- yer
isim Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- iş
isim Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
- durum
isim Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon"Genel Sekreter, kazadaki sıtma durumu hakkında verdiğim uzun tafsilattan pek memnun kaldı." - R. N. Güntekin
- hâl
isim Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
- görev
isim Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş
- mevki
isim Yer, mahal"Gelibolu civarında Akbaş mevkisinde bir cephane deposu vardı." - Atatürk
- konum
isim Bir kimsenin veya bir şeyin bir yerdeki durumu veya duruş biçimi, pozisyon"İnsanın tabii konumunu en uygun biçim içinde devam ettirme tavrı medeni bir yaşayış tuzağına düşmeden de gösterilebilir." - İ. Özel
- vazife
isim Ödev"Sana karşı olan vazifelerimde kusur mu ediyorum?" - A. M. Dranas
- vaziyet
isim Durum, tavır, hâl"Çocuklarının vaziyeti, istikbali seni alakadar ediyorsa biraz kendi âleminden çıkar, onlarla meşgul olursun, anladın mı?" - A. M. Dranas
- vaziyet
isim El koyma
- memuriyet
isim Memurluk"Eski memuriyetleri bulsam ne yapacağımı bilirim." - F. R. Atay
- muhit
isim Çevre, yöre, etraf"Geniş enginlere, bitmez ufuklara alışan korsanı bu dar muhit sıkıyordu." - N. Hikmet
- yöre
isim Bir bölgenin belli bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü, havali, mahal, civar
- mahal
isim Yöre (I)"Binaenaleyh, bu koruma tedbiri pazarda değil kesiş mahallinde yapılır." - N. Hikmet
- gidişat
isim Olayların durumu, işlerin gelişme biçimi"Böyle ölçülü bir açıdan bakınca mahpushanede gidişat iyi sayılır." - K. Korcan
- keyfiyet
isim Nitelik"Cenap Şehabeddin Bey şiiri nazımdan ayrı bir keyfiyet telakki ediyor." - Y. K. Beyatlı
- pozisyon
isim Konum
- Uzay içinde belli bir nokta veya bölge.
- konum, yer, durum, mevki, durum, hal, yağday, iş, memuriyet