- temiz
sıfat Kirli, lekeli, pis, bulaşık olmayan, arı (I), pak, münezzeh, hijyen, hijyenik"Ayak basacak tek adımlık temiz yer yok." - A. Ağaoğlu
- pak
sıfat Temiz"Efendiler, bizim çehremiz her zaman temiz ve pak idi ve daima temiz ve pak kalacaktır." - Atatürk
- kuru
sıfat Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı"Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı." - H. E. Adıvar
- saf
isim Dizi, sıra"Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı." - E. E. Talu
- saf
sıfat Katıksız, arı, katışıksız, halis, has"Hiçbir yerde buradakinden daha saf ve berrak sulara tesadüf etmedim." - H. S. Tanrıöver
- tam
sıfat Eksiksiz, kesintisiz"Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım." - A. Gündüz
- sade
sıfat Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz"İki ufak çocuk konuşarak gidiyor; hâlleri o kadar sade, o kadar sevimli ki imrenmemek mümkün değil." - M. Ş. Esendal
- Ari
sıfat Çıplak
- temizlik
isim Temiz olma durumu, arılık (I), saffet, nezafet"Kırk beş sene geçti, servi sandığının temizlik kokusu hâlâ burnumdadır." - R. H. Karay
- net
sıfat Bütün çizgileri belirgin olan, gözün bütün ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen
- net
isim, spor Tenis, masa tenisi gibi oyunlarda servis atışlarında topun karşı sahaya geçerken fileye değdiğini belirtmek için kullanılan bir söz
- mutlak
sıfat Salt"Eskilerden üstün olmasa da onlar kadar mutlak bir roman yazmak istiyorum." - H. E. Adıvar
- salt
sıfat İçinde yabancı bir öge bulunmayan, mutlak"Çelişkileri salt geleneklerin, törenin, eğitimin bir sonucu saymışızdır." - A. Ağaoğlu
- yalnız
sıfat Yanında başkaları bulunmayan"Sokaktaki yalnız çocuk."
- bütün bütün
zarf Büsbütün, tamamıyla"Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün." - Y. K. Beyatlı
- has
sıfat Özgü"Her medeniyet kendine has değerleri gerçekleştirerek insanlığın ortak hazinesini zenginleştirir." - C. Meriç
- katıksız
sıfat Katığı olmayan, yavan"Biraz da katıksız ekmek yiyin." - N. F. Kısakürek
- masum
sıfat Suçsuz, günahsız"Melek kadar masum / Yok canım şeytan kadar şirret" - B. Necatigil
- tamamen
zarf Bütün olarak, büsbütün, baştan sona"Ulaşım çileleri böylece giderilince köprüyü tamamen unutmuşlardı." - A. Kulin
- basit
sıfat Yapılması veya anlaşılması kolay olan, karışık olmayan, bayağı"İşte en basit bir sebep. Belki sadeliğinden tuhaf geliyor insana." - N. F. Kısakürek
- halis
sıfat Katışık olmayan, katışıksız, saf"Devşirme değil, cetbecet Türk, özüm gibi halis Sivaslı, aslan gibi kumandan." - N. Hikmet
- kusursuz
sıfat Kusuru olmayan, mükemmel"Kadının kendi şiir hem kusursuz bir şiir." - A. Gündüz
- namuslu
sıfat Ahlak kurallarına uygun olarak davranan, namuskâr"Benim babam namuslu bir vatanperverdi." - A. Gündüz
- iffetli
sıfat İffetini koruyan, sili, afif, afife"Tatlı, güzel, iffetli ve kültürlü idi." - T. Buğra
- duru
sıfat Bulanıklığı olmayan, temiz, berrak
- katışıksız
sıfat İçine başka şeyler karışmamış olan, arı (I), saf (II)
- katkısız
sıfat Üzerine veya içine hiçbir şey katılmamış, katışıksız, saf
- safi
sıfat Katıksız, duru, temiz
- lekesiz
sıfat Lekesi olmayan, tertemiz"Ayşe'nin güneşli yanık ayakları, lekesiz pembe halıya gömülüyordu." - C. Uçuk
- nazari
sıfat Kuramsal"Bazı nazari dersler bir kısım talebeye hiç şüphesiz daha eğlenceli gelecektir." - H. F. Ozansoy
- paklık
isim Temizlik
- tertemiz
sıfat Çok temiz, her yanı temiz, arı sili, pirüpak"Tertemiz, sıcacık bir oda. Daha iyisi can sağlığı." - A. İlhan
- Mutfak - Yemek, Ezme (sebze püresi, patates püresi).
- katıksız, arı, saf, halis, temiz, safkan, saf, masum, namuslu, iffetli, soyut, kuramsal
- masumiyetle
- saf temiz
- tatbikatsız