- yüz
isim Doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı
- yüz
isim Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat
- göz
isim, anatomi Görme organı, basar
- hava
isim Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı
- surat
isim Yüz (II)"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
- bakış
isim Bakma işi"Görenin kanını kaynatan bir tadı vardı duruşunun, bakışının." - Y. Kemal
- ümit
isim Umut"Büyük bir ümit, sevinç ve heyecan içinde şu mektubu yazdım." - A. Gündüz
- görünüm
isim Bir şeyin dıştan bakıldığında görünen biçimi, görünme durumu, görünüş, manzara, zevahir, vizyon"O geniş caddeler bugünkü hazin görünümleriyle nihayet bulurlar. Edebiyatın özlemleri acı bir batkıya uğrar." - S. İleri
- ziyaret etmek
birini görmeye gitmek"Haftada iki gece ziyaretine giderdik." - H. F. Ozansoy
- ümit etmek
umut etmek"Büyük bir ümit, sevinç ve heyecan içinde şu mektubu yazdım." - A. Gündüz
- görüntü
isim Gerçekte var olmadığı hâlde varmış gibi görünen şey, hayalet
- nazar
isim Belli kimselerde bulunduğuna inanılan, kıskançlık veya hayranlıkla bakıldığında insanlara, eve, mala mülke hatta cansız nesnelere kötülük verdiğine inanılan uğursuzluk, göz
- kılık
isim Bir kimsenin giyinişi, dış görünüşü, üst baş"Delikanlı kopuklar, kılıklarından, giyinişlerinden belli oluyorlar." - M. Ş. Esendal
- görünüş
isim Görünme işi
- bakmak
-e Bakışı bir şey üzerine çevirmek"Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim" - C. S. Tarancı
- eda
isim Davranış, tavır"Gül kokusunda saf ve masum bir eda, yaseminde romantik bir sevda hisseder gibi olurum." - İ. A. Gövsa
- tavır
isim Durum, vaziyet (I), hâl"Bu libaslar altında ikisinin de yürümeleri, tavırları değişmişti." - A. H. Müftüoğlu
- görünmek
nsz Görülür duruma gelmek, görülür olmak, gözükmek"Bakarım bakarım sılam görünmez / Ara yerde yıkılası dağlar var" - Karacaoğlan
- gözükmek
nsz Görünmek"Bazen hareketleriyle pek makul, bazen âdetleriyle garip ve gülünç gözükürmüş." - A. Ş. Hisar
- düşünmek
-i Aklından geçirmek, göz önüne getirmek"Ben şimdi o güzel çehreden başka / Ne bir yüz düşünür ne hatırlarım" - N. H. Onan
- aramak
-i Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak"Dükkânın içinde gözleriyle bir şeyler aradı." - S. F. Abasıyanık
- görmek
-i Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
- gözetmek
-i Korumak, bakmak, özen göstermek, himaye etmek"Büyük kardeşler küçükleri gözetir."
- seyretmek
nsz Bir şeyin durumunu, oluşumunu gözlemek, bakmak
- bakma
isim Bakmak işi"Kızlara bakmaya giderken içimde hep beni beğenmeyecekler kaygısını taşıyordum." - A. Ümit
- benzemek
-e İki kişi veya nesne arasında birbirini andıracak kadar ortak nitelikler bulunmak, andırmak"Ona göre işlemeyen, kurulmuş, bozulmuş bir saat hastalanmış bir insana benzerdi." - A. H. Tanpınar
- araştırmak
-i Birini veya bir şeyi bulmak için bir yeri gözden geçirmek"Odayı iyice araştırdım ama aradığımı bulamadım."
- uğraşmak
-le Bir iş üzerinde sürekli çalışmak"Muhacir kümeleri arasında, ekmek dağıtmakla uğraşan yaşlıca bir adama seslendi." - P. Safa
- göstermek
-i Birini veya bir şeyi işaretle belirtmek"Vitrindeki oyuncağı parmağıyla gösterdi."
- göz atmak
kısa bir süre, fazla dikkat etmeden bakıvermek
- göz gezdirmek
derinlemesine incelemeden okumak
- güvenmek
-e Güven duymak, güveni olmak, itimat etmek"Dostumuza güvenmeyelim de düşmanımıza mı güvenelim?" - B. R. Eyuboğlu
- hürmet etmek
saymak, saygı göstermek"Hakanına sarsılmaz bir hürmetle merbuttu." - N. Hikmet
- ifade
isim Anlatım"Bu kitabın bende hazin bir intiba bıraktığını söylersem yanlış bir ifadede bulunmamış olurum." - A. H. Çelebi
- iyileşmek
nsz İyi duruma gelmek"Hava iyileşti."
- moda
isim Değişiklik gereksinimi veya süslenme özentisiyle toplum yaşamına giren geçici yenilik
- muayene etmek
bir kimsenin hasta olup olmadığını veya hastalığının nerede olduğunu araştırmak"Doktor muayenesine gitmek için aldığı her randevunun ardından korkudan iştahı kesiliyordu." - S. Erez
- mütalaa etmek
okumak"Mütalaada önüne biyoloji kitabını açmış, iki satır okuyor, beş satır dalga geçiyordu." - Ç. Altan
- soruşturmak
-i Öğrenilmek istenilen şeyi birçok kişiye inceden inceye sormak, araştırmak"Paramıza mı göz dikiyorlar hele bir inceden inceye soruşturalım." - A. Gündüz
- süzmek
-i Bir sıvıyı, içindeki katı maddelerden ayırmak için bez veya delikli bir kaptan geçirmek"Sütü süzmek."
- tarz
isim Özel oluş veya davranış biçimi, üslup, stil, janr"Annesi o tarz yaşayıştan hoşlanır mı?" - A. M. Dranas
- ummak
nsz Bir şeyin olmasını istemek, beklemek"Umarım ki siz de mayıs hakkındaki bu sevgimi benimle paylaşırsınız." - B. Felek
- yoklamak
-i Dokunarak incelemek"Hem kendimi hem etrafımda gördüğüm eşyayı elimle yokladım." - R. H. Karay
- Belli bir ruh halini gösteren ifade veya görüntü.
- bakmak, görünmek,
- dikkatle bakmak
- nazar etmek
- yönelmiş olmak