- kısa
sıfat Boyu, uzunluğu az olan, uzun karşıtı"Kısa boylu Japon cinsi bile sporla üç parmak uzadı." - A. Haşim
- ihtiyat
isim Herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü davranma, sakınma
- eksik
sıfat Bir bölümü olmayan, noksan, natamam"Bu kitap eksik, baş tarafı yok."
- yedek
sıfat Gereğinde kullanılmak için elde bulundurulan, asıl karşıtı
- serbest
sıfat Hiçbir şarta bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen, erkin
- ince
sıfat Kendi cinsinden olanlara göre dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı"İnce minare. İnce değnek. İnce kitap."
- zayıf
sıfat Eti, yağı az olan, sıska, cılız, arık (insan veya hayvan)"Uzun boylu, zayıf, ellilik bir hanım." - S. M. Alus
- yedek parça
isim Bir makinenin işlemez duruma gelen bölümünün yerine konacak yeni parça
- eli sıkı
sıfat Cimri"Senin gibi elleri sıkı birkaç pansiyonerimiz daha vardır." - H. R. Gürpınar
- canını bağışlamak
öldürülmesi gerekirken vazgeçmek
- bahsetmek
-den Bir konu üzerinde söz söylemek, konuşmak"Annesine eziyet ettiğine inandığı babasından fazla bahsetmek istemediğini sezdim." - A. Kabaklı
- affetmek
-i Bağışlamak"Açgözlülüğü içeride de dışarıda da affetmeyen gözü tok insanlarız." - A. N. Asya
- çıkmak
-den İçeriden dışarıya varmak, gitmek"Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık." - F. R. Atay
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- kurtarmak
-i Bir canlıyı bir felaketten, tehlikeden veya zor durumdan uzaklaştırmak"İşte böyle bir eser onları bu külfetten kurtarmış olur." - A. H. Çelebi
- boş
sıfat İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
- cimri
sıfat Elindeki parayı harcamaya kıyamayan, bitli, eli sıkı, ekti, hasis, kısmık, kibritçi, mıhsıçtı, nekes, pinti, sıkı, varyemez
- fazla
sıfat Gereğinden, alışılmıştan çok, aşırı olan, ziyade"Yaşamak için çok zorluk çekiyordu. Fazla olarak hastaydı." - R. N. Güntekin
- özgür
sıfat Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmayan, serbest, hür"Muallim Naci'den önceki çevirmenler de çok özgür bir çeviriden yanadırlar." - S. Birsel
- ayırmak
-i, -e Bölmek"Elmayı dörde ayırmak."
- sıska
sıfat Çok zayıf ve kuru, kaknem, çelimsiz, arık"Bodrum katında kalan sıska oğlanın salonunun tam üstüne denk düşüyordu odası." - E. Şafak
- korumak
-i, -den Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek"Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur." - O. S. Orhon
- acıkmak
nsz Yemek yeme gereksinimi duymak"Onların da karnı acıkmış olacak ki söz yemekten açıldı." - F. Otyam
- azlık
isim Az olma durumu"Bu hususlardaki vesikaların azlığı maalesef ancak küçük bir ipucu üzerinde yapılan tahminlerden ibaret kalıyor." - A. H. Çelebi
- arık
isim Ark"Arıkta çimdim de geldim diye fısıldadı." - C. Uçuk
- tasarruf etmek
bir malın sahibi olmak, onu istediği gibi kullanmak"Vücudum artık irademin tasarrufundan çıkmıştı." - R. N. Güntekin
- esirgemek
-i, -den Korumak, himaye etmek, vikaye etmek"Senin genç, temiz ve fedakâr ruhunu bu felaketten esirgemek isterim." - H. C. Yalçın
- kullanılmayan
- idareli kullanmak
- artan
- idare yoluna gitmek
- ihtiyat az
- kıt dar
- kıymamak
- onsuz işini çevirmek
- yedek, az, kıt, sıska, arık, zayıf, fazla, artan, boş, serbest, yedek parça, kıymamak, canını bağışlamak, esirgemek, ayırmak
- yetersiz boş
- öldürmemek