- düzgün
sıfat Doğru ve pürüzsüz, muntazam"Ayşe çayı demlemiş, düzgün dilimlerle francala kesiyordu." - C. Uçuk
- açık
sıfat Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı"Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü
- saf
isim Dizi, sıra"Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı." - E. E. Talu
- saf
sıfat Katıksız, arı, katışıksız, halis, has"Hiçbir yerde buradakinden daha saf ve berrak sulara tesadüf etmedim." - H. S. Tanrıöver
- düz
sıfat Yatay durumda olan, eğik ve dik olmayan"Düz tahta."
- düz
isim Düz rakı
- doğru
sıfat Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı
- çift
sıfat Birbirini tamamlayan iki tekten oluşan (nesneler)
- tam
sıfat Eksiksiz, kesintisiz"Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım." - A. Gündüz
- kent
isim Şehir"Paris gibi bir kentte, bu hatırlamalar, karamsarlığa sürükler insanı." - N. Cumalı
- dik
sıfat Yatay bir düzleme göre yer çekimi doğrultusunda bulunan, eğik olmayan
- dürüst
sıfat Sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan, doğru (kimse)"Dürüst bir insan, inansa da inanmasa da mefhumları yerli yerinde kullanmak borcundadır." - N. F. Kısakürek
- uz
sıfat İyi, güzel
- uz
zarf Masallarda az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik tekerlemesinde "uzak" anlamında kullanılan bir söz
- düzenli
sıfat Düzeni olan, yerli yerinde, kararlı, tertipli, muntazam"Hele, düzenli giyim diye bir dertleri hiç yoktur." - S. Ayverdi
- halis
sıfat Katışık olmayan, katışıksız, saf"Devşirme değil, cetbecet Türk, özüm gibi halis Sivaslı, aslan gibi kumandan." - N. Hikmet
- namuslu
sıfat Ahlak kurallarına uygun olarak davranan, namuskâr"Benim babam namuslu bir vatanperverdi." - A. Gündüz
- emin
sıfat Güvenli"Bebesini emin ellere mi bırakmıştı acaba?" - A. Kulin
- samimi
sıfat İçten (duygu vb.)"Sanatkâr, bizi söylediklerinin samimi olduğuna da inandırmalı." - O. V. Kanık
- tutucu
sıfat Mevcut toplumsal düzeni, düşünceleri ve kurumları değiştirmeden olduğu gibi korumak isteyen (kimse), muhafazakâr, konservatör
- dosdoğru
sıfat Çok doğru
- doğruca
sıfat Doğruya yakın
- doğrudan doğruya
zarf Dolaysız, araçsız, aracısız, araya başka bir şey girmeden, resen"Sonra temaşa kelimesi doğrudan doğruya tiyatro kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır." - A. K. Tecer
- güvenilir
sıfat Güven duygusu veren, güvenilen, itimatlı"Sadece kolejinizde değil eğitim işlerinin tümünde güvenilir bir danışman olabilirim." - N. Hikmet
- sek
sıfat İçine su, başka bir içki veya bir sıvı karıştırılmamış (içki)"Sek viski."
- muntazam
sıfat Düzgün
- tertipli
sıfat Düzenli, derli toplu, yerli yerinde"Bereket ki burada her şey tertipli idi." - Y. K. Karaosmanoğlu
- şaşmaz
sıfat Değişmez ve yanılmaz nitelikte olan"O, gerçekte ne anlatıyorsa o anlattıklarının şaşmaz bir gözlemcisi." - T. Dursun K
- hemen
zarf Çabucak"Bugün yarın Kayseri'den haber gelir zaten. Hemen gideriz." - N. Hikmet
- direkt
sıfat Aracısız"İki devlet arasında direkt ilişki yok."
- dobra dobra
zarf "Sakınmadan, çekinmeden konuşmak" anlamındaki dobra dobra konuşmak deyiminde geçen bir söz
- katışıksız
sıfat İçine başka şeyler karışmamış olan, arı (I), saf (II)
- müstakim
sıfat Doğru, doğruluktan şaşmayan
- düz, düz, paralel, düzenli, dürüst, kaçamak olmayan, doğru, dürüst, namuslu, eski kafalı, tutucu, geleneklere bağlı, karşı cinse ilgi duyan, zıtcinsel, ciddi,
- derhal
- doğru çizgi
- düz hat
- fark gözetmez
- irticalen söylenmiş
- sapmaksızın
- sapık olmayan
- yanılmadan