- düzgün
sıfat Doğru ve pürüzsüz, muntazam"Ayşe çayı demlemiş, düzgün dilimlerle francala kesiyordu." - C. Uçuk
- gerçek
isim Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat"Esasen bizim için millî varlık ile istiklal ve hürriyet aynı gerçeğin çeşitli cepheleridir." - M. Kaplan
- doğru
sıfat Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı
- güzel
sıfat Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı"Güzel kız. Güzel çiçek." "Yalının en güzel odası bizimdi."
- tam
sıfat Eksiksiz, kesintisiz"Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım." - A. Gündüz
- özel
sıfat Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan, spesiyal"Aşçının özel yemeği."
- akıllı
sıfat Gerçeği iyi gören ve ona göre davranan, akil"İkisi de zeki adamdı, akıllı adamdı, yapıcı adamdı." - Y. Z. Ortaç
- uygun
sıfat Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip"Ne var ki bunları şimdiye kadar kimseye anlatmadığım için uygun ifadeyi bulmakta zorlanıyorum." - İ. O. Anar
- kesin
sıfat Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, mutlak, kati, maktu"Sevmem kesin sözleri, bir kesin söz duydum mu tersine söylemek gelir içimden." - N. Ataç
- dürüst
sıfat Sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan, doğru (kimse)"Dürüst bir insan, inansa da inanmasa da mefhumları yerli yerinde kullanmak borcundadır." - N. F. Kısakürek
- asıl
isim Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı"Bir belgenin aslı."
- terbiyeli
sıfat Topluluk kurallarına uygun olarak davranan, müeddep"Mamafih çok kibar, terbiyeli, nazlı ve vakur bir kadın." - E. İ. Benice
- adamakıllı
zarf Gereğinden çok, iyice, bir güzel, bir temiz"Yazıları nihayet sökmeyi başardığında adamakıllı şaşırdı." - İ. O. Anar
- yerinde
sıfat İyi, yeterli"Binbaşı uzun boylu, ince yapılı, uzun kır bıyıklı, yaşlı ise de gücü yerinde, her işe eli yatan bir adam." - M. Ş. Esendal
- has
sıfat Özgü"Her medeniyet kendine has değerleri gerçekleştirerek insanlığın ortak hazinesini zenginleştirir." - C. Meriç
- özgü
sıfat Birine, bir şeye ait olan, öze, has, mahsus"Bu, içinde doğduğu, geliştiği, biçim kazandığı topluma özgü dildir." - N. Uygur
- kendine mahsus
sıfat Kendine özgü"Edebiyatın da kendine mahsus adabı var." - O. V. Kanık
- kusursuz
sıfat Kusuru olmayan, mükemmel"Kadının kendi şiir hem kusursuz bir şiir." - A. Gündüz
- hakiki
sıfat Gerçek"Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." - Atatürk
- hususi
sıfat Özel"Kadıköy vapurunun hususi kamarasında, boyları birer metreyi aşmayan bir müvezzi kalabalığı kaynaşıyor." - N. F. Kısakürek
- iyice
sıfat İyiye yakın"İyice bir ev."
- münasip
sıfat Uygun, yerinde"Bizim bu dünyadaki hayatımız da bir çileden ibaret olduğu düşünülecek olursa en münasip çilenin de burada olması icap ediyordu." - A. H. Çelebi
- layık
sıfat Nitelikleri, özü, hareketleri, davranışlarıyla bir şeyi elde etmeye hak kazanmış olan"Sevilmeye o herkesten fazla layıktır." - P. Safa
- yaraşır
sıfat Layık, uygun"Yüzüne kahramanlığına yaraşır bir tebessüm sindirdi." - N. Uygur
- zati
zarf Zaten"Ben zati çarpılmışım, beni bırak da söyle bakalım, nasıl gideceksin dağın tepesindeki köye?" - A. Kulin
- kat’î
- hakkıyle
- doğru olarak
- doğru, doğru dürüst, tam, gerçek, hakiki, münasip, uygun, düzgün, kusursuz
- haklı olarak
- hürmete lâyık
- uygun özel gerçek doğru
- yakışır