- hava
isim Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı
- kan
isim Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı"Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı." - Ö. Seyfettin
- ses
isim Kulağın duyabildiği titreşim, seda, ün"Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." - F. R. Atay
- itmek
-i Bir şeyi güç uygulayarak ileri götürmek"Erzak yüklü arabayı arkadan iten iki uşak, sırtı tırmandılar." - H. E. Adıvar
- aile
isim, toplum bilimi Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik"Birbirlerine nasıl tutkun, yangın bir aile olduklarını sayıp döktü." - L. Tekin
- çekme
isim Çekmek işi"Siyah kehribar tespihini çekmeye başladı." - C. Uçuk
- yük
isim Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi"Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir." - F. R. Atay
- ırk
isim Kalıtımsal olarak ortak fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu"Türkler, insan olarak, ulus olarak doğunun en üstün ve şerefli ırkıdır." - S. Birsel
- biçim
isim Biçme işi"Ekim biçim işlerini tamamıyla kadınlara bırakmışlardı." - Ö. Seyfettin
- biçim
isim Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl"İtalya elçiliği bugüne değin ilk biçimini korumuştur." - S. Birsel
- basınç
isim, fizik Bir yüzey üzerine etkide bulunan gücün yüz ölçümü birimine düşen miktarı, tazyik"Gazların, içinde kapalı oldukları kabın her yönüne doğru basınçları vardır."
- makam
isim Mevki, kat, yer"İnsan değil gökyüzündeki makamını şaşırarak yere inmiş bir melektir." - H. R. Gürpınar
- nağme
isim Güzel, uyumlu ses, ezgi, melodi"Boyuna Arapçayı andırır bir nağme mırıldanıyor." - S. M. Alus
- soy
isim Bir atadan gelen kimselerin topluluğu, sülale"Bizler hadi neyse, böyle biraz gülünç bir adamın hafif adına katlanalım ama yarın bizim soyumuzdan kimlerin yetişeceğini kim bilir." - M. Ş. Esendal
- cins
isim Tür, çeşit"Lalelerin cinsleri günden güne çoğalıyor, soğanları akıl almayacak fiyatlarla satılıyordu." - A. H. Çelebi
- tür
isim Çeşit, cins"Yazı türleri."
- ezgi
isim, müzik Belli bir kurallara göre düzenlenmiş, kulağa hoş gelen ses dizisi, haz, nağme, melodi"Pir Sultan ağzından bir ezgi okuyup tüm yürekleri kendine bağladı." - K. Bilbaşar
- süs
isim Süslemeye, süslenmeye yarayan şey, bezek, süs püs
- karakter
isim Ayırt edici nitelik
- usul
isim Kökler, asıllar
- usul
isim Bir amaca erişmek için izlenen düzenli yol, tutulan yol, yöntem, tarz"Kendine baktırmak için güzel usul doğrusu." - H. Taner
- usul
zarf Alçak sesle"Ala gözlü benli dilber / Usul söyle söz ederler" - Karacaoğlan
- eser
isim Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt"Boğaziçi doğrudan doğruya Türklerin eseridir." - Y. K. Beyatlı
- bağrına basmak
kucaklamak"Bak çorak tarlasında sabanına dayanmış / Geniş alnı güneşle, bağrı ateşle yanmış" - F. N. Çamlıbel
- süzgeçten geçirmek
ayrıntılı bir biçimde incelemek
- özellik
isim Bir şeyin benzerlerinden veya başka şeylerden ayrılmasını sağlayan nitelik, hususiyet, hasiyet, hassa, mahsusluk, spesiyalite"Tek özelliği, yüzünün dayanılmaz çirkinliğiydi." - İ. O. Anar
- ifade
isim Anlatım"Bu kitabın bende hazin bir intiba bıraktığını söylersem yanlış bir ifadede bulunmamış olurum." - A. H. Çelebi
- süzmek
-i Bir sıvıyı, içindeki katı maddelerden ayırmak için bez veya delikli bir kaptan geçirmek"Sütü süzmek."
- tarz
isim Özel oluş veya davranış biçimi, üslup, stil, janr"Annesi o tarz yaşayıştan hoşlanır mı?" - A. M. Dranas
- iz
isim Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare"Nihayet bir dönemeçte izlerin sahibini gördüm." - S. F. Abasıyanık
- nesil
isim, toplum bilimi Kuşak"Her şeyde olduğu gibi her nesilden birkaç kişi bu umumi mazhariyetin üstüne çıkar." - A. H. Tanpınar
- incitmek
-i İncinmesine yol açmak"Sol ayağımı geçen gün biraz incitmiştim." - A. Gündüz
- zorluk
isim Sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük, zahmet"Seyfi, zorluk karşısında kalırsa birini yakalayıp silah atmadan buraya dönecek." - S. Kocagöz
- melodi
isim, müzik Ezgi"Biz bu melodileri ilk olarak Cemal Sahir operetlerinden duymuş, bellemiştik." - H. Taner
- zorlama
isim Zorlamak işi, zecir"İlk gençliğimin en büyük sıkıntısı bu şiir zorlamasıdır." - F. R. Atay
- zorlamak
-i Birine bir şey yaptırmak amacıyla güç kullanmak, boyun eğdirmeye çalışmak, zor kullanmak, mecbur etmek"Bir realite hissi ile değil, bir tarih hissi ile kendimizi zorluyorduk." - F. R. Atay
- stres
isim, tıp (***) Ruhsal gerilim
- mizaç
isim Huy, yaradılış, tabiat, karakter"Bilmem buna aceleci mizacım müsaade edecek mi?" - N. F. Kısakürek
- burkmak
-i Bir şeyi burar gibi ekseni etrafında döndürmek"Birinin kolunu burkmak."
- gerilme
isim Gerilmek işi
- germe
isim Germek işi
- burkulmak
nsz Burkma işine konu olmak
- elemek
-i Elek yardımıyla ayıklamak veya incesini kabasından ayırmak, elekten geçirmek"Eledim eledim höllük eledim / Aynalı beşikte bebek beledim" - Halk türküsü
- gerginlik
isim Gergin olma durumu"Sinirlerimin gerginliği, nefesimin tıkanması hâlâ savulmadı." - S. M. Alus
- kucaklamak
-i Kollarla sarıp göğüs üzerine bastırmak"Erhan'ı doyumsuz bir sevgi ile kucakladılar." - E. İ. Benice
- silsile
isim Birbirine bağlı, birbiriyle ilgili şeylerin oluşturduğu dizi, sıra"Trende herkes uyuyor, uzun bir öksürük silsilesi ve bazı iniltilerden başka ses yok." - H. E. Adıvar
- burkulma
isim Burkulmak işi"İçimde bir burkulma olmasına rağmen bu cevap beni sevindirdi." - K. Bilbaşar
- elekten geçirmek
elemek"Evden bir elek getirilecek, eleğin kenarına bir sopa konup kaldırılacak." - S. F. Abasıyanık
- germek
-i Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek"Yayı daha germe / Kıracaksın" - B. Necatigil
- incinme
isim İncinmek işi"Küpeli Hafız bize baba mirasıdır, incinmesinden haberim olmalı." - M. N. Sepetçioğlu
- uzama
isim Uzamak işi"Seyahatin uzaması ihtimali de çoktur." - R. H. Karay
- yormak
-i Yorgun duruma getirmek"Teknik teferruatla okurlarımı yormak istemiyorum." - F. R. Atay
- çaba
isim Herhangi bir işi yapmak için ortaya konan güç, zorlu, sürekli çalışma, gayret, ceht, efor"Yoksa başlı başına zafer, boşuna bir çaba olur." - F. R. Atay
- çabalamak
-e Güç bir durumdan kurtulmaya uğraşmak
- ıkınmak
nsz Herhangi bir nedenle soluğunu içinde tutarak kendini zorlamak"Bunlar yekdiğerlerine tutunarak birer gölge gibi duvara siftine, inleye, ıkına orada duran arabalara tırmanmaya başladılar." - A. H. Müftüoğlu
- şarkı
isim, müzik Tonlama değişiklikleriyle çeşitli duygular uyandıran uyumlu, ezgili insan sesleri dizisi
- burkulup incinme
- cüzt şey
- fazla gayret etmek
- fazla germek
- hayvanlarda soy
- kendini zorlamak
- zora gelme
- zorlayarak incitmek
- çok uğraşmak
- şiir parçası
- soy, ırk, kan, nesil, soydan ya da doğuştan gelen özellik, iz, eser, biçim, tarz, ifade, hava, melodi, ezgi, nağme,
- aşırı zihni veya duygusal gerginlik
- vicdanen çekinmek. strain the meaning kendi çıkarına göre yorumlamak.
- zorlayarak eğmek veya şeklini bozmak
- ırk veya millet özelliği
- şarkı.