-
eli yüzü temiz : sıfat Düzgün"Sıkılmadan beklerseniz belki yine bir eli yüzü temiz parça dinlersiniz." - S. Erez
-
temiz para : isim Kesintiden veya masraflardan sonra elde kalan para miktarı
-
temiz kâğıdı : isim Bir otomobilin fabrika çıkış belgesi
-
temiz kalpli : sıfat Olaylara iyimser ve olumlu yönden bakan"Mutekit ve temiz kalpli olan seyyah buradan ayrılmadan evvel bir rüya görüyor ve bunu anlatıyor." - A. H. Çelebi
-
temiz kan : isim, biyoloji Atardamarlarda dolaşan, akciğerlerden aldığı oksijeni taşıyarak vücudun her yanına giden kan
-
temiz pak : sıfat Çok temiz
-
temiz raporu : isim Bir kimsenin herhangi bir hastalığı olmadığını gösteren rapor
-
temiz yürekli : sıfat İçi dışı bir olan, kalbi temiz olan
-
bir temiz : zarf Adamakıllı"Hiddetle saçlarından yakaladığı gibi bir temiz dayak attı." - E. E. Talu
-
eteği temiz : sıfat İffetli, namuslu (kadın)
-
kalbi temiz : sıfat Saf, temiz duygulara sahip
-
yüreği temiz : sıfat Temiz yürekli, saf, iyi niyetli (kimse)
-
temiz tutmak : bir şeyi kirletmeden, bozmadan kullanmak, temiz olmasına özen göstermek"Ayak basacak tek adımlık temiz yer yok." - A. Ağaoğlu
-
temiz bir dayak atmak : adamakıllı dövmek"Ayak basacak tek adımlık temiz yer yok." - A. Ağaoğlu
-
temiz bir dayak yemek : adamakıllı dayak yemek"Ayak basacak tek adımlık temiz yer yok." - A. Ağaoğlu
-
temiz iş altı ayda çıkar : "doğru dürüst yapılması istenen iş uzun zaman ister" anlamında kullanılan bir söz"Ayak basacak tek adımlık temiz yer yok." - A. Ağaoğlu
-
temize çekmek : bir yazının karalamasını temiz olarak yazmak"Ayak basacak tek adımlık temiz yer yok." - A. Ağaoğlu
-
temize çıkmak : hukuk aklanmak"Ayak basacak tek adımlık temiz yer yok." - A. Ağaoğlu
-
temize havale etmek : uzayıp giden bir işi bitirivermek"Ayak basacak tek adımlık temiz yer yok." - A. Ağaoğlu