-
şu hâlde : zarf Öyleyse, bu durum karşısında, sonuç olarak denilebilir ki
-
hâlihazır : isim Şimdiki durum, bugünkü durum"Hâlihazırdaki böcek türlerinin toplamının bir milyondan fazla olduğu varsayılmaktadır." - E. Şafak
-
hüsnühâl : isim İyi hâl
-
hâl eki : isim, dil bilgisi Durum eki
-
herhâlde : zarf Büyük bir ihtimalle"Bir yerde köfte filan kızartılıyordu herhâlde." - O. V. Kanık
-
her hâlde : zarf Kesinlikle"Her hâlde gelmelisiniz."
-
her hâlükârda : zarf Kesinlikle, her koşulda"Her hâlükârda metreslik, iyilerin yeknesak tamlığından uzaklaşmak için iyi bir başlangıçtı." - E. Şafak
-
orta hâlli : sıfat Gelir düzeyi ne düşük ne de yüksek olan"Savaş yıllarıydı. Orta hâllilerin bile doğru dürüst yiyeceği yoktu." - A. Kutlu
-
iyi hâl : isim Bir kimsenin yaşayışında kötü ve sakıncalı bir durum olmama hâli, hüsnühâl
-
isim hâli : isim, dil bilgisi Ad durumu
-
hâl dili : isim Düşüncelerini duruşuyla, davranışlarıyla anlatma
-
yalın hâl : isim, dil bilgisi Yalın durum
-
insan hâli : isim İnsanlık hâli
-
arzuhâl : isim Dilekçe"Bir gazete muhabiri Adliye koridorunda, tımarhaneye girmek için elindeki arzuhâlle dolaşan Osman isminde bir eroinman hastasına rastlıyor." - N. Hikmet
-
behemehâl : zarf Her hâlde, ne olursa olsun, ne yapıp yapıp, mutlaka"Evvela ben, behemehâl kongreye dâhil olmalı ve onu idare etmeli idim." - Atatürk
-
hasbihâl : isim Söyleşi, sohbet"Dayıyla yeğen arasında o uzun, o bitmez tükenmez hasbihâllerin mevzusu neydi?" - Y. K. Karaosmanoğlu
-
ilmihâl : isim, din b. (***) İslam dininin kurallarını öğretmek için yazılmış kitap
-
lisanıhâl : isim Hâl diliyle, davranışla düşünce ve istenileni anlatma
-
tercümeihâl : isim Öz geçmiş
-
hâl değişimi : isim, gök bilimi Bir yıldızın sıcaklığına, basıncına, yoğunluğuna, aydınlatma gücüne veya kütlesine ilişkin değişim
-
hâl tercümesi : isim Öz geçmiş
-
hâl ulacı : isim, dil bilgisi Zarf-fiil
-
fevkalade hâl : isim Olağanüstü hâl
-
medeni hâl : isim Evli olup olmama durumu
-
olağanüstü hâl : isim Sıkıyönetimden önce, sonra veya bundan tamamen bağımsız olarak kanunla belirtilen olağanüstü yetkilerin sivil yönetime verilmesi ve kullanılması durumu"Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu olağanüstü hâl ilan edebilir." - Anayasa
-
seferî hâl : isim, din b. (***) Seferî durum
-
aksi hâlde : zarf Yoksa, öyle olmazsa, aksi takdirde"Aksi hâlde, koşulların ve ilişkilerin verimsizliğini izleyiciye nasıl algılatırız?" - A. Ağaoğlu
-
fena hâlde : zarf Aşırı ölçüde, son derece, pek çok, adamakıllı"Yalnız muhakkak olan bir şey varsa o da, Orhan'ın bana fena hâlde âşık olduğudur." - N. Hikmet
-
o hâlde : zarf Demek oluyor ki, öyleyse
-
ay hâli : isim Aybaşı
-
keyif hâli : isim İçkili olma, çakırkeyiflik
-
nez hâli : isim Can çekişme durumu
-
vasıta hâli : isim, dil bilgisi Adın belirttiği nesnenin vasıta olarak kullanıldığını, fiile vasıta olduğunu belirtmek için kullanılan hâl, enstrümantal"Hilmi Ağa, teknesiyle yorgana vurdu bir tarafa fırlattı." - R. H. Karay
-
yönelme hâli : isim, dil bilgisi Yönelme durumu
-
kendi hâlinde : sıfat Hiçbir şeye karışmayan, sessiz
-
koro hâlinde : zarf Toplu bir durumda, hep birlikte"Denizciler, koro hâlinde iyi dileklerini tekrarladılar." - Halikarnas Balıkçısı
-
hâl hâlin yoldaşıdır : "aynı durumdaki kimseler, birbirlerinin hâlini daha iyi anlarlar" anlamında kullanılan bir söz"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
-
hâl hatır (veya hâlini hatırını) sormak : bir kimseye "nasılsınız, ne durumdasınız" anlamında nezaket sorusu yöneltmek"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
-
hâlden anlamak (veya bilmek) : bir kimsenin içinde bulunduğu güç durumu anlayarak sezip anlayış göstermek"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
-
hâle yola koymak : iyi bir düzen vermek, tertiplemek"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
-
hâli (veya hâlleri) duman olmak : kötü duruma düşmek"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
-
hâli harap olmak : bitkin, perişan olmak, kötü duruma düşmek"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
-
hâli kalmamak : gücü, takati, eski durumu olmamak"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
-
hâli tavrı yerinde : durumu, görünüşü, davranışı düzgün"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
-
hâli üzere : olduğu gibi"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
-
hâli vakti yerinde : paraca durumu iyi, zengin"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
-
hâline bakmamak : kendisinin ne durumda olduğunu düşünmeden gücünü aşan işlere kalkışmak"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
-
... hâline gelmek : gibi olmak"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
-
hâline köpekler bile güler : çok kötü bir duruma düşenler için kullanılan bir söz"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar