bitkilerde hücrelere besin maddelerini ileten borucuklar
-
damardan girmek : karşısındaki kişiyi en fazla etkileyebilecek noktadan konuya girmek"Alnında ve şakaklarında şişen damarlar ağrıyordu." - P. Safa
-
damarı (veya damarları) kabarmak : bir huy veya duygu güçlü bir biçimde ortaya çıkmak"Alnında ve şakaklarında şişen damarlar ağrıyordu." - P. Safa
-
damarı kurusun! : birinin huysuzluğuna öfkelenildiğinde söylenen bir ilenme sözü"Alnında ve şakaklarında şişen damarlar ağrıyordu." - P. Safa
-
damarı tutmak : kötü huyu, aksiliği depreşmek, inatlaşmak"Alnında ve şakaklarında şişen damarlar ağrıyordu." - P. Safa
-
damarına basmak : birini, duyarlı olduğu bir konuda kızdırmak"Alnında ve şakaklarında şişen damarlar ağrıyordu." - P. Safa
-
damarına çekmek : soyunun özelliklerini taşımak"Alnında ve şakaklarında şişen damarlar ağrıyordu." - P. Safa
-
damarına girmek : birinin hoşlanacağı şeyler yaparak kendisini ona sevdirmek"Alnında ve şakaklarında şişen damarlar ağrıyordu." - P. Safa
-
damarına (veya damarlarına) işlemek : kötü bir huy, vazgeçilmez bir biçimde yerleşmek"Alnında ve şakaklarında şişen damarlar ağrıyordu." - P. Safa